18 Eylül 2010 Cumartesi
Cevat Soydaş Basketbol Turnuvası
Her yıl geleneksel olarak düzenlenen hazırlık turnuvasına bu yıl Oyak Renault ve Tofaş'ın yanı sıra Karşıyaka, Antalya Belediyesi, Aliağa Petkim ve Erdemir Belediyesi katıldı. Üç gün oynanan grup maçlarının ardından bugün final karşılaşmaları vardı.
5.lik maçında Erdemir, Antalya Belediyesi'ni 85-60 ile yenmesini bildi. 3.lük maçında son çeyrek açılan Tofaş seyircisinin de desteği ile Aliağa Belediyesi'ni 79-61 yenmeyi başardı. Final maçına Aliağa'yı 25 sayı geriden gelip yenerek mucizeler ile çıkan Oyak, Karşıyaka'nın organize hücumlarına direnemedi ve rakibine 82-73 mağlup oldu.
Turnuva genelinde edindiğim izlenimlere bakacak olursak;
Oyak Renault yine yabancı seçimlerini doğru yapmış bu belli. Jonathan Gibson ve Tay Waller iyi katkı verecek skorerler. Ayrıca Garcia'da dört numara oynamasına ve fiziksel olarak eksik olmasına rağmen 5 numaralara karşı potaya yüklenmekten hiç çekinmiyor. Yabancı seçimlerinde ne kadar başarılı olsalar da oyunun devamlılığı konusunda sıkıntı içindeler. İzlediğim üç maçtada Oyak Renault oyuna çok kötü başlayıp istekli ve iyi devam etti. Grup maçlarında bu özellik işe yaradı ve finale kadar çıktılar ancak finalde Karşıyaka'ya karşı dirençleri yetmedi. Ancak Aliağa karşısında 25 sayı farktan gelip maçı 6 sayı farkla kazanmak önemliydi onlar adına.
Pınar Karşıyaka'yı fazla izleme fırsatım olmadı ancak az önce ilk devresini takip ettiğim final karşılaşmasında çok organize hücumlarla yüzdeli oynadılar. Özellikle yüksek pas trafiğinde topu pota altına indirdiklerinde fazlasıyla başarılı oluyorlar. Holston'da takıma alışık olmasının da avantajı ile bu sezon daha verimli olacağının sinyallerini verdi. Turnuvayı şampiyon olarak tamamladılar ama tek izlediğim maçları tek devre olarak Renault maçıydı ki o oyunla bile şampiyonluğu hak ettikleri belliydi.
Tofaş'a bakacak olursak Can Altıntığ takımın en dikkat çekici ismiydi. Yabancı olarakta Ruzic önemli katkılar verdi ve sezon içinde yararlı olacağını gösterdi. Tofaş genelde yerlileri ile var olan bir takım ancak bu sezon yabancılarıyla da iş yapabilecekler. İnanç Koç'ta ilerleyen yaşına rağmen saha içindeki takıma hakimiyeti ile önemli silahlarından olacaktır Tofaş'ın.
Erdemir'e bakacak olursak yabancı oyunularını pek beğendiğimi söyleyemem. Pas pas takımı görüntüsü var diyeceğim ama bir ışıkta var hani takımda. Erkan Veyseloğlu ve Hakan Demirel gününde ise maç kazanıyorlar ancak değilse kaybediyorlar. Özellikle Hakan Demirel'i beğendiğimi söyleyebilirim. Fenerbahçe'de bulamadığı süreleri burada buluyor ve kendisini artık!! geliştirebilmesi açısından önemli.
Antalya Belediyesi'nde ise umduğum performansları bulamadım. Bireysel olarak öne çıkan isimler olsa da takım olarak kötüydüler ve turnuvayı da sonuncu tamamladılar hal böyle olunca. Muratcan Güler'in bu takıma katkısı yadsınamaz. Yabancıların yokluğu da bu kötü turnuva sürecine etki etmiş olabilir ancak bunun pozitif etkisi de Gökper Gen'in sürelerinin artması ve istekli oyununu getirdi. Guard rotasyonunda Muratcan ve Gökper ile sorun yaşamaz bu takım.
Aliağa'yı ise en sona bıraktım. Karşıyaka'nın son günkü performansı iyiydi ama takım olarak beni en eğlendiren en heyecanlandıran takımlardan biri oldular. Yukarıda resmini paylaştığım arkadaş Jerome Randle'ı canlı izleyip hayran kaldım. Müthiş yetenekli bir pg ve şutu da fazlasıyla tehlikeli. Hızlı yön değiştirmeleri ve paslarıyla çok can yakar. Bu oyuncuya dikkat diyorum. Diğer yabancısı Aubrey ise atletikliği ve hızı ile ön plana çıkıyor. Hızlı hücumların aranan ismi ama hızını kullanırken bazen top sektirmeyi unutabiliyor :) Bunun dışında Barış Güney gibi tecrübeli bir isme sahip olmaları da takımın artılarından.
2011 MVP Adayları
Thunder, geçen yıl çok genç ve pivot pozisyonunda çok sıkıntı çeken bir kadroyla, müthiş bir mücadele örneği sergileyerek Batı'da Play-Off yapmıştı. Daha sonraysa Lakers'a uyandırıcı görevi gören bir seri geçirmişler ve elenirken Lakers'ı çok zorlamışlardı. Bu yıl pivot pozisyonunda daha rahatlar ve tecrubesizliklerini ortadan attılar. o halde Batı'da zirve mücadelesinde olmamaları için bir sebep var mı? Hiç sanmıyorum. Durant'in, Dünya Şampiyonası'ndaki müthiş performansı da lig için bir işaret. Geçen yılki gibi bir bireysel performansın üstüne takımına da Batı'da zirve mücadelesi yapacak bir Durant ödül için çok büyük bir aday olacaktır.
Bu ödülü ilk kez 2008'de kazanan ve sonraki iki sezon bu ilk ödülün yanına iki de Finallerin En Değerli Oyuncusu ödülü koyan Kobe Bryant, yıllardır olduğu gibi MVP için en önemli adaylardan biri. Zira sonunda sakatlıklarından birinden olduğu ameliyatla kurtulan Kobe'nin bireysel performansında düşme olmayacaktır. Lakers'ın her zamanki Batı'da zirve için en büyük aday olduğunu düşünürsek Kobe'nin adaylığı kimseyi şaşırtmıyor.
Carlos Boozer
Bulls, Hinrich-Gordon-Deng-Thomas-Wallace beşiyle başladığı sezondan sonra ilk kez Doğu'da zirveye aday olarak gösteriliyor. Sonlarının o ekibe benzememesini umuyoruz elbette. Bu sefer kontrat verdikleri isim Carlos Boozer. Son birkaç yıldır mükemmel oyunuyla Jazz'a hemen her sene Batı'da zirve mücadelesi yaptıran ve All-Star adayı olan Boozer bu kez Bulls'u MJ'li döneminden sonra tekrar şampiyonluk mücadelesine sokmaya çalışacak. Yıllardır Heatt, Celtics gibi isimlerle ilk turlarda yaptıkları mücadeleleri -biri hariç- kazanamamalarının en büyük sebebi o anda topu eline alacak gerçek ismin olmayışıydı büyük ihtimalle. Bu kez o isim Boozer. Bulls'un tepelerde dolanacağı bir normal sezonun sonunda adı MVP adayları arasında geçecektir.
Steve Nash - Dirk Nowiztki
Uzun zamandır her sezon başında MVP adayı olarak gösterebileceğimiz iki beyaz için işler bu sezonda pek farklı değil. Steve Nash, Hidayet'in gelmesiyle elinde daha az top tutacak ve kendini Play-Off'a hazırlayacak gibi duruyor ama Nash bu, fikirlerimizi terse yatırabilir geçen sezon yaptığı gibi. Dirk de bildiğimiz Dirk zaten. Mavericks, Play-Off'ta nolursa olsun yine Batı'da zirve aday Kidd, Butler gibi oyuncuları barındıran kadrosuyla. Normal sezonun en başarılı takımı olurlarsa takımını oraya taşımış bir Dirk Nowiztki ödülü alabilir.
Rajon Rondo
Geldik hiç inanmadığım 3 adaya. Aslında Rondo'nun geçen yıl yapabildiklerini gördükten sonra, normal sezonda uyayacak bir yaşlılar ordusunun lideri olacağı ve bu sayede ön plana çıkabileceği düşünülebilir. Ama Celtics'in normal sezonda Doğu zirvesine oynama ihtimali bana göre çok az. Perkins dönene kadar pivot pozisyonunda Shaq, JO gibi yaşlılar ve çaylak Semih'le idare edecekler. Bu yüzden işi pek zorlamayıp Heat, Magic ve Bulls'u biraz geriden takip edeceklerini ve Play-Off'ta tüm güçleriyle saldıracaklarını düşünüyorum. Durumları özellikle 2006 Heat'ine benziyor. Bu yüzden Rondo önemli bir MVP adayı değil.
Dwight Howard
Magic hala Doğu'da zirvenin en büyük adaylarından biri ve o hala MVP için büyük bir aday değil. Zira artık sadece istatistiklere bakılarak verilen DPOY'u götürdüğünden 2. bir ödül için büyük bir aday olmuyor. Yine DPOY'un en büyük adayı ve yine MVP'nin büyük bir adayı değil.
Carmelo Anthony
O kadar karmaşık bir yaz geçirdi ki... Dolaşan söylentilerin yarısı sezona Nuggets formasıyla başlamayacağı diğer yarısıysa All-Star arasından sonrasında takas edileceği yönündeydi. Sonunda kendisi de konuşarak kafaları iyice karıştırdı. Geleceği belirsiz, bu yüzden ne yapacağı da belirsiz. Sezonu Nuggets'ta tamamlarsa bu olaylar performansına etki edecektir büyük ihtimalle. Sezon sonunda Nuggets'ta olmayacaksa zaten MVP adayı olmasını beklemez birçok kişi. Bu yıl boyunca en çok konuşulacak isim Melo olacak gibi görünüyor.
Toplam olarak 9 adaydan bahsetmişim. Elbette sene sonu geldiğinde bu 9 adayın sadece 3-4 tanesi aday olarak gösterilecektir. Üzerlerine bi 10. isim mi? Biraz apaçilik yapmak gerekirse Tyreke Evans derim. Ama kalkıp da sınava hazırlandığım sene ödül alırsa ABD'ye gider ağzını burnunu kırarım.
17 Eylül 2010 Cuma
Jeninngs Zırvaladı
Brandon Jeninngs ismini geçtiğimiz sezon fazlasıyla duyduk. Nba Live özetleri ile ona başlayan sempatimiz Golden State'e karşı 55 sayı atmasıyla tavan yaptı. Ancak bu fazla sempatiyi Jeninngs antipatiye dönüştürmek için elinden geleni yapmayı sürdürüyor.
Amerika milli takımına seçilmemesinin nedenini giydiği ayakkabılara bağlayan ve verdiği bir demeçte Nike marka ayakkabı giymemesinden dolayı takımda olamadığını belirtmişti. Yani milli takımın sponsoru olduğu ayakkabıyı giymediğinden dolayı takımdan kesildiğini öne sürüyordu.
Koç K ise bu açıklamalara cevap verdi ve oyuncu seçimlerini yalnızca kendisinin yaptığını söyledi. Ayrıca Kryzewski ayrıca bir oyuncunun giydiği ayakkabı benim kadro şekillendirmemde etkili değildir dedi.
15 Eylül 2010 Çarşamba
Türkiye Kupası Kuraları
Türkiye Kupası kuraları bugün çekildi. Dört ayrı şehirde yapılacak turnuvada gruplar şu şekilde;
A Grubu - Balıkesir = Banvit - Erdemir - Aliağa Petkim - Mersin Bşb
B Grubu - Ordu = Efes Pilsen - P.Karşıyaka - Antalya Bşb - Olin Gençlik
C Grubu - G.Antep = F.Bahçe Ülker - Tofaş - Bornova Bld - M.P Trabzonspor
D Grubu - Antalya = Beşiktaş Cola Turka - G.Saray CC - T.Telekom - O.Renault
Gruplara bakınca D Grubu dikkati ilk çeken grup. 8'li finallere kalma yolunda çok çekişmeli maçlar yaşanacağı aşikar. Bunun yanı sıra bir diğer dikkat çeken ayrıntı ise Banvit'in Balıkesir grubuna düşmüş olması. A ve D Gruplarında maçlar 10-12 Ekim'de oynanırken B ve C gruplarında 9-11 Ekim tarihleri arasında mücadeleler oynanacak.
14 Eylül 2010 Salı
Iverson Yine Gündemde
Nba'de sezon öncesi antrenmanlarının başlamasına iki hafta kala Iverson'un menajeri belki biraz gündem belki de biraz sitem amacı ile açıklamalarda bulundu. Menajer Gary Moore ''Hazırlık kamplarının başlamasına iki hafta var ancak Iverson'a hala bir teklif gelmiş değil. 30 takım da bizimle kontrat için temasta bulunmadı.'' demiş. Sözlerine de şu an Çin'den bir teklif var diye de devam etmiş aynı zamanda.
Şimdi 35 yaşındaki bir oyuncu aslında iki üç yıl daha kapasitesinde kalabilir ancak konu Iverson olunca takımlar ne yapsın. Bilmem kaç kez ameliyat masasına yatmış, ego sorunları dağları denizleri aşmış olan Iverson'a kontrat vermek potansiyel risk aynı zamanda. Aslında geçen sene Sixers'ta da fena performans göstermedi. Yaklaşık 14 sayı 4 asistlik bir ortalaması vardı ki hani çoğu takım böyle bir guardı kadrosunda iyi kötü düşünebilecekken bu ismin Iverson olması aynı zamanda bir çok engelinde önünüze çıkması demek. Seyircisi de hala arkasında bu adamın. Geçen yıl halk oylaması ile All-Star seçilme başarısı göstermişti. Bakalım tercihi ne olacka Iverson'un, Çin'e gitmek mi yoksa kontrat gelmesini beklemek mi?
13 Eylül 2010 Pazartesi
Finalin Ardından Bireysel Ödüller&İstatistikler
Bizim takım oyununa dayanan oyunumuzla aldığımız peşisıra galibiyetlerimiz yüzünden olsa gerek, bireysel istatistikler hiç dikkatimi çekmedi bu şampiyonada. Yine de bakmadan dahi kimin nerede lider olduğunu az çok kestirebiliyor insan.
Sayı kategorisinde Arjantin'i 5. yapan Scola zirvede. Rockets'ın uzun forveti 27.1 sayı ortalamayla muazzam bir şampiyona geçirdi gerçekten. İkinci sırada 2. tura çıkma başarısını gösterirken Fransa ve Yunanistan'ı tabiri caizse göt eden Yeni Zelenda'nın yıldızı Kirk Penny var. 24.7 sayı ortalamasıyla şampiyonayı bitiren oyuncuyu özellikle olağanüstü bir son 4 performansı gösteren Kevin Durant izliyor, 22.8 ile. Arjantinli Delfino ve Çinli Jianlian bu üçlüyü takip eden isimler. Bizim bu konuda en iyimizse 13.4 sayı ortalamayla oynayan, 23. sıradaki Ersan İlyasova.
Ribaund kategorisinde Çin'i 2. tura taşıyan Yi Jianlian 10 ribaund ortalamayı geçen tek oyuncu olarak zirvede. Onu Doğu'dan 2 isim olan Hamed Ehadadi ve Zaid Abbas takip ediyor. Arjantin'in yıldızı Scola burada da ilk 5 içine girmeyi başarırken şampiyon ABD'nin zorunlu pivotu Odom 5. sırada. onu takip eden isim 7.6 ribaund ortalamayla Türkiye'nin yıldızı Ersan İlyasova.
Asist kategorisinde ilk iki sırayı Güney Amerikalılar paylaşmış. Arjantinli Pablo Prigioni ve Brezilyalı Marcelo Huertas'ı takip eden isim yarı finalde asistleriyle başımızı çok ağrıtan Milos Teodosic. Yarı finalde müthiş asistleriyle dikkat çeken Kerem Tunçeri ise 11. sırada yer alarak turnuvanın bu istatistik dalında takım birincisi.
Blok kategorisindeyse turnavaya gruplarda veda eden iki oyuncu ilk sıralarda. Fildişi Sahili oyuncusu Mamodou Lamizana 3.2 gibi üst düzey bir ortalamayla oynarken onu takip eden İranlı Ehadadi'nin ortalaması ise 2.6. İspanya'nın pivotu Marc Gasol 2.3 blok ortalamayla oynarken sıralamanın ilk 5 oyuncusu içerisinde 9 maç oynamış tek isim olarak dikkat çekiyor. 1.1 ortalamayla 8. sıradaki Mmer Aşık ve ABD'nin en başarılısı Rudy Gay de listede dikkat çeken isimler.
Top çalma kategorisinin il 3 sırasındaysa mücadeleleri gruplarla sınırlı kalmış oyuncular bulunyor. İranlı Naenini, Lübnanlı Mahmoud ve Fildişi Sahili oyuncusu Diebate'yi takip eden isimse 4. sıradaki milli oyuncumuz Sinan Güler. İki Arjantinli Prigioni ve Delfino da 5. sırayı paylaşıyorlar.
Zaid Abbas'ın %64 gibi harika bir yüzdeyle zirvede olduğu şut yüzdesi sıralamasında dikkat çeken birkaç isim var. 3. sıradaki Marc Gasol, ilk ikideki rakiplerinin neredeyse ikişer katı şut deneyerek bu sıraya gelirken, hem %56 gibi bir yüzdeyle şut atıp hem de turnuvanın sayı kralı olan Scola ve genellikle dışarıdan oynayan Kevin Durant takdir edilesi isimler.
Turnuvanın MVP'si hiç sürpriz olmazken eleme turlarında harika oynayan Kevin Durant genç yaşında bu ödülü alarak çoğu oyuncuya nasip olmayacak bir olayı yaşadı. Turnuvanın en iyi beşi de herkesi memnun etti: Teodosic, Hidayet, Kleiza, Durant ve Scola'dan oluşan en iyi beşte Gasol, Nowiztki, Ginobili, Parker gibi bekleyebileceğimiz adamlar şampiyonada olmasalar da mükemmel bir şampiyonanın sonuna çok yakışan bir en iyi beş seçimi oldu.
En iyi savunmacı ödülü Ömer Onan'a, En iyi 6. adam ödülü de Semih Erden'e gitsin benden (:
Sahada İki Şampiyon
Biri resmen şampiyon oldu. Billups, Odom ve Chandler dışında hepsi genç olan kadroyla altına ulaştılar, kupayı kaldırdılar. Müthiş bir başarı onlar için. Cocah K, Colangelo ve oyuncular süperstarların gelmediği bir turnuvada kendi süperstarlarını yarattılar. Tebrik etmek gerek.
Diğer şampiyonsa gönüllerimizin efendisi oldu. Koç Tanjevic'ten çok az oynayan Cenk Akyol'a, takımın kaptanı ve yıldızı Hidayet'ten son adam Barış'a hepsi binlerce tebriği hakediyor. Ankara'da muhteşem seyirci desteğiyle alınan galibiyetleri, İstanbul'daki ses noksanı seyircinin önünde sürdürdüler. Sırasıyla Slovenya ve Fransa farklarını gördü bu seyirci, sonraysa efsanevi bir Sırbistan galibiyetini. Onlara da kocaman bir tebrik.
12 Eylül 2010 Pazar
Gazozuna Maç
İspanya ile Arjantin arasındaki mücadele az önce tamamlandı. Maç devam ederken spiker İsmail Şenol ''Fiba Dünya şampiyonası 5.lik maçı tabiri caizse gazozuna maç...'' demişti. Evet belki gazozuna maç ama turnuvanın en güzel maçlarından birini izledik az önce. En azından izleyenler şanslıydı.
Son Dünya ve Avrupa şampiyonu İspanya ile Fiba sıralamasında ilk sırada yer alan büyük turnuvaların takımı Arjantin karşılaşıyor. İki ülkeninde basketbol ekolü olması ve Arjantin forması altında oynayan çoğu oyuncunun bir dönem yolunun İspanya'dan geçtiği de düşünüldüğünde kalite açısından birbirine çok benzeyen rakabetçi iki takım karşı karşıya geldi.
Maça İspanya çok tutuk başlarken Prigioni ve Delfino'nun dış şutları ile Arjantin yavaştan farkı açmaya başladı. Maç o an zevksizdi evet ama ikinci devre ile beraber bambaşka bir heyecan ve maç izledik. Arjantin bir ara farkı 25 sayıya kadar çıkarttı. Maç çoktan bitmiş gibiydi. İlk yarıda hiç oyunda olmayan San Emeterio ikinci yarıya öyle bir giriş yaptı ki hem İspanya umutlandı hemde Rudy'nin de bireysel performansıyla İspanya müthiş bir seri yakaladı ve farkı 4 sayıya kadar çekti. 25 sayıdan gelen İspanya'nın bunu yaparken en önemli özelliği doğru basketbolu oynamasıydı.
Son çeyrek baklavanın üzerindeki dondurma gibiydi. İki takım da düzenli ve doğru basketbol oynadı. Müthiş hücum ve savunma performanslarına şahit olduk. Maçta ivme sürekli değişti. Scola son çeyrekte dümeni eline aldı ve Arjantin'in geri düşmesini önledi. Bu arada unutmadan bahsedelim şu müthiş maçta İspanya bir kez olsun öne geçemedi. Son hücumlarda istediği şutları bulamayan İspanya maçı kaybeden taraf oldu ama basketbolları ayakta alkışlandı. Kendimizi de bu maçla finale hazırlamış olduk... Akşam da milli takımımız umarım bizleri böyle heyecanlandırır.
Diriliş
Sadece 5 dakika içinde...
Kaldığınız yerden hayata tekrar devam edeceksiniz.
Ben artık buna inanıyorum
Bütün maç ayaklarını uzattıktan sonra son bir dakika ekranla yüzün arasındaki mesafe 5 cm civarında... Ettiğin son laf "Hadi be aslanlarım" olur, gördüğün son şeyse Kerem'in turnikesinin ardından havada uçan bir top... O an gözlerin donuklaşır, görmez olursun. Ölürsün bir anlamda.
Sen yaşamıyorken maçın bitimine daha koskoca bir yarım saniye olduğu anlaşılmıştır. Gören ama algılayamayan gözler Semih'in bloğuyla görmeye başlar. Dirilişten sonra duyduğunuz ilk ses Murat Murathanoğlu'nun sevinçli yakarışlarıyla caddedeki arabaların kornalarıdır. Balkona çıkıp bağırmaya başlarsın:
"Finaldeyiz be! Finaldeyiz! Finaldeyiz!"
Dönüşünde NTV ekranında bir kutlama vardır, Irmak Kazuk ve 70 milyonun yüreğini sahaya yansıtan 12 basketbolcu. Onlarla beraber kutlarsınfinale çıkışınızı. Sonra maçı üzerinde sadece donla seyretmiş olan sen televizyonu kapatır, altına bir şort, üstüne pespaye bir tişört geçirip ayağında terliklere bi alt caddedeki şehir meydanına koşarsın. Koşarken rehberindeki tüm arkadaşlarına birer çağrı bırakırsın. Şehir meydanına gittiğinde bölük pörçük durumdaki "Türkiye" tezahüratlarına katılıp sonra ordaki 200-250 kişiye "Kırmızı-Beyaz" çektirirsin. Ölüm'ünün olduğu kadar muhteşemdir Diriliş'in de...
Teşekkürler be 12 Dev Adam. Hadi Bu gün de bayramın 4. günü olsun!
Amaçsız Maç
Bugünkü Slovenya - Rusya maçının ilk devresine göz ucuyla bakma şansım oldu. Zevksiz bir mücadeleydi, salon boştu, oyuncular isteksizdi. Kolay değil çeyrek finalde kaybedip üstüne bir de klasman maçından yenik ayrılarak 7.lik maçına çıkıyorsun. Çeyrek final turunda kaybedenlerinde kaybedenleri olmuş bir formalite maçı...
Oyuncular da bu maçı oynamaktan hoşnut değillerdi zaten gözlemlediğim kadarıyla. Moral olarak çökmüş 24 oyuncu sahada mücadelesini yaptı ve sıralamaları belirlendi. Slovenya antrenörü Becirovic de 'Bu tip maçların oynanmasına hiç gerek yok. Çeyrek finalde kaybettiyseniz evinize dönersiniz.' diyerek tepkisini dile getirmiş. Teknik taktik açıdan da bu maçlarda koç istese de oyuncularına bir şey veremez zaten. Bir amaca hizmet etmeyen sıralamayı tayin edebilmek için oynanması gereken 40 dakika olarak oynandı. Sonuç pek önemli değil aslında. Rusya 7.lik ile turnuvayı bitirirken Slovenya 8.oldu...
Yeni Dönem !!
Evet yavaş yavaş sezon başlangıcına doğru ilerliyoruz. Geçtiğimiz yıl sınav dönemiydi blogla fazla ilgilenemedim. Bu sene tekrar sahalara geri dönüyoruz. Dönüyoruz çünkü bloga 2 kaliteli yazar ekledik. Yeni dönemde yazı ve görüşleriyle bizlerle olacaklar. Biri zaten daha önce kısa dönem blogda yazarlık yapmış bir arkadaşımız Hüseyin, burların yabancısı değil. Fatih ise basketbol yorumlarıyla blogda farklı bakış açıları sunacaktır. Halen yazarlığını sürdüren Mehmet'in ise sınav senesi olacak bu yıl. Boş zamanı oldukça o da bu sayfaları renklendirmeye devam edecektir. Ona da başarılar diliyorum bu zorlu sene ve sınavları için. Sezon içinde maçların değerlendirmelerini beraber yürüteceğiz. Sezon öncesi takım değerlendirmeleri ile start'ı veriyoruz. Hüseyin ve Fatih'e hoşgeldiniz diyorum ve yorumlarını bekliyorum. Yeni dönem başarılı olur umarım..