Los Angeles Lakers Batı Finali'nde Denver Nuggets'ı 4-2 ile geçerek finale çıktı. Dün maçı izleyemedim. Kobe 5. maçta olduğu gibi takıma yönelik oynayınca Lakers rahatça maçı götürmüş gibi. Özetlere baktım şimdi de fark zaten hiç te yakın düzeyde de değilmiş maç boyu. Lakers son 2 maçı çıktı isteyerek aldı. Belki kötü oynadığı maçları da George Karl'ın hataları sayesinde aldı ve finale geldi.
Rakibi belki bu gece belki de pazar gecesi belli olacak. Cleveland yada Orlando. Orlando olmasını isterim Hedo'nun takımdaki varlığıyla. Bu gece maçı izlerim büyük bir ihtimal ama nete girebileceğim bir yer yok. Haydi bakalım Orlando diyelim..
30 Mayıs 2009 Cumartesi
Büyük Burun
Bu fotoğrafa bakınca burnu biraz büyük görünüyor. Ama açıklamalarına bakarsak burnu epey büyük gözüküyor. Beyzademiz New York'a gitmek istiyomuş. İstersin tamam anlarım da "Şüphesiz Bosh'dan iyiyim" ne demek?
Amare Stoudemire lige ilk geldiğinde de iyi oynuyordu, yılın çaylağı seçilmişti hatta. Ama asıl patlaması yıldız haline gelmesi Nash'in takıma katılmasıyla gerçekleşti. Kendini üstün gördüğü oyuncu olan Bosh'sa kendi başına gelişti. Yanında öyle ahım şahım bir oyun kurucu oynamadı hiç. Siz hangisini seçerdiniz?
28 Mayıs 2009 Perşembe
Dublajlı Kaçış
Star Tv Prison Break'in yayın haklarını almış 9 Haziran Salı 22.30'da yayınlamaya başlayacak. Eee Star Tv olunca altyazı olayı da olmayacak tabi. Burada da fragmanı var buyrun. Bu efsane diziyi bir de dublajlı izleme deneme şansına sahibiz. Merakta ediyorum açıkçası kimler nasıl seslendirilecek diye.
T-Bag özellikle kim tarafından seslendirilir önemli bir mevzu. Şu ana kadar ortaya çıkan tek sonuç Umut Tabak. Tanırsınız adamı Polat Alaemdar, Lost'ta Jack vs vs .. Türkiye'nin tek ses sanatçısı Mike'a da sesini verecek. Başka bieinin olması da beklenmezdi zaten.
27 Mayıs 2009 Çarşamba
Orlando Adım Adım Finale
2. maçtaki o mucize şut olmasa şu gün belkide 8-0 ile Doğu Finali'ne gelen Cleveland'ın süpürülmesini konuşuyor olacaktık. Seriye inanılmaz moralli başlıyordu Cavs 8-0'lık girişinin ardından. Üstüne bir de bir hafta kadar tatil yaptılar. Orlando ise zorlu bir Celtics serisi atlattı. 7. maçta Celtics'i deplasmanda yenebilmek kolay bie iş değil. Ancak Magic'in yolunun uzaması onları yormaktan çok takıma özgüven kazandırdı. Kafalarında ''Yapabiliriz..'' düşüncesi belirdi. Nitekim ilk maçtan sürprizi yaptılar Cavs'a.
İlk maçın ardından Mo Williams'tan muzip bir açıklama geldi. ''Magic'in bizden 4 maç alması imkansız.'' diyordu Mo. Magic şu an evindeki iki maçı da kazanarak seride durumu 3-1'e getirdi. Şimdi sorulması gereken soru ''Cleveland bu Magic'ten üst üste 3 maç alabilecek mi?''
Cavs serinin en iyi oyununu oynadı hücum bazında. İlk maçlarda James'e yardımcı olacak oyuncu yok ondan böyledirler diyordum ama öyle olmadığını bende anlamış bulunmaktayım şu maç ile beraber. Cavs'ta James'e gelebilecek maksimum katkı bu maç geldi belki ama takım savunma yapmayınca, eşleşmelerde zayıf kalınca sounç ortada. Magic biraz da yüzdeli oynayınca özellikle dış şutlarda Cavs'ın işi zorlaştı bu en iyi oynadıkları maçta dahi.
Orlando'nun zorlandığı hücumda tıkandığı dönemler oldu elbet. Ancak bu onların o ara kötü oynadıklarını işaret etmiyor. Aksine her zaman oğru pasları verdiler, boş adamı buldular. Üst üste bri kaç hücum kaçırınca Cavs öne fırlar gibi oldu ancak her hücumda bu pozisyonları bulan Magic bir müddet sonra kaçırmayı bıraktı. Özellikle Alston ve Pietrus'un şut performansları etkileyiciydi.
Hidayet Magic'in en önemli ismiydi yine. Hücumda yine topu eline alan Hedo her zaman doğru tercihleri yaptı, takımın zorlandığı anlarda elini taşın altına koyan isim yine kendisiydi. Takımı toparlayan isim Hedo.. Şu an Denver'da Billups ne ise Magic'te de karşılığı Hedo'dan başkası olamaz. O kadar soğuk kanlı ve rahat ki bu tip bir maçta bile yüzünde en ufak bir gerginlik sezemiyorsunuz. Aynısı takım arkadaşı Lewis'te var. 4.çeyrek sonunda attığı o üçlük herkesin o anda atabileceği bir üçlük değildi. Eli titremeden basketi buldu Lewis.
Howard'a gelince maça mükemmel başladı dün gece. İlk çeyrek pota altında karşısında duran olmadı Cavs'ta. Ancak yine sahneye Varejao çıkıt ve Howard'la eşleşmeye onu sinirlendirip sindirmeye çalıştı. Bir pozisyonda da istediğini aldı ve Howard'a teknik faul çaldırdı. Bu çalınan faul o kadar gereksiz ve saçmayı ki insan o çalınan faulü görünce ''Bir gece önce Jr Smith'in yaptığı neydi? Onun o zaman oyundan atılması falan lazımdı.'' diyesi geliyor. Yine de Howard uzatma periyodunda yine topu istedi ve Varejao'yu duman etti. Maç sonunda, kritik anlarda sorumluluk almıyor diye eleştirdiğimiz Howard'ın şu performansına hayran kaldığımı söyleyebilirim.
Cavs'ta James hakkında konuşacağım bu maç yine elinden geleni yaptı. Pietrus'un müthiş savunmasına rağmen adam çıktı yine 40+ skor üretti. Ee üretsin bir zahmet ancak son çeyrek o kadar yorgun ve bitkin düştü ki uzatma periyoduan şut atacak takati yoktu adamın. Üst üste top kayıplarına imza attı oyunun son dönemlerinde James. Ancak o bitkinliğine rağmen yine uzatmanın sonunda çok zor bir şutta isabet buldu ve az kalsın bir mucize şutla seriyi eşitleyecek basketi de bulacaktı.
Hakemlere gelince konuşmak istemiyorum ama ben ilk kez bir takımın bu kadar kollandığına şahit oluyorum. Hele ki James'in 4. çeyrek sonunda tökezleyip düşmesinin ardından faul çalınmasına diyecek lafım bile yok. Hakemler bir türlü dikiş tutturamadı şu play-off'larda. Bir Heat-Hawks maçı vardı sanırım 3. maçtı. Ne güzel hakemler vardı orada öyle. Sertliğe sonuna kadar izin veren düdüğün sesini çok az duyduğumuz kıran kırana bir maç olmuştu. Bütün maçları gelse de o hakem üçlüsü yönetse keşke..
25 Mayıs 2009 Pazartesi
Avrupa Cavaliers'a Bela Oldu
İlk iki maç sonuçları hariç birbirinin aynısıydı am bu kez öyle olması beklenmiyordu. Bir sürpriz olmadı, Cleveland'ın farkı ciddi bir rakama çıkardığını hiç görmedik. İlk çeyrekte Orlando'nun üstünlüğü vardı. Ama ikinci yarıda (Özellikle son dakikalarda) Cleveland'ın baskısı ilk yarının yine yakın bitmesine neden oldu.
Üçüncü çeyrekte Cleveland zaman zaman bastırsa da orlando yine de üstündü. Son çeyrekse Hidayet'in takımı oynatması, Dwight Howard'ın LeBron'dan daha iyi serbest atış kullanmasıyla maç Orlando'ya geldi.
Mickael Pietrus gecenin kahramınıydı. Hem de hepsi o çok sevdiği dip çizgiden olan 4 üçlük kaçırmasına rağmen. Üçüncü çeyrekte hücum tıkanmışken kararlı adımlarla potaya yürüyüşü ve basket faulü çıkarması mükemmeldi. Savunmada -yine- takımın en iyisiydi. LeBron'ın karşısında bu ligde en iyi duran oyuncu olduğunu söyleyebiliriz artık.
Dwight Howard kariyerinin en garip maçını çıkardı belki de. Zorlandığı serbest atışları -hem de son çeyrekte- tıkır sokan Dwight Orlando'nun geri dönüşe izin vermemesindeki en büyük etmenlerden biriydi. Sadece 5 saha içi isabeti varken 14 serbest atış isabeti olması (hem de 19 atışta) maçın garipliğini anlatıyor. Ama aldığı teknik faul ona pahalıya patladı. Varejao onunla uğraşıp durdu daha da pahalıya patlaması için ama yapmadı. kendini koruyabildi. Özellikle fark 8 sayıyken LeBron'ın son bir umut için attığı üçlüğe muazzam bir blok vurduğunda (Play-Off'un en iyi hareketlerinden biriydi) ona çıkan faul sınırını zorladı iyice. Bir kaç kez etrafında döndükten sonra sakinleşmeyi başarıp benche oturan Dwight kendini bu kadar tutmasıyla da övgüyü hak etti.
Hidayet bu maçın kahramanı olamadı hatta olmaya çok uzaktı. Şutların bir problem vardı. içeri girse olmadı, dışardan oynasa yine olmadı. Bu kadar soğukken dahi son dakikalarda top kullanma isteği diğer alanlara yaptığı katkıyı gölgeliyor diyebiliriz. West'in savunmasını yine sonuna kadar kullanan Hidayet asistleriyle maç boyunca Cleveland savunmasını bozdu. Faulleri tıkır tıkır attı ve saha içindeki felaket oranını (1/11) kısmen bu şekilde dengeledi.
Gortat, Howard faul problemine girmişken üzerine kalan pota altı sorumluluğunu yeterli şekilde yerine getirdi. İstatistiklere 2 blok 5 ribaunt şeklinde geçse de içeriyi güzel kapattı. Bence Howard'ın oturduğu zamanlarda bu kadar iyi katkı yapan bir oyuncunun Avrupa'ya gitmesine izin vermemeli orlando.
LeBron James için istatistikler aynı ilerlese de bu maç farklıydı. Dışardan atmayan bir LeBron izledik bu gün. içeriye girdikçe sorun çıkardı ama dışardan şut kullanmakta ısrar etti bir dönem. Son çeyrekteki serbest atış başarısılığı da Cleveland'ın bir türlü dönüş yapamamasında büyük bir etkendi.
Big Z istatistiklerde kötü bir maç çıkarmış olsa da LeBron'a en fazla yarım etmek isteyen isimdi. Kritik zamanlarda üçlüğün bir adım içerisinden attığı basketler Cleveland için çok önemliydi. Ama son çeyrek dışında elinde kötü toplar patladı hep. Hep dipden atış kullanmak zorunda kaldı. Saha içi isabet yüzdesi bu yüzden düştü. Ama skor üretebilmek uğruna içeri penetre etmesi takdire şayandı. Savunmadaysa her zamanki gibi etkili olamadı. Zaten onun yaşındaki herhangi birinin Dwight Howard'ı savunurken etkili olmasını bekleyemezsiniz.
Delonte West, diğer maçların aksine gayet etkindi bu maçta. Savunmada Hidayet'in karşısında sürekli hareketli kalmaya çalıştı. Bu ona faul problemine patlasa da Hidayet'in de dengesini bozduğu gerçeği görmezden gelinemez. Hücumdaysa diğer maçlara nazaran daha etkiliydi.
Anderson Varejao, serinin ilk iki maçında da olduğu gibi çirkeflik şov sergiledi. Howard'ın sabrını iyice zorladı. Başka birşey var mıydı? Son çeyrekte hücum ribauntuı alıp basket attığı var aklımda sadece. Gerisi yalnızca yaptığı çirkeflikler...
Mo Williams, kaşının ve gözünün altının açıldığı bir gecede yine diğer maçlardaki gibi oynadı. Son çeyrekte diğerlerine nazaran daha etkiliydi.
Orlando Magic daha baskı altında çıktığı maçta Cleveland'ı yenerek gelecek maç için kocaman bir yükü rakibinin omuzlarına yükledi. Gelecek maçta kaybedeceği şey daha küçük olan Orlando'nun daha atak oynamasını seyredeceğiz gibi. Cleveland'sa daha sakin kalmaya çalışmalı. Mike Brown şu iki gün boyunca -seri başından beri yapamadığını yapmalı- ve takımına sakin kalmayı öğretmeli mutlaka. Yoksa Cleveland'ın final hedefi mucizelere kalabilir.
24 Mayıs 2009 Pazar
Play-Off Yarı Final
Efes Pilsen - Galatasaray Cafe Crown (1-0)
3 maçlık serilere bir adım önde başlamak ne kadar önemli bunu söylemeye gerek yok. Efes çıksa serinin ilk maçını alıp skoru 2-0'a getirse Galatasaray'ın final için şansı kalır mı ki ? Tek çare Galatasaray için ilk maçı kazanmak. Efes'in de amacı ilk maçı alıp seriyi noktalamak olacak. Belki Ayhan Şahenk'te Galatasaray belli bir direnç gösterecek ancak tablo şu ki Efes'in seriye 1-0 önde başlamak gibi büyük bir avantajı var. Bu avantajını da kullanacağını düşünüyorum. Ayrıca Daçka'yı kolay geçerek 4-5 gündür de dinleniyorlar. Galatasaray nihayetinde bir derbi serisinden geliyor buraya. Sürpriz olmaz ve Efes 3-0 veya 3-1 ile turu geçen taraf olur.
Fenerbahçe Ülker - Türk Telekom (0-0)
Telekom ilk turun en kötü ekibi şu dört takım içinde. Ankara'da ki maçta Mersin bir iki ufak hata yapmayıp doğru basketbol oynasa şu seriyi konuşmayacaktık bile. İşte 1-0'ın avantajı. Ankara'da ki maçı güç bela alan Telekom dışarda oynadığı bir maçı da çalarak yarı finale yükselen taraf oldu. Ancak soru işaretlerini de beraberinde getirdi Telekom. Mersin karşısında pota altı oyuncuları rezaletti. Kısalar sayesinde maçları kazandılar. Mersin'e bu performansı gösteren pota altı merak ediyorumda Ömer'e Oğuz'a karşı neler yapacak ? Fenerbahçe'de zorlanmadan 3-1 geçer ve bizi yine beklenen bir Efes-Fener finaline götürür.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)