13 Haziran 2009 Cumartesi

Chuck


Evet sezon finalini yaptığım bir diğer dizi de Chuck oldu. Dersler bitince bol bol diziye yöneldik, izleyemediğimiz ne varsa izledik bu ara. Chuck geçtiğimiz sene reklamlarından etkilenerek başladığım diziydi. Reklamlarda ''maaş asgari ücret, görev dünyayı kurtarmak'' sloganı ile tanıtımı yapılan Chuck beni etkilemişti. İlk bölümünü izlediğimde ise hem aksiyon hem de komedi unsurlarının bir arada oluşu beni diziye bağlamaya yetmişti.

İlk sezonda aslında pek öyle konu birliği yoktu. Sit-com tarzı her bölüm yeni konunu işlendiği bir sezondu. Aslında bu sezon Chuck'tan çok Morgan hayranıydım. Onun için izlerdim diziyi. Tabi Sara'yı da es geçmemek lazım. Ancak ikinci sezondan itibaren dizi daha oturmaya başladı ve konular, bölümler birbirine bağlandı. Chuck-Sara ilişkisi daha da ön plana çıktı. Eski aşık Jill'in gelmesi ile işler sarpa sardı. Devon'un işlerin içine sıkça dahil olmasıyla komik anlar yaşandı vs vs.. Chuck bomba gibi bir sezonu geride bıraktı. Ayrıca 3D olarak yayınlanan bölümü de es geçmemek lazım.

Gelecek sene için yayın konusunda sıkıntıdaydı Chuck. Neyse ki şimdilik 13 bölümlük anlaşma sağlanmış ancak bütçe küçültmesi nedeniyle bir baş rol oyuncusu veda edebilirmiş diziye. Haydi bakalım kime veda edeceğiz merak etmeye başladım. Hee gelelim dizinin 2.sezon finaline. Falcurm'dan kurtuldu dedik yeni bir grup çıktı karşımıza ancak Chuck bölüm sonunda Intersect'i yine kendine yükleyerek dünyayı kurtardı. Ayrıca bu Intersect fazlasıyla gelişmiş bir model olduğundan Chuck'a da fazlasıyla ajanlık özelliği kazandırdı.

Merakla bekliyorum 3.sezonu. Sezon finaline doğru iyice alevlenen Chuck-Sara ilişkisinden tutun da yeni nesil ajan Chuck'a kadar bir çok soruyu merak ediyorum. Hee bir de Devon bizim Chuck'un ajan olduğunu artık biliyordu. Bakalım 3.sezonda onun davranışları nasıl olacak. Haydi bu diziyi izlemeye devam..

''Stay in the car Chuck'' :D

Magic vs Lakers : Game 4


Gecikmeli olarak final serisinin 4. maçını yazıyoruz. Malum karne günüydü okula gittik, sonrasında gezdik tozduk maç yazısı kaldı. Muhtemelen de yazacağım son final yazısı olacak. Lakers zaten şampiyonluğunu ilan etti gibi. Şu saatten sonra Orlando'nun geriye dönüşü çok zor olacak. Evlerinde Lakers'a karşı 3 galibiyet hesapları vardı, şimdi ise o hesap serinin kalanı için olacak.

Maça Orlando müthiş başladı. Özellikle Howard pota altını hakimiyeti altına alırken Lakers uzunlarının ard arda faul düdükleri almasıyla daha ilk yarıdan Mbenga-Powell gibi isimleri final serisinin bu kritik maçında sahada yan yana gördük. Lakers zaten uzunlardan ziyade savunma olarak çok kötü başlamıştı. Üst üste verilen boş şut imkanları Lakers'ın maça ne kadar konsantre olduğunu kanıtlıyordu. Kobe yine üstüne düşen görevi yapmış bu kötü başlangıç içinde ilk çeyrek takımının 20 sayısından 13'üne imza atmıştı.

İkinci çeyrek oyuna Pietrus'un da dahil olması ile hücum varyasyonları gelişen Orlando pota altındaki üstünlüğünü kullanarak farkı biraz daha açtı ve devreye 12 sayı farkla önde girdi. Orlando gayet ritminde hücum ederek farkı 12'ye kadar çıkartmış ve devreyi oldukça iyi noktalamıştı. Lakers'ın ise kötü savunması halen devam ediyor ve maçın geri kalanı için fazla umut taşımıyorlardı. Ancak soyunma odalarında iki takım adına da neler oldu bilemeyeceğim. Yani ikinci yarıya iki takımda çok ters başladı.


Lakers'ta özellikle Ariza'nın 3. çeyrek yaptığı katkılar yadsınamaz derecede önemli. Ariza 3.çeyrek oyunun her alanında boy göstererek takımının ayağa kalkmasını sağlayan tek isimdi. Sayıları, çaldığı toplar, hücumuyla, savunmasıyla takım arkadaşlarını ateşleyen isim oldu. Şu maçın kazanılmasındaki iki isimden biri Ariza'dır. Fisher'a zaten daha sonra değineceğiz.

Orlando ikinci yarıya çok silik başladı. Tabii bunda Van Gundy'nin ısarcı guard seçimlerininde etkisi büyük. Alston yada şu mantelitesiyle Nelson final seviyesinde oynayabilecek oyun kurucular değil. Elde olanla yetinmek zorunda derim ama elde olan bir Johnson'da var benchte unutulmuş. Bu iş Tanjevic'in Ömer Onan'ı unutma işine dönmeden finallerde rotasyon denemeleri ile kendisine farklı bir bakış açıyla bakmamı sağlayan Van Gundy'nin bir an önce Johson'u oyunda kullanması gerek. Orlando'nun maçı kriza sokmasındaki bir diğer neden de top kayıpları. Howard cidden övülesi bir performans ortaya koydu ancak 7 top kaybı Orlando'nun bu alandaki çöküşünü hazırladı. Rakibinden 10 fazla top kaybeden Magic serbest atış yüzdelerinde de %59 gibi berbat bir yüzde de kaldı.

Magic'te Howard çok iyi başladı dedik, öyle de sürdürdü maçı. Savunma gayreti ile Lakers'ın hücumlarına etki eden , yaptğı bloklarla moral bozan ve topladığı ribauntlarla pota altında hakimieti tek başına sağlayan Howard rakip uzunların faul probleminde olması sebebiyle fazlasıyla da rahat bir maç geçirdi. İstatistikleri de bunu kanıtlar nitelikte ancak en kritik anda bir tek serbest atışı sayıya çevirebilse şu an şu yazı da Lakers'ın galibiyetinden bahsetmiyor olacaktık.Belki de şampiyonluğundan..



Howard'ın yanında Hedo yine maestro gibi oynayarak bu takım için ne denli önemli bir isim olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Özellikle ilk yarı şut kaçırmayacak dediğimiz Hedo, doğru penetreleri, doğru pasları ve doğru basketbolu ile her şeyi doğru yaparak takımını omzunda taşıdı. İlk yarıdaki müthiş performansının ardından üçüncü çeyrek faul prblemi nedeni ile kenarda fazla süre geçirse de son çeyrek yine hakimiyeti eline alan isimdi. Orlando'nun her hücumunda topu eline alan, oyunu okuyan ve doğru hamleyi yapmaya çalışan Hedo bu konuda başarılı da oldu. Arkadaşlarını besledi, skor üretti, faul aldırdı kısacası fazlasıyla verimli oldu. Cidden Hedo fazlasıyla olgunlaşmış.. Son hücumlara da gerekeni yaptı basketleri buldu. Ancak onun performansına engel olarak yine karşısında Fisher vardı.

2004 Batı Konferansı Yarı Finali'nde Hedo'lu Spurs'e karşı 0.4 saniye kala maçı kazandıran basketi atan Fisher belki de Spurs'un o seneki şampiyonluk yolunun önünü tıkıyordu. Bu kez farklı takımda karşısında çıkan Hidayet'e karşı yine maçın en kritik üçlüklerini sokma başarısı göstererek başka baharı gösteriyordu. Fisher maçta son ana kadar 0/5 üçlük isabeti ile oynadı ve maçı 2/7 isabet ile tamamladı. Biri maçı uzatmaya götüren, bir diğeri de uzatma da Orlando'yu oyundan koparan üçlüktü. Cidden tecrübe çok önemli. Orlando guardları resmen savunmada hücumda sıçarken Fisher tecrübesiyle buralarda neden olduğunu gösteriyordu. Onu uzaktan savunan Nelson'a ise diyecek tek bir lafım yok. Tabi burda Kobe'ye yönelen Magic savunmasına karşı Fisher alternatifini ortaya koyan Jackson'un da başarısını atlamamak gerekir.

Uzatmada da işin tecrübe yönü ağır bastı. İki takımında şut atacak dahi enerjisi kalmamışken tek bir set oynanmadan uzatma periyodu sona eriyordu. Lakers 12-4 ile uzatma periyodunu geçerek serideki 3.galibiyetine uzanıyordu. Şu andan itibaren Orlando'nun işi çok zor. Tek amaçları evlerinde şampiyonluğu vermek istememeleri olacaktır. Yoksa şu tabloda 3-1'den geri dönmek çok ama çok zor.

11 Haziran 2009 Perşembe

Himym - 4.Sezon


Evet dün gece itibariyle fazlasıyla gecikmeli olsa da How i Met Your Mother'ın 4.sezonunu bitirdim. Anneyi sezon finalinde açıklayacaklarını duymuştum ancak yine olmayınca hayal kırıklığına uğradım açıkçası. Ancak keçi hikayesi gerçekten iyiydi finalde :)

Dizideki 2 başrol ismin de aynı anda hamile kalması 4.sezonda aslında görünenin ardındakilere de bakmamızı sağladı. Lilly ve Robin sürekli göbeklerini çantalarıyla yada bol kıyafetleri ile saklarlarken komik görüntülerde oluştu. Lilly'nin hamburger espririsi sayesinde senaristler Lilly'nin normal halini de göstermekten çekinmediler. Her ne kadar doğum dolayısıyla sezon finaline doğru bir kaç bölüm Lilly olmasa da en azından bu zamansız hamilelik dönemini senaristler gayet güzel bir şekilde atlattı.

Aslında sönük bir sezon oldu öncekilere göre ama Himym bu, gelecek sezonlarda tekrar eski temposuna çıkacağından şüphem yok. 7 sezon için anlaşmışlar diye biliyorum yani en az 3 sezon daha olacak. Belki ''hadi yaa daha ne kadar bekleyeceğiz anne için'' diyenler olabilir ama 20 dakikalık gayette iyi giden bir sit-com'u da bitirmek mantıklı değil aslında. Gayet güzel ilerliyor dizi. Bizde bakıyoruz ekrana acaba ne ara anne ile tanışacağız diye.. Haydi bakalım sıradaki sezon için rastgele diyelim.

Son olarak 4.sezon ile ilgili en beğendiğim bölümleri yazayım. Son 3-4 böllümü dahil etmedim, çünkü finale doğru tempo arttırdığından o bölümleri ayıramadım hepsi birbirinden güzeldi :)

En İyi : 4-15 / The Possimpible 4-10 / The Naked Man
İdare Eder
4-16 / The Stinsons 4-9 / Woooo!
Jüri Özel
4-2 / The Best Burger in New York 4-11 / The Fight
Kötü
4-5 / Shelter Island 4-12 / Little Minnesota

Melekler ve Şeytanlar


Şimdi öncelikle filme biraz önyargılı yaklaştım. Kitap çevirisi olması ve devam filmi olduğu Da Vinci'nin bende yarattığı hayal kırıklığını göz önüne koyarak filmi bir beklentim olmadan izledim. Ancak filmi izledikçe Da Vinci'den çok farklı olduğunu görebiliyoruz. Kitaba belki yine tamamen bağlı kalınmamış ancak ortaya gayet güzel bir eser çıkmış.

Öncelikle Melekler ve Şeytanlar kitabı fazlasıyla etikeliyici bir kitaptı. Da Vinci'de öyleydi ancak onun filmini izleyince kitapla ilgili güzel anılarımda silindi gitti. Tek başına belki iyi bir filmdi ama kitaba göre olmamıştı. Zaten olmasını da bekleyemezsinz. Muazzam biçimde kitapla paralellik gösteren sinema hatırlamıyorum ben pek. Ancak bu filmde bir farklılık var. Da Vinci'de olayı bildiğimden ne bir heyecan olmuştu filmi izlerken ne başka birşey. Bu filmde insanı çeken bir şey var, belki dar bir zamanda geçmesi ve olayların ardı ardına gerçekleşmesi olabilir. Filmin sonunu bilmeme, karakterleri tanımama rağmen sonunda neler olacağı heyecanı cidden fazlasıyla mevcuttu bende. Hele ki Da Vinci'nin final sahnesine göre burada mükemmel bir final vardı. Bombanın patlama anı falan çok iyiydi. Senaryo orada dğeiştirilmiş olsa da kitaptaki paraşütsüz atlama saçmalığı olmadığı için memnun oldum ben.

Sonuç olarak kitabını okuduktan sonra fazla beklenti içinde olmadığım film cidden fazlasıyla iyi geldi bana. Kitaba 10 verirsem filme de en az 8 veririm. Fazlasıyla başarılı buldum filmi.

10 Haziran 2009 Çarşamba

Magic vs Lakers : Game 3

Lakers'ın 2 galibiyetiyle serinin LA ayağı geride kalmış ve 3 maç için Florida'ya dönülmüştü. Magic adına önemli bir maçtı. Baskı vardı üzerlerinde kazanmak için. Kaybedecek olurlarsa şampiyonluk şansları da kalmayacaktı şu noktada. Takım ve seyirciler maçın öneminin farkındaydı ve Magic gerekeni yaparak kazanmasını bildi.

Lakers topu pota altına indirerek oyuna başladı. Bynum ve Gasol endeksli hücumlarla boyalı alanı maçın başında ele geçirmeyi hedeflemişlerdi. Daha sonra ise boyalı alandan hücum etmek yerine başka bir alternatif önlerine çıktı. Kobe Bryant. İkinci maçın özellikle ilk devresindeki kısırlık iki takım adına da ortadan kalkmıştı bu maç. Lakers Kobe önderliğinde, Magic ise takım halinde oldukça yüzdeli oynuyor ve hücumda iki takımda sıkıntı çekmiyordu. İki takım da hücumda böylesine iyiyken işin savunma kısmına baktığımızda Magic adına aslında işler kötü gitmiyordu. Tek sorun Kobe idi onlar için. Yine muazzam bir ilk çeyrek geçirdi. Atmakla kalmadı kendine gelen ikili sıkıştırmalarda da çevresindkei isimleri rahatça buldu. Hem sayıları hem asistleri ile ilk çeyreğin Lakers adına yıldızıydı. Orlando'nun savunma adına verebilecek bir cevabı zaten yoktu, özellikle Kobe bu denli ısınmışken. Lakers ise boyalı alanda üstünlük kurma sevdasına dış bölgeyi boş bıraktı savunmada. Howard'a endeksli savunma sayesinde takımın en önemli şutörü Lewis bile bomboş şutlar buldu. Bunun da üstüne Lakers'ın savunmasını riske ettiği Alston'un ekstra bir gece geçirmesi Orlando adına fazlasıyla olumlu bir gelişmeydi.

Evet Alston ekstra bir gece geçiriyordu. Sokak basetbolundan kalma hünerleri, gözyaşıvari basketleri ile Lakers'ın savunmadaki dengesini bozdu. Ancak Alston bu kadar iyi oynadığı bir maçta dahi takımını baltalamayı, ritim bozmayı sürdürdü. Bir hücumda basketi bulduysa diğer hücumda gereksiz şut tercihleri yaptı, takımın dengesini alt-üst etti. Buna rağmen onun böyle ekstra bir günde olması önemliydi. Magic'in ekstra katkılara ihtiyacı var, öyle ki ilk iki maç benchten yeterince yararlanamamıştı bile.



Alston da değil sadece tüm Magic oyuncuları şut konusunda fazlasıyla iyimser bir maçı geride bıraktı. İlk devreyi finaller rekoru kırarak %76 isabet oranı ile noktaladılar. Kobe'nin ilk devredeki muazzam performansı olmasa Lakers adına fark fazlasıyla açılmıştı. Orlando benchten yararlanamadı dedik.. Cavs serisinin yıldızı Pietrus beklenen katkısını dün gece verdi. Belki bazı şans sayıları oldu ama bunu da Magic'in şut konusunda fazlasıyla iyi olmasına bağlayabiliriz. Pietrus gerek hücumdaki aktifliği, gerekse 2.devre Kobe'ye karşı savunmasıyla oldukça katkı sağladı.

Stan Van Gundy'yi bu konuda anlamak mümkün değil ancak. Tamam çeşitli rotasyon denemeleri yapıyorsun ancak takımın buralara kadar gelmesinde büyük pay sahibi olan Johnson'un günahı ne. Üç maçtır adam gün yüzü göremedi. Şut atmaktan başka bir şey yapmayan -hoş onu da yapamayan- Redick'ler, sakatlıktan yeni çıkmış Nelson'lar ile yeni sistem denemeleri yapacağına koysana oyuna Johnson'u.. Gerek tecrübesi gerek oyun anlayışıyla hiçte fena olmaz oyunda olması. İlk maç Gortat, ikinci maç Redick fazlasıyla süre aldı ancak bu maç için aynı şeyleri söylemek mümkün değil onlar adına. Tamam bir kemik var ancak yan parçaların da belli bir düzende işlemesi gerek. Bir gün o bir gün bu şeklinde olmaması lazım bu işlerin.

He Orlando'nun bu maç yüksek şut isabetiyle oynadığı, gelecek maçlar öyle olmayacağını söylemekte biraz basit kaçar. Orlando'nun bu oyununa karşı Lakers 14 fazla top kullandı ve %50'nin üzerinde isabet oranıyla maçı tamamladı. Yani sadece göz önünde olan Magic değil Lakers'ta şut konusunda ekstra bir gece geçirdi. Bunda Kobe'nin ilk devredeki performansı etken ancak olayın Orlando yüksek yüzdeyle attı maçı kazandıya bağlanması da oldukça gereksiz.

Orlando kazanması gereken maçı kazandı. Lakers karşısında finallerde üst üste üç maç kazanmak zordur. Bunu başarabilirler mi bilemiyorum, ancak bu maçı unutup sıradaki maça da belli bir konsantre ile hazırlanırlarsa neden olmasın. Daha Florida'da oynanacak iki maç var ve Orlando gösterdi ki şu oyunu ile Lakers'a kafa tutabilir. Seri 2-1'e geldi ve şampiyonluk için şansları uçurum değil. Bir maç daha kazanmalarına bakar iş..

9 Haziran 2009 Salı

Kapono Sixers'ta


Toronto ve Sixers karşılıklı takasa girmiş. Sixers kadrosuna Kapono'yu katarken Toronto'da Evans'ı almış. Toronto hiç bir zaman istediği, beklediği verimi alamamıştı Kapono'dan. İki taraf içinde fena hamle değil bana göre. Raptors i.in fena isim değil Evans hem de Kapono'nun kol gibi kontratından kurtuldular bu takasla. Sixers'a bakacak olursak Eddie Jordan Kapono'dan fazlasıyla verim alacaktır. Sixers'da belirgin bir şutör eksikliği vardı, Kapono bu açığı kapatmak için önemli bir hamle onlar için. En azından gerçek bir şutörleri var artık.

8 Haziran 2009 Pazartesi

Lakers vs Magic : Game 2

Serinin ikinci maçı bizlere finalleri izlediğmizi hatırlattı. İlk maçın aksine savunmalar daha ön plana çıkarken çekişme de üst seviyedeydi. Özellikle Hedo'nun performansı bizleri gururlandırsa da kazanan taraf Lakers oldu. İlk iki maçı kazanmak oldukça önemli seride, Lakers şampiyonluk adına şu maçta önemli bir adım attı ve Orlando'yu yarışta arkasına aldı.

Savunmalar ön plana çıktı dedik, bunda birazda iki tarafında hücumlarındaki verimsizlik neden oluyordu. İlk periyot özellikle oldukça kısır bir dönemdi. Bu kısırlığın içinde yaşanan iki önemli olay Howard ve Kobe'nin savunmacılarına 2şer faul aldırarak benche göndermeleri oldu. Kobe'nin karşısına yine savunmasıyla ün yapmış bir Pietrus gelecek hele ki çaylak Lee'ye göre bu konuda daha avantajlı olabilir ancah Bynum'un almış olduğu fauller önemli.

Bynum ne zaman şu konuda kendine hakim olabilecek çok merak ediyorum. Tamam karşısında durdurulmazı zor bir oyuncu olabilir ancak sadece burda değil oyununu genelinde çabuk faul alan bir yapısı var. Bynum'un benche alınması başta kötü gibi dursa da oyuna Odom'un girmesi ve eşleşmeler de dengeyi sağlamak adına iyi bir hamle gibi geliyor bana. Özellikle de Odom dün oldukça istekli basketbol oynayarak Bynum'un yokluğunu hiç hissettirmedi. Lewis'e karşı oldukça başarılıydı.

Lewis demişken ilk yarı sonlarına doğru farkı yavaş yavaş açmaya başlayan Lakers'a karşı Orlando'dan gelen cevap Lewis oldu. Lewis ikinci periyotta oldukça sıcaktı ve üst üste bulduğu üçlüklerle Orlando'nun skordan kopmasını önledi o anlarda. Lewis maçın genelinde de iyi nir basketbol sergiledi zaten. İstatistiki olarak performansına baktığımızda da bunu görebiliyoruz. Özellikle dış şutlarıyla Lakers savunmasını fazlasıyla zorladı.

Orlando'da Van Gundy'nin ilk maça nazaran farklı bir rotasyona yöneleceği belli bir şeydi. İlk maç rotasyon sıkıntıları yüzünden maç erken kopmuştu. Maçın koptuğu anda denemeye koyduğu Howard-Gortat iki uzunlu sistemi bu maç bol bol sahada gördük. Zaman zaman da Tony Battie süre aldı. İlk maçın aksine daha ciddi anlarda bu taktiği denediğinden belki Orlando hücumu zaman zaman aksadı, karmaşa yaşandı ancak zamanla oturdu 2 uzun 3 kısa'lı sistem. Florida'da duruma göre bunu sık sık görebiliriz. Ancak Howard+4 kısa formulü de her takımın durdurabileceği bir sistem değil. Belki de hiç bir takımın durdurabileceği bir sistem değil. bu yüzden çabuk vazgeçmemeleri de gerekiyor mevcut sistemlerini.

İkinci olarak Van Gundy'nin ilk maçta süre vermediği hatta Cavs serisinde de kullanmayı unuttuğu Reddick hamlesi vardı. İlk maça oranla Nelson'un süresini kısan ve Reddick'e daha fazla şans tanıyan Van Gundy aslında istediği verimi alamadı. Aslında Orlando'da benchten gelen isimler iki maçtır gereken enerjiyi veremiyor takıma. Bench katkısı önemli bu alanda ve maç maç birilerinin çıkıp gerekli katkıyı yapması gerek. Reddick'ten bahsediyorduk, savunmasıyla yine bir nevi oyuna tutundu ancak hücumda Reddick futbol tabiri ile takımı 10 kişi bıraktı. Reddick'in işi şut atmak bu böyledir. Ancak gerektiği anda şutları girmedi, özellikle uzatma periyodunda kaçırdığı üçlüğün ardından ivme tamamen Lakers'ın eline geçti o pozisyondan sonra.

İkinci yarı hücumların daha da ön plana çıkması ile Lakers'ta Kobe ve Magic'te ise Hedo oyunda ön plana çıkan isimler oldular. Özellikle Hedo ikinci yarı muazzam bir basketbol ortaya koyarak bu takımdaki yerini, liderliğini bir kez daha gösterdi herkese. Özellikle üçüncü periyot dış şutlarıyla takıma ivme kazandıran Hidayet son periyot ise oyununu başka bir boyuta çekti.

Van Gundy son çeyrek oyun kurucusu olmadan oynadı. Nedeni ise Hedo'ya olan güvencesiydi. Hedo hücumda oyun kurucu görevi yaparak takımın beyni görevi görürken savunmada da rakibin en önemli silahı olan Kobe Bryant'ı durdurma işini üstleniyordu. Oyunun bu kritik anlarında son çeyrekte sorumluluğu alan Hidayet bu işin altından başarıyla kalkıyordu. Lakers'ın son hücumunda jeneriklere geçecek bir pozisyonda Kobe'ye tertemiz bir blok yaparak -evet muazzam bir bloktu, tekrarlarını izledikçe daha da mest oldum- 0.6 saniye kala topu takımına geçiren Hidayet maçı kazanma şansı için kenarda topu eline alıyordu. Son top yine onun elindeydi, aslında herkes oynanacak oyunu biliyordu, Howard ile daha önce de denedikleri gibi bir aley-oop oyunu. Ancak dikkatler Howard ve Lewis'in üstündeyken Lee ile son topu oynamak gerçekten cesaret işidir. Lee'de az kalsın baskete çevirecekti o pozisyonu ancak olmadı. Tekrarladan gördüğümüz kadarıyla pozisyon zaten basket ama..


Uzatmada da maçı daha çok isteyen Lakers'tı. Uzatma periyodunda yine Kobe'yi savunma da alan Hedo gerektiği yerlerde durdurmasına karşın iki pozisyonda sayıya izin veriyordu. Eee sonuna kadar Kobe'yi kilitleyecekte değil yani.. Kobe belki ilk maçtaki oyununu ortaya koyamadı ancak yine de skorun ve oynanan basketbolun gerektiği kadar oyuna hükmetmesini bildi. Kobe dışında dün gece fazlasıyla istekli olan bir Gasol vardı. Bynum'un faul problemine girmesiyle Howard ile daha haşır-neşir olan Gasol buna rağmen oldukça verimli oynadı.

Lakers avantajı eline geçirdi. 2-0 4 maçlık bir seri için önemli bir skor. Her ne kadar sıradaki 3 maç Orlando'da olacak olsa da maksimum 5 maçın kaldığı final serisinde Orlando'nun 4 maç birden alması biraz zor gözüküyor. Lakers deplasmanda bir maç alabildiği takdirde şampiyonluğunu da ilan eder büyük bir ihtimalle.

Şampiyon Magic

Evet yaklaşık 5 gündür devam eden anketimiz bir kaç saat içinde sonlanmak üzere. 33 kişinin katıldığı ankette şu an kim şampiyon olur sorusuna Orlando Magic diyenlerin sayısı 22..

Evet ankete katılanların %66'sı Magic derken %33'ü ise Lakers'ın şampiyonluğa ulaşacağını öngörmüş. Şu an finallerin 2. maçının devresindeyiz. Bakalım hangi takım maçı kazanacak oldukça kritik bir maç iki takım adına da..

7 Haziran 2009 Pazar

Oth 7.Sezon


One Tree Hill'in 7. sezon için promo fotoğrafı yayınlanmış. 6.sezonun sonlarına doğru dizinin merkezindeki iki ana karakterin, Lucas&Peyton'un diziden ayrılacağı dedikoduları etrafta dolanmaya başlamıştı. Sezon finali bu ikilinin ayrılabileceğini öngördüğü gibi devam edebileceklerini de düşündüren bir sahneyle noktalanmıştı.

Görülen o ki 7.sezonda Chad Michael ve Hilarie Burton olmayacak. Yayınlanan fotoğrafa göre Brooke bu sezon daha da ön planda olacak .Onun ön planda olması sevindirici ancak dizinin merkezindeki bu iki önemli ismin diziden ayrılması dizinin sonu demektir bence. Esas oğlan ve esas kızın diziden ayrılmasından sonra pek takip edileceğini ve tutulacağını sanmıyorum. Sönük bir veda ile bu güzel dizi 7.sezonda sonlanabilir. Oyunculardan sonra dizi de veda etmeden önce muhtemel son sezonun keyfini çıkartmaya bakalım..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...