Gelenler:
Danilo Gallinari -F- (Draft),
Mike D'Antoni -Antrenör- (Phoenix),
Chris Duhon -G- (Chicago Bulls),
Anthony Roberson -G- (TT Net Beykoz),
Patrick Ewing Jr. –F- (Takas Houston),
Dan Grunfeld -G- (Aguas De Valencia)
Gidenler:
Isiah Thomas –Antrenör- (Serbest),
Renaldo Balkman –F- (Takas Denver),
Thomas Gardner –G- (Atlanta Hawks),
Reload
Tabi bu sefer açılan beyaz sayfa neredeyse bir çarşaf büyüklüğünde. Çünkü bu organizasyonun tarihinde gördüğü en kötü head-coach (hem istatistiki hem de oynanan oyun anlamında) ve eş zamanlı en kötü G.M sepetlendi. (Burada uzun uzun Isiah’ın yaptığı yanlışları anlatmam mümkün değil.Belki yaşlandığım zamanlarda,şöyle 4 ciltlik mini bir ansiklopedi şeklinde derleme yapabilirim.)
Ve ortadaki büyük enkazı kaldırması için, Mesih olarak Donnie Walsh seçildi.
Burada kısa bir özet geçmek gerekiyor : Öncelikle uzun süre Isiah Thomas’ın görevini sürdüreceği iddia edildi.Çünkü takım sahibi James Dolan ile çok sıkı bağlara sahipti ve bunca yanlışa,bunca rezilliğe rağmen (hem saha içi hem de saha dışında) 4 yıl boyunca organizasyonu idare etmesinin başka bir açıklaması olamazdı.Bu fırtınayı da Larry Brown olayı,Marbury olay(lar)ı ve sex skandalı gibi olayları atlatmayı başardığı gibi atlatabilirdi.
Ardından coach olarak görevine devam edeceği ama yeni bir G.M ile takım idaresindeki yetkilerinin sınırlandırılacağı konuşuldu.Isiah’ın kendisi de basına yaptığı açıklamalarda,yetkisinin alınmasını sorun etmeyeceğini,organizasyonun başarısı için gereken her şeyi yapacağını söylemişti. (Bir zamanlar,kaybettiği rakiplerinin elini sıkmayacak kadar gururlu olan,böyle büyük bir efsanenin düştüğü bu hal beni üzmemiş,midemi bulandırmıştı) Ortaya çıkan tabloda,G.M koltuğu için,pek çok isim ortaya atıldı.Sonuçta,medyada adı sıkça zikredilmesine rağmen,bence en beklenmeyen isim olan Donnie Walsh ateşten gömleği giydi.
The Decent Don
Medyada fazla yer işgal etmeyen,etmek de istemeyen,bu sebeple NBA’i yakından takip eden basketbol severlerin bile ismini henüz duyduğu Walsh hakkında birkaç bilgi verelim:
- Bronx doğumlu,yani öz be öz NewYork evladı.
- North Carolina mezunu yani işleri kitabına göre yapan ve ekol sahibi bir yerde yetişmiş,kişilikli bir zat.Dürüst ve açık sözlü. (iyi bir baba,iyi bir koca vs….)
- 1985 yılında Pacers’ın G.M koltuğuna oturmazdan evvel değişik takımlarda değişik pozisyonlarda bulunmuş ve son 23 yılını Pacers organizasyonunun tepesinde geçirmiş bir isim.
- Organizasyonu yönettiği 23 yıl boyunca sadece 6 kez play-off dışında kalan, hem yaptığı takaslar hem de draft seçimleri ile ligde büyük bir saygınlık kazanan (hele 87 yılında Reggie isimli, Los Angeleslı bir yuppie seçmiştir ki…) ve ligin elit idarecilerinden biri olarak kabul edilen, diğerlerinden kolaylıkla ayrılan bir marka.
Bu özelliklerine ilaveten,Walsh’un evvela 2000 yılında finallere ulaşan ve miadını tamamlayan Miller’lı,Smits’li… efsane kadroyu ve “The Palace Meydan Muharebesi” sebebiyle dağılmamış olsaydı,şampiyonluk kupasını kaldırma ihtimali hayli yüksek olan bir diğer iyi kadroyu kurmasından ben şunu çıkarıyorum : kendisine başarılı bir yol haritası çizen ve bu yolda gerekli parçaları uygun şekilde seçen ve daha da önemlisi birleştiren bir sistem adamı.
Bu saydıklarımız tam da aradığımız niteliklere benziyor.İlaveten NewYork doğumlu olması yani şehirde basketbola olan ilgiyi - beklentileri bilmesi ve yıllardır bu camia içinde yer alması,NewYork’da da olması muhtemel dostları gibi kendisine kredibilite kazandıran faktörler ile pozisyon için uygun bir isim gibi durmakta ama…
Jerry & Jerry
Yıllar boyu şampiyon takımların mimarlığını yapan,isimlerinin gittiği yerde başarının da peşi sıra onları takip ettiği iki büyük isim Jerry West ve Jerry Colangelo boşta iken ve üstelik kulislerde sürekli “Knicks’i kurtaran adam” olarak tarihe geçmek istedikleri konuşulurken yani bu işin iki erbabı -hadi abartayım- “açmış ağzını beklerken” Donnie Walsh tercihinin elbet sorgulanması gerekiyor.
Walsh’un Pacers ile harika işler yaptığı ve kazanan bir ekol oluşturduğu aşikar. Son 2 yıl içinde eş yetkilerle, eş pozisyonu paylaştığı Larry Bird ile yaşadığı bazı fikir ayrılıkları (ki birinci elden Bird’ü önce head-coach,sonrasında da başkanlık pozisyonuna getiren kendisidir) sebebiyle Pacers’tan ayrılmayı kafasına koyan, aslında aktif basketbol yaşantısını noktalamayı düşünen ama hiçbir emekliliğin 20 milyon dolar etmediğini (evet evet,4 yıl için 20 milyon dolar) idrak ettiği an Knicks’in başına geçen Donnie Walsh’tan beklenenleri anlatmama gerek yok galiba.Tabi önemli olan Walsh’un bu beklentilere nasıl cevap vereceği.Şimdi “Şeytanın Avukatlığı”nı yapma zamanı :
- Pacers’ı hep belirli bir eşiğin üstüne taşımış ve orada tutmuş olmasına rağmen en tepeye çıkaramamış bir idareci. Kazanma kültürü olan ama “ultimate prize” a ulaşamamış birisi. Bizi bu yolda belirli bir kademeye yükseltecektir ama en tepeye ulaştırabilecek mi? Oraya uzanan yolda bize liderlik yapabilecek mi? Zira kendisi hiç orada bulunmadı.
- Göreve geldiği ilk gün,son 7 yıldır Dave Checketts’ı (MSG organizasyonunun 17 yıllık başkanı ve 90’lı yıllarda iki kez final gören takımların mimarı) dinlemeyen,tüm kararlara müdahil olan takım sahibi James Dolan’ın soru işaretleri ile karşılanan “Donnie tam bir otonomi sahibidir” açıklamasını haklı çıkarırcasına Isiah’ı head-coachluktan alıp başka bir pozisyona ataması ama kovmaması tam bir fiyasko.Hem kendi ismine sürülmüş bir leke hem de yeni başlamış olan yöneticiliğini ipotek altına alan bir durum bu.Ayrıca Walsh’un önünde Pacers’ta geçirdiği gibi geçirebileceği ikinci bir çeyrek yüzyıl daha yok ve Isiah da hemen köşe başında,Walsh’un sırasını savmasını bekliyor.
- Sayfalar dolusu eleştirilere maruz kalan “Medya politikası” nı değiştireceğini vaat etmesi ama bu konuda görevde bulunduğu 4 ayda hiç bir şey yap(a)maması da bir eksi.Öncelikle “cadı kazanı” sıfatının hakkını sonuna kadar teslim eden,kaba tabirle “kelle alan” NewYork medyasına karşı,süregelen düşmanca tavırları,sınırlamaları devam ettirmek bindiği dalı kendi elleriyle kesmesi demek.Ayrıca gerçek haberlerin değil,dedikoduların yazılmaya başlaması demek ki bu durum Donnie’nin kredibilitesinden ziyade,takım içi dengeleri,oyuncuları etkileyebilecek sorunlara yol açabilir.Profesyonel de olsa insan,bir insandır nihayetinde ve yazılanlardan etkilenmemesi mümkün değildir.
- En büyük hamlesi olan D’Antoni seçimi öncesi hem Avery Johnson hem de Mark Jackson ile yaptığı görüşmeler sonrası,ikisine de “ilk tercihsiniz” demesi (Bu bir dedikodu değil,Jackson basına açıklama bile yaptı.) ama peşi sıra tam da Dolan tarzında büyük bir isimle yani D’Antoni ile anlaşması da hiç karakteristiğine uymayan bir hamle.Üstelik ilk basın toplantısında “işleri bir zamanlar olduğu gibi,defans yapan ve savaşan bir takım kurarak halledeceği” ni vaat etmesine rağmen.
- Sports Illustrated,imza atılmazdan evvelki son 3 gün bas bas D’Antoni ile anlaşıldığını bağırırken,inatla bu durumu yalanlaması da lakabını yerle bir eden bir başka eksi.
Tüm bunları alt alta koyunca şu sorular akıllara gelmiyor değil :
- İki büyük Jerry’e hiçbir suretle diş geçirmek mümkün olmayacağı için mi düşünülmediler?
- Bu yüzden mi “saygın” ama “işine müdahele edilebilir” Walsh tercih edildi?
- Ya da NewYork basını paranoyası bana da mı bulaştı? Ota-boka komplo teorisi mi kuruyorum?
Game Plan
Neyse komplo teorilerini şimdilik bir kenara bırakalım ve eylem planını inceleyelim.
Öncelikle, iyice gözden düşmüş,hem NBA Dünyası’nda hem de gerçek Dünya’da alay konusu haline gelmiş,elindeki oyuncular ve geleceğini ipoteklemiş halde olan yüksek meblağlı kontratlarıyla,toparlanması 2-3 yıldan evvel mümkün görünmeyen bir organizasyonun head-coach pozisyonu için yaptığı aramalarda aceleci davranmayan,play-off ilk turu bitene dek bekleyen, Skiles, Avery gibi isimlerle konuşan,üstelik hemen ilk buluşmada bunları takımın başına getirmek için üzerlerine atlamayan,tabir-i caizse “kendini ağırdan satan” ve organizasyona yeniden saygınlık kazandıran Walsh’u tebrik etmek lazım. Beklenen Isiah hamlesi dışında,şu ana dek yaptığı ya da yapmadığı hamlelere fitil olmama rağmen, “Sezar’ın hakkı Sezara’”.
Lakin bu pozisyon için yaptığı seçim, adaylar içinde belki de en kötüsü. Ligin değişik kaynaklarca (ve elbet biz taraftarlarca) en az antrenman yapan ve en az mücadele eden ama en disiplinsiz takımının başına, D’Antoni gibi yumuşak başlı ve katı disiplinden uzak bir coach getirmek anlaşılacak gibi değil. Bu açıdan bakarsak Skiles ve hele ki Avery çok daha uygun isimler.
Beş yıldır ultra yetenekli Suns kadrosu içinde bile 7 kişilik rotasyon dışına çıkmayan, son üç yıldır yani G.M olduğu dönemde salary cap muhabbetine çaylak seçimlerini satan,gençlerin yetişmesi konusunda hiçbir katkısı ya da ispatlanmış yetisi bulunmayan D’Antoni, bizim gibi yeniden yapılanan ve kaçınılmaz olarak gençleşecek bir takım için kesinlikle doğru tercih değil.Bu takıma,takımla beraber büyüyecek,genç,hırslı bir coach lazım.Bu açıdan bakınca da Mark Jackson ve Avery çok daha uygun düşüyor.
Sözlükte “Hücum” kelimesinin karşılığına bakınca D’Antoni’nin resmi duruyor. Bu konuda lafım yok.Her ne kadar elinde Colangelo tarafından verilmiş ultra atlet ve şutör elemanlar bulunsa da ve Nash gibi bir faktör varsa da bu sistemi getiren ve oturtan D’Antoni. Tabi Marbury ve Jamal gibi iki sokak serserisi için bu “koş koş,at at,ye ye,sorun değil atmaya devam et” şeklinde özetlenebilecek mantalite uygun olabilir.Ama takımın ihtiyaç duyduğu mücadele ruhu ve savunma dozajında artışı sağlayacak adam kesinlikle D’Antoni değil.Bu açıdan bakınca da Skiles ve Avery çok daha uygun duruyor.
Hele ki enerjisini hareketleri ile oyuncularına da yansıtan ve savunmanın “s” sinden haberdar olmayan Dallas’a bu konuda sınıf atlatan, finallere taşıyan Avery tam da aranan isim gibi duruyor. Forumda yazılarımı takip edenler bilir,Avery’nin en azılı eleştirmenlerinden birisiyimdir.Hala da Avery’nin yeterli bir coach olduğuna inanmıyorum ama şartlar dahilinde, eldeki alternatifler içinde en uygun gözüken isim Avery.
Sadece en büyük isime sahip olan coachu almak,başarıyı garantilemiyor.Bu denli önemli bir seçimi yaparken kadroya ve yapılabilecek hamlelere bakmak gerekiyor :
1-) D’Antoni sistemini götürebilecek bir playmaker var mı? (Marbury diyeni döverim) Yok. (Duhon bu kapasitede bir oyuncu olabilir ama dikkat edin kelimeye “olabilir” Donnie bile o kadar güvenmiyor kendisine.Nereden çıkardığımı soranlara cevabım : kontrat süresinin uzunluğu.Sadece 2 yıllık bir kontrat alabildi ki eğer kan uyuşmazlığı olursa,iple çekilen 2010 yazında,bağlayıcı bir kontratı olmasın,Donnie’nin hamleleri kısıtlanmasın)
- Keskin şutörler var mı? Yok.
- Marion ya da Amare gibi süper atletler var mı? Yok.
- Diaw gibi birden çok pozisyonu oynayabilen,çok yönlü bir oyuncumuz ya da Barbosa gibi yedekten dinamizm ve yüksek sayı potansiyeli getirebilecek bir oyuncumuz var mı? Yok.
O zaman ne oynayacak bu takım? Curry ve Zach gibi iki kaktüs ile “run&gun” oynamak mümkün mü? İkisini birden geçtim,tekiyle bile oynamak mümkün mü? Bu takımın pivotu David Lee mi olacak? Dış şut konusunda zaten büyük sıkıntılar yaşıyoruz ; nedir yani ; Q-Rich 4 yıl evvelki haline mi dönecek sihirli bir dokunuşla? Nate her gece benchten gelip maç başı 15 sayı ortalama mı verecek?
Tabi D’Antoni sistemi bazı oyunculara yarayacak.”Koş–koş” sisteminde bitirici rolü üstlenebilecek Chandler ile Lee gibi atletik bir uzun mutlaka bu düzenden faydalanacak.Bu sene dibe vuran Q-Rich’in de daha kötü oynayamayacağı,istese bile daha kötü rakamlar yapamayacağı aşikar.Bu sistemde parladığı ve bu sistem sayesinde yıllık 9 milyon pahasında bir kontrat kaptığı düşünülürse,illaha ki daha iyi rakamlar verecektir.Crawford ise maç başına tüm ligde en çok şut kullanan oyuncu olabilir açık ara.
Bu fotoğrafa bakınca,D’Antoni’nin son 5 yıldır contender olan bir takımı bırakıp bu arapsaçının içine kendisini atması çok mantıksız geliyor.Ama tam da bu noktada 24 milyon dolarlık,bir container dolusu Benjamin devreye giriyor.Üstelik kendisini görmeye Arizona’ya gelecek olan ve D’Antoni’den randevu alan Bulls sahibi Reisendorf’u beklemeden bu sözleşmeye imza atması,benim midemi bir miktar daha bulandırıyor.
Salih Tokmak
Teşekkür: Yazısını kullanmama izin verdiği için Salih Abi'me teşekkür ediyorum buradan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder