20 Aralık 2008 Cumartesi

Heat 89-87 Lakers


Şu maç için ne söylenebilir bilemiyorum. Bir gece önceki Suns-Blazers yada sezon başındaki Hawks-Celtics gibi öyle aman aman bir maç olmadı, iki takımda fazlasıyla top kayıpları yaptı ve dengesiz hücum setleri oynadı ancak Kobe ve Wade kapışmasını izlemek gerçekten çok iyi geldi.

Zaten maçın başında Kobe vs Wade gibi bir olay olacağı maçta belliydi. Son dönemde oynanan Lakers-Heat maçlarını hatırlıyorum çoğunu da izlemişimdir. Cidden şahane maçlara sahne olmuştu hem Staples Center hem de AA.Arena.. Dün gece de öyle oldu..

Maça hem Wade hem de Kobe hücumda ipleri eline alarak başladı ve daha ilk dakikalardan bu iki ismin düellosunun başladığını açıkça seziyorduk. Onlar attıkça heyecanlandım ben maçın geri kalanı tadından yenmeyecek diye ki öyle de oldu. Wade ilk periyot savunmada da Kobe ile eşleşmekten kaçınmadı ancak Spoelstra'nın buna müdahele etmesi ve her ne kadar savunma anlamında maçın geri kalanında Kobe'ye karşı üstünlük sağlayamasa da elde olan Marion'u ilk seçenek olarak kullanması gerekirdi.

Heat'te zaten Wade'in oyunun hücum alanını domine etmesi bekleniyordu. Bu sezon zaten Heat onun kenarda olduğu dönemlerde çok sıkıntı çekti yada onun kötü oyunundan sonra beklenmedik yenilgiler aldı. Lakers'ta ise Kobe'nin bu tip oynamasını beklemiyordum ben şahsen daha ilk dakikalardan. İlk olarak zayıf Heat pota altına karşı Gasol-Bynum gibi isimleri kullanmasını beklerdim Lakers'ın.

Lakers ilk çeyrek çok sık top kaybı yaptı. İşin garibi Heat'in bu top kayıplarında bir payı yoktu. Tamamen kendi basit hataları ile ilk çeyrek sıkıntıdaydılar. Heat ise top kaybı dönemi çok kritik olan son çeyreğin başlaırna denk gelince maç sıkıntıya girdi..

Son dönemde neredeyse kabuğuna çekilmiş olan ve hiç iyi bir performans sergileyemeyen Farmar dün gece özelliklşe ikinci çeyrekte kritik katkılar yaptı. Maçın son çeyreğinde de Sasha ile beraber 12 sayılık farkı eriten isimlerden biriydi. Bunun dışında az önce dediğim gibi Lakers uzunlarını hiç kullanamadı. Lakers'ın 74 top kullandığı bir maçta Gasol-Bynum yalnızca 14 top kullandı. Bynum'un ilk dakikada faul problemine girmesi belki buna etken ama son çeyrek akıl ettikleri Gasol'e daha sık başvurmaları gerekirdi. Heat pota altında J.Anthony'de bu ikiliye karşı oldukça iyiydi. Skor nalamında katkı veremese de savunma kısmında büyük yarar sağladı takıma.



Üçüncü çeyrek Heat'te Wade'in kenarda olduğu dönemlerde Marion-Chalmers ve Cook'un başarılı oyunu ile geriye düşmeyen ve başarılı hücumlar çıkartan takım Wade'in de oyuna dahil olmasıyla beraber iyice ipleri eline aldı. Özellikle son saniyede attığı üçlük görülmeye değerdi. Heat'te Chalmers her ne kadar büyük çıkış yapmış olsa ve takımın ilk guardı olsa da bazen yaptığı gereksiz hamleler oyunu krize sokabiliyir. Bunu daha önce de gördüm. Tamam gerektiğinde skor anlamında katkı veriyor ama yaptığı hataları da yok değil. Dün daha bi gözüme battı onun bu hataları.

Son çeyrek Kobe ve Gasol kenarda iken 12 sayılık farkı Sasha-Ariza-Farmar gibi bench oyuncuları ile 4'e kadar indiren Lakers maça tekrar ortak olmuştu ancak gözle görülen bir şey vardı ki maçı daha çok isteyen taraf Heat oldu hep. Wade'e karşı Ariza son çeyrekte gayet başarılı oynadı savunmada ve ilk dakikalarda opsiyonlarını sınırladı Heat'in ancak çeyreğin devamında yine durdulamayacak bir Wade vardı sahada. İçeri drive'ları nasıl attığını bile göremediğimiz ilk adımları sayesinde çok kolay savunmacısından sıyrılıp oyunu açtı.

Lakers Kobe ile ivme yakaladı ve son dönemde maç krizdeydi. Bende bir Heat taraftarı olarak büyük heyecan içindeydim haliyle. Son topta uğur bilmem ne ne varsa yaptık ettik. Kobe'nin şutu nerdeyse çember içinden çıktı. Kobe iyi bir maç çıakrdı maç boyu. Bu sene ondan görmediğim kadar içeri penetre etti. Heat'in zayıf boyalı alanıda ona davetiye çıkardı. Lakers'ı yenmek için Kobe'yi düelloya mı sokmak gerek anlamadım. Pistons maçında da Ivy ile bir kapışması vardı kaybeden yine Lakers olmuştu.

Heat kazandı sabah sabah sevindik. Hem güzel bir maç izlemiş, hemde takımımızın galibiyetine tanıklı ketmiş olduk. Güzel bir geceydi. Bu gece Lakers yine Florida'da Magic ile oynayacak. Bakalım o maçı da izleyelim. Kritik bir hafta Lakers için. Üst üste zorlu dört deplasman ve sonunda Boston maçı. Merakla takip ediyoruz Lakers'ı özellikle de bu hafta için..

19 Aralık 2008 Cuma

Cl - Uefa Kuraları


Kura günüydü bugün Avrupa'da. Şampiyonlar Ligi ve Uefa kuraları çekildi. Uefa'da Galatasaray'ın rakibi belli olmadan en büyük kupada eşleşmeler belirlendi.

Yine daha son 16 eşleşmelerinden ağzımız sulanmaya başladı. Inter-M.Utd , Real-L'Pool gibi eşleşmeler şu 8 eşleşme arasında bence en iyileri. İtalyanlar başlarını taşa vursun. Bu kadar kötü kura olmazdı. Üç İtalyan ekibi üç İngiliz ekibine karşı oynayacak. İki ülkenin ekiplerinin düellosunda bakalım gülen hangi taraf olacak.
İspanyollar kazançlı. Barça olsun Atletico olsun hani rahat çıkacak güçleri var. Tek eksik çeyrek final de Madrid olabilir toparlanmazlarsa. Yine müthiş maçlar izleyeceğiz.

Uefa'da da yine kaliteli takımlar var bu sene ve eşleşmelerde o yönde oldu. Zenit-Stutgart ve Bremen-Milan maçlarını özellikle bekliyorum. Bunun dışında hem Beşiktaş'ı hemde Galatasaray'ı yenmeyi bilen Metalist'in kupada ne yapabileceğini de mera keder oldum.

Galatasaray son dönemde aşine olduğu bir takımla eşleşti. Bordeaux.. Hani derler ya '' kazanmaması için hiçbir sebep yok'' öyle bir durum Galatasaray için. İlk maçın dışarda olması da avantaj. Yine Galatasaray turu geçtiği takdirde Nijmegen-Hamburg galibiyle oynayacak ki cidden fena kura çekmedi Galatasaray.. Yolu açık olsun.

16 Aralık 2008 Salı

A.R.O.G


Daha dün gittim filme.. Şimdi öncelikle nerdeyse bir yıldır beklenen bir film olduğundan ilk haftadan gidenler oldu etti. Kimi kötü dedi kimi iyi dedi. Ancak çevremde Arog olmamış diyenler çoğunlutaydı. Burun kıvırır hale geldi çevremdekiler..

Beklenti içinde gitmedim bende filme. Olmş mu diye sorarsanız da olmuş. Cem Yılmaz koymuş çocuğu yine..
Olmamış diyenler neye göre olmamış der bu filme bilmem. Gora'ya göre karşılaştırıyorlar. Oyuncu kadrosu falan müthiş bir düzeyde filmde. Efektler görsellikler falan derken o kadar iyi ki artık karşılaştıracakları bir Recep İvedik gibi filmler kalmamış direk olarak kendi filmleriyle kıyaslıyorlar adamı.

Gora'da da gülmüştüm bu filmde de baya bi güldüm. Beklentim hat safhadaydı benimkde hakkaten filmin vizyona ilk girdiği hafta. Gitmekte istedim ama gitsem belkide aynı tadı alamazdım. Bir yıl kadar önce ilk 3 dakikası adı altında yayınlanan video ve sonrasında teker teker yayınlanan traiser'larla milelt acayip iştahlandı. Reklamı da Telekom vs derken acayip oldu filmin. Millet bu yüzden bir hayli beklentiyle gitti filme. Belki bu kadar reklam yada traiser olmasa da bazı espriler filme kalsa daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum.

Espriler akılda kalıcı değil diye yakınıyor çevremdekiler. Ee be kardeşim filme öyle bir kaptırmışsın ki kendini tabi ki bir-iki tane özel espriyi hatırlarsın. Gülmeye gitmişsin sende oraya. Gora'da da bende aynı şekildeydi. Espri bir iki tane aklımda kalmıştı. Sonrasında üstüne üç-beş defa daha izlenince artık iyice replikler oturdu bünyeye.. Buda öyle olur..

Çok uzattım çok dağıttım konuyu. Kısacası Arog iyiydi hemde fazlasıyla.. Türk sinemasında böyle filmler görmek gerek. Komedi adı altında kaç film yapıldı birine doya doya gülmedim ama şu Cem Yılmaz'ın yaptığı işler hakikaten takdire değer. Bravo..

Theus


Bu dönemde koç değişimi moda oldu. Toronto,Sixers,Wolves gibi ekiplerden sonra Sacramento'da koç R.Theus kovulanlar listesine eklendi.

Zaten bu takımın başına getirilmesi başlı başına bir hataydı. Hani elde belli başlı isimler var ancak onlarla bir yere gidemeyen lotery'ye yatsa yatamayacak bir koç. Ortada bir yerlerde seyir halindeydi hep takım o geldiğinden bu yana. Garcia biraz oyununa ekstra yönler kattı ve kontratı kaptı, Hawes ve Salmons'da gelişimini sürdürdü döneminde ancak daha iyilerini yapabilecek takım. Yada hiç yoktan lotery yapabilecek.. Bu ikilem arasında kim gelse zıtlaşma olacak zaten.

14 Aralık 2008 Pazar

Nba - 13.12.08


Geceye Detroit-Bobcats maçı ile başladık. Stuckey ve Iverson yine yan yana sahadaydı ve gayet verimli oldular. Verimli gözükmelerinin sebebi ilk üç periyot boyunca Bobcats'in savunma adına ortaya birşey koymamasıydı. Wallace ve Okafor'un çabaları vardı ama bunlar boş birer çaba olarak gözüküyordu. Fark 30'lara dayanmış ve çok rahat bir şekilde maç gidiyordu.

Son çeyrekle beraber Augustin ve Felton'un aynı anda sahada olması ve guard savunmasında takımın aşama kaydetmesi ile Bobcats farkı eritmeye başladı. Detroit farkın getirdiği rahatlama ile bench oyuncularını oyunda tutuyordu ve birden onlarda şaşırdı. Curry uzun süre bench oyuncularını sahada tuttu o sırada Bobcats üst üste basketler buldu ve farkı eritti. Maç ortaya gelmiş seyirci çığlık çığlığa takımı desteklemeye başlamıştı. İkinci yarı biterken o uykumu getiren maç şimdi heyecan fırtınasına dönüşmüştü. Son sözü Sheed söyledi ve 24 saniye süresi biterken zor bir şutta üçlük isabeti buldu ve Sus işaretini yaptı taraftara.. Detroit kolay bir maçı son çeyrekte zora sokmasına karşın kazanmasını bildi.

Bobcats'in yeni isimleri Bell ve Diaw yaklaşık 25 dakika sahada kaldı. Şut yönünden başarılı bir gece geçirmeseler de diğer alanlara katkıları önemliydi. Özellikle Diaw'ı beğendim. Her alanda katkı vererek takımının direncini ayakta tutan isimdi.

Merkez Grubu'nda Detroit dışında Cleveland'ında dün maçı vardı ve Atlanta önünde 11 maçlık serileri son buldu. Maç boyu geride olan Cavs son çeyrekte toparlanıp maçı krize soktu ancak kazanan taraf Hawks oldu. Sixers'ta da Cheeks gidince ilk galibiyet geldi. İşin garibi bu galibiyette herkesin katkı vermiş olmasıydı. Sezon başındaki gibi bir Sixers izledim ama bu yanıltıcı istatistikler muhakkak ki.. Göz boyamalar olacak yeni koç için ancak sonra yine yatışa geçecekler.
Gecenin merakla beklediğim maçıydı Jazz-Magic maçı. Howard'ın dünkü sakatlığından dolayı oynamıyor olması şevkimi kırdı ama yine de iyi maç olacaktı. Gortat ilk beş çıkmıştı ancak oynadığı oyun neden bu adama sadece 10 küsür dakika verilmesi gerektiğini göstermekteydi. 30 dakika sahada kaldı ama öyle takıma yarar sağladığından bahsedemeyiz.

Orlando ilk skor opsiyonu olan Howard'ın yokluğunda sürekli dış şuta yöneldi. 14 üçlük öyle yabana atılır bir istatistik değil. Gerçi Utah'ın da bundan geri kalır yanı olmadı ancak onlarınki istisnaydı. Hedo gayet iyi bir maç çıkarttı. Howard'ın yokluğunda gözler Lewis ve Hedo'da idi ve iki isimde gayet başarılı performansları ile maçı takıma kazandıran isimler oldular.

Utah pota altında çok aktifti. Memo ve Millsap Howard'ın yokluğunu fırsat bilerek gayet başarılı bir çizgideydi. Özellikle Millsap ilk bölümde skor açısından Magic'e çok sıkıntı verdi. Oyuna sonradan giren Krilenko'da benchten gelip önemli bir katkı sağladı ve takımı ayakta tutmaya çalıştı ancak Orlando'nun makine gibi işleyen dış şutlarına çare üretemediler.
Bu arada uykumu getirmeyen Bobcats-Pistons maçının yanında bu maçın son çeyreğinde uyumuşum. Garip..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...