8 Ağustos 2009 Cumartesi

Nba 2009-10 Schedule

Nba'de yeni sezonun fikstürü belirlenmiş. 27 Ekim Salı gecesi -bize göre çarşamba sabahı- yeni sezona merhaba diyeceğiz. İlk gece 4 maçla yeni sezona hoşgeldin derken son şampiyon Lakers bir diğer LA ekibi Clippers ile karşılaşacak. Aynı zamanda bu maç Blake Griffin'in ilk Nba maçı olma özelliği taşıyor. Gecenin bir diğer önemli maçı ise geçtiğimiz sezon olduğu gibi bu sezonda açılış gecesinde bulunan Cavs-Celtics mücadelesi olacak.

Nba'in merakla beklenen noel gecesi ise merakla beklenen karşılaşmalara sahne olacak. Christmas Day'in teması bu sezonda Shaq vs Kobe olacak ve Lakers, Cavs deplasmanına çıkacak. Geçtiğimiz sezonun finalisti Orlando ise evinde Boston'u ağırlayacak. Bunun dışında geçmişten husumeti bulunan Miami ve Knicks bu gece New York'ta karşı karşıya gelecekler.

Ntv ve NtvSpor'un 2 sezondur Martin Luther King dolayısıyla üst üste maçlar verdiği 18 Ocak akşamı oynanacak bazı önemli maçlar ise şu şekilde: Orlando vs Lakers, Spurs vs Hornets, Dallas vs Celtics...

Lig 14 Nisan Çarşamba akşamı son bulacak. Lakers sezonu yine bir Clippers maçı ile kapatırken gecenin bir diğer önemli maçı Suns-Utah arasında oynanacak. Bunun dışında play-off sıralamaları açısından oldukça önem taşıyan mücadeleleri de seyredebiliriz.

Son olarak Heat'in yeni sezon fikstürne buradan ulaşabilirsiniz. Başarılı bir sezon geçirmek dileğiyle..

Friends


Fazlasıyla bağımlılık yaptı Friends bana son 3 haftada. Evet 3 haftada 7 sezon bitirdim ve önümde izleyeceğim 3 sezon daha var.. Muhtemelen bu hafta içinde bitecektir. Bu kadar hızlı gitmeme de kızıyorum aslında çünkü bittiğinde kendimi büyük bir boşluğun içinde bulacağım kuşkusuz..

Bir gece de izleyebileceğin bölümleri izledikten sonra 'hadi yatmadan bir bölüm daha' diye diye 4-5 bölüm daha kendini izlettiren apayrı birşey Friends. Şu an ilk kez izliyorum ancak sıkılmadan her bölümünü bir kez daha izleyebilirim bunun garantisi var yani. Hani kalk moralin bozukken izlemeye başla terapi gibi gelir Friends insana. Aynı zamanda insanı garip duygular içine de sokmakta bu dizi.Diziyi izledikçe 'lanet olsun bu ortam niye burda yok lan' diyor insan. Friends'in bence en önemli özelliği ise 10 sezon boyunca çizgisini hiç bozmamış olmasıdır.

Beğenilmesinin nedeni sadece esprilerin güzelliği değil bu esprilerin karakterlere çok iyi derece de bütünleşmesinden dolayıdır. Karakterleriyle de kendini izlettiriyor Friends. İlk izlemeye başladığımda Ross ve Chandler ikilisine bayılmaktaydım ancak ilerleyen sezonlarda esprileriyle beni daha da güldürmeye başlayan bir adam ortaya çıktı. Joey.. Dizi boyunca kendisine alışamadığım ve esprilerine bir kaç istisna dışında hiç gülmediğim bir-iki karakterde var elbet. Phoebe.. Bir kere neden olduysa itici geldi ve şu kalan 3 sezonda da onun hakkında düşüncemi muhtemelen değiştirmeyeceğim. Bir diğer karakter ise Janice.. Gecenin bi vakti o ses tonu o gülümsemesi o kadar itici geliyor ki şu diziyi insani saatlerde izliyor olsaydım belki sevebilirdim. Ve yine çok sevdiğim ancak kısa süre dizide kalan bir isimden daha bahsetmek istiyorum. Emily.. İngiliz aksanına karşı zaafım var kardeşim. Seviyorum bu tipleri dizilerde.. Emily'de kısa süre dizide kaldı ama gönlümün tahtına oturdu..


Son olarak dizinin 6 ana karakterine göz atalım..

Rachel: İzledikçe bu kadına aşık oluyor insan be.. Dağınıklığı, hafif saflığı, şımarıklığı ve sinirlendiği zaman gözü dönmüş bir şekilde çıldırması Rachel'ı Rachel yapan özellikler. İlk sezondaki hallerinin ardından olgunlaşıp, iş dünyasında kariyer edinmiş -ve sonrasında çocuk sahibi de oluyormuş- ve bölümler ilerledikçe nedense daha da güzelleşmiştir :)

Chandler:
Dizinin ilk sezonlarında favori karakterim olan Chandler daha sonra Monica ile ilişkiye girerek ve hatta evlenerek gözümden düştü ancak yine de hazır cevaplığı ve kopartan esprileri ile sırtı yere gelmeyen bir karakterdi gözümde. Yanımda her zaman onun gibi bir adam olmasını isterdim. En berbat durumda bile yüzünüzü güldürebilecek bir karakterdir. Bir çok konuya 'have no idea' diyerek bakan Chandler'ın kopartan sahnelerinden biri de ilk sezonda yılbaşı gecesi saat 12'yi vurduğunda 'somebody kiss me' diye bağırmasıydı..

Moniaca: Heh işte bu tip dizilerde her zaman olan tipik bir karakter. Doğrucu bir karakter olan Monica aynı zamanda fazlasıyla titiz ve elinden her iş gelebilecek bir ev hanımı görüntüsünde. Ancak onun bu hali bile tatlı hallerinin önüne geçemiyor. Hırslı ve rkabetçi tarzı ile en gereksiz olayların veya iddiaların kendi lehine sonuçlanması için elinden geleni yapan Monica, her takımın kadrosunda görmek isteyeceği türden bir isim..
Ve tabii ki Monica diyince.. "a little one; a two; a one, two, three; a three; a five; a four, a three-two; a two, a two-four-six; two-four-six; four a two; two; four-seven; five-seven; six-seven; seven, seven, seven, seven, seven-seven-seven-seven-seven-seven" bunu yazmadan olmazdı.

Joey: Ve işte belkide dizinin en nefret edilesi ancak en sevdiğim karakterine geldim. Nasıl tarif edeyim bilemiyorum ama onu şu dönemin en iyi Sit-Com'larından biri olan Himym'den Barney ile eşleştirirsek yanlış yapmış olmayız herhalde. Hemen hemen her bölümde elinde bir sandvich'le yada bir şeyler atıştırırken karşımıza çıkan Joey esprileri ile kırıp geçirmektedir. Dostluğuna sonuna kadar güvenebileceğimiz Joey'in başına her zaman en komik olaylar gelmiştir. Joey'i izlerken insanı kopartan ve kendisini sevmemi sağlayan replikleri 'How you doing?' ve uzunca söylediği 'Nooooo!!'' cümleleridir.

Ross: Dramatik bir şekilde tanıdık onu ilk bölümde. Karısının hamile bir lezbiyen olduğunu öğrenen Ross yıkılmış bir haldeyken karşısına çıkan eski aşkı Rachel ile yeniden hayata dönmüştür. Ross'un kardeşi Monica'dan pek farkı yoktur aslında. O da bir çok şeyin doğru ve düzenli olmasını isteyen, aynı zamanda duygusallık bakımından tavan yapan ve başarısız evlilikleri ile kaderden bir çok tokat yemiş bir kişiliktir. Ayrıca anlatacağı hikaye vs gibi bir çok şeyde çevresindekilerin canını sıkmayı başarır. Onun en çok sevdiğim sahnesi ise; dişlerini beyazlattığı bir bölümde kız arkadaşı romantikliği sağlama açısından ışığı kısmayı teklif eder ve Ross'ta bunu memnuniyetle kabul eder. Karanlık ortamda dişleri daha da belirgin ve korkutucu olan Ross'un hafif bir gülümsemesiyle kızdan çığlık yükselir "what's the matter with you?" Ross'tan gelen cevap: "what's the matter with me!!''

Phoebe: Evet dizide tek sevemediğim bir karakter oldu. Salaklığı son derece ileri boyutlara çıktığı zaman komik olmak yerine çıldırtan Phoebe'nin şükür kizaman zaman seviyeli ve güldüren esprileri oldu. Şarkılarıyla dizi de ön planda olan Phoebe'nin en meşhur şarkısı ile yazıya veda edelim..

smelly cat, smelly cat
what are they feeding you?
smelly cat, smelly cat
it's not your fault

Bana diziyi tavsiye eden ve dvd'lerini gönderen kardeşim sürekli olarak izlememi istiyordu. -Burdan bu güzel diziyi izlememi sağladığı için ona da teşekkür ederim o okuyunca anlar- ''Bir kere izleyince bir daha bırakamayacaksın.'' diyordu. Eheh harbiden de öyle oldu..
*Son*

10 Maç = 1.6 Milyon


Rashard Lewis doping yaptığı gerekçesi ile Nba yönetiminden 10 maç ceza aldı. İlk olarak play-off sırasında kendisine yapılan test pozitif çıkan Lewis'e bir de finaller de bir doping testi yapılmış ve o da pozitif çıkmış. Bunun üzerine yönetim kendisine 10 maç ceza vermiş.

Nba uzun maraton. 4.5 ay da 82 maç ve üstüne bir de play-off sezonu oynayacak isen iş daha da ciddi boyutlara ulaşabiliyor. Eh tabi yorgunlukları aza indirmek adına da oyuncular muhakkak çeşitli ilaçları kullanıyorlardır. Ancak Lewis'in ilacında yasaklı madde bulunması kabul edilebilir bir şey değil. Lewis'in kullandığı steroid ona 10 maç dışında ciddi bir maddi kayıba da uğrayacak. 10 maç ile beraber sezona yaklaşık 2-2.5 hafta kadar geç başlayacak olan Lewis 10 maça karşılık kontratından 1.6 milyon dolar eksik alacak.

Big Ben -> Pistons


Pistons eski oyuncusu Ben Wallace'i kadroya katmış yıllık 1.3 milyon dolara. Bu yaz yaptıkları hamlelerle artık eski Pistons döneminin bittiği kesin olarak görülmüştü. Ben Gordon - Villanueva ve Wilcox gibi oyuncularla ünlenen Pistons savunmasını yapmaları o yapıyı sürdürmeleri artık beklenmiyor. Dumars ise kadroya eskilerden bir ismi katmış bulunmakta. Hoş Wallace'ta o eski muazzam savunmalarını artık gösteremiyor. Geçtiğimiz yıl Cavs'ta izlediğim Ben Wallace ölü bir Ben Wallace'tı.. Bu sene işin pekte değişeceğini düşünmüyorum. Ancak pota altına derinlik katacağı kesin ve yararlı olabilme ihtimalide var özellikle kendini affettirmesi için sıkı çalışması gerek.

Bir de merak edilen bundan 3 sene önce para için Chicago Bulls'u tercih eden ve The Palace'ta Detroit taraftarınca iyimser bir konumda olmayan Wallace'ın geri gelişini taraftarın nasıl karşılayacağı.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Gündemden Kısa Kısa #3


  • Evet yine bir fırsatını bulup nete girmeyi başardık. Son günlerde yine Nba gündemini fazlasıyla meşgul eden hamleler takaslar gerçekleşti. Kısaca bu hamlelere göz atalım..
  • Öncelikle en ilgi çekici haberle başlayalım. Chandler-Okafor takası.. İki takım pivotlarını takas etti. Ben bu takasta Bobcats cephesini daha avantajlı görüyorum. Okafor Larry Brown'un sistemine bir türlü ayak uyduramadı ve pota altında kaçak dövüşen bir performans sergiledi. Chandler gibi sertlikten kaçmayan ve tuttuğunu kopatran bir pivot tam aradıkları türden biri. Üstelik 2 yıllık kontratı kalmış olması da aşının tutmaması halinde bir avantaj. Bir diğer konu ise Chandler'ın hücum performansı olacak. Hücumu fazlasıyla kısıtlı bir basketbolcu. Paul ile kariyerinde gösterdiği aşamayı Bobcats'te sürdüremeyebilir. Okafor bir şekilde hücumda Paul sayesinde iş yapabilecektir. Savunma konusunda Bobcats'in kendisinden istediği sert savunmayı uygulayamasa da yardım savunması konusunda Hornets'te fazlasıyla iş yapacaktır.
  • Yazın en çok merak edilen konularından biri de Odom mevzusu idi.. Sonunda takımında kaldı Lamar Odom. Kendisine önerilen tekliflere bir türlü sıcak bakmayan Odom yakın zamanda Portland ve özellikle Heat'in yakın takibine girmişti. Ancak Kupchak 4 yıl 33 milyon karşılığı oyuncusunu ikna ederek takımda tutmuş.
  • Gooden, Mavericks ile anlaşmış bir yıllığına. Texas'ı sevdi Gooden ancak bu yıl Texas'ın farklı bir ekibinde forma giyecek. Tek sorun Nowitzki-Gooden uzun rotasyonu ile savunma konusunda yaşanabilecek durumlar. Dallas bunun yanı sıra Tim Thomas'ı da kadrosuna katmış.
  • Toronto yine yaz döneminin en hareketli takımlarından biri. İki hamle var şu an için ve yapılan bu iki hamlede takımın Avrupalı kimliğini daha da derinleştirdi. Nesterovic yıllık 2 milyon dolar karşılığı anlaşmış. Rotasyonda süre alabilecek ve önemli işler yapabilecek bir uzun. Son olarak Golden State ile takasa girilmiş ve Marco Belinelli karşılığı D.George takas edilmiş. Belinelli Warriors rotasyonunda fazla şans bulamamıştı ki bunda Nelson'un garip tercihlerinin de etkisi var. Toronto gibi bir takımda yabancılık çekmeden kendi performansını yakalayabilir. Oldukça iyi bir hamle yapmış gibi gözüküyor Colangelo.
  • Son olarak bir yıllığına yeni takımları ile anlaşan oyunculara bakalım. Marcus Williams Grizzlies ile anlaşmış. Zamanında Kidd'in varisi olarak gösteriliyordu... Hornets kadrosuna Ike Dıogu'yu katmış... Ersan'ın takımı Milwaukee Bucks, H.Warrick ile anlaşma sağlamış..

Roma 09


Roma'da düzenlenen Dünya Su Oyunları şampiyonasını izlemekteyim bir haftadır. Yüzmeye ilgim vardır. İzlemeyi de uygulamayı da severim. Olimpiyatlarda benim için izlemesi en zevkli dal yüzmedir. Dünya Şampiyonassı'nı da kaçırmıyoruz haliyle. Her ne kadar Eurosport yerine bu yıl Trt-3'ün berbat yayınları ile izlemek zorunda kalsam da güzel bir hafta geçirmiş oldum.

Yeni teknoloji mayolar sayesinde artık kırılmayan rekor kalmadı. Önceleri 05 civarı Phelps izleme sevdası ile başlayan yüzme merakım şimdi her dal her sporcu için devam ediyor. Phelps örneğin uzun bir aradan sonra ilk kez 200 serbestte geçilerek çoğu izleyenlere hayal kırıklığı yaşattı. Yarışın bitiminde tv başında kalakaldığımı hatırlıyorum. Bunun dışında 2 yıl önceki şampiyonada keşfettiğim İtalyan Pellegrini de bu sene seyircisinin önünde gayet başarılı yarışlar çıkarttı. Bayrak yarışlarını Amerika yine domine etti. Kelebekte olimpiyatların ardından Phelps-Cavic rekabetini izlemek yine güzel oldu. Bu arada karizmasına bir kez daha hayran kaldığım Lochte, karışık dalında Phelps'in yokluğunda bireyselde altınları almayı başardı. Güzel bir hafta oldu. Her akşam ekran karşısındaydık. Bu yıl sayamadığım kadar rekor kırıldı ancak 2010'dan itibaren mayoların yasaklanması ile bu rekorları bu şekilde ard arda görmek çok zor olacak.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...