Jazz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Jazz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Kasım 2010 Cumartesi

Jazz 102-96 Lakers (Geri Dönüş Çocukları)


Los Angeles Lakers'a sezon içinde Utah deplasmanları hep ters gelse de play-off'ta son üç yıldır eşleştikleri bu takımı her zaman elemeyi başarmışlardır. Normal sezon sizin mayıslar bizim söylemi için bu iki takım oldukça uygundur. Beş maçını kazanarak gelen Lakers maç başında 19 sayı ve bitime 2.30 dakika kala 5 sayı öne fırlamasına rağmen Utah bu sezon alışık olduğumuz geri dönüşlerinden birine daha imza atarak Lakers'ı devirdi.

Maça iyi başlayan takım Lakers'tı. İlk çeyreği muazzam hücum performansı ile domine eden Lakers rakibin guardını en baştan düşürmeyi hedefliyordu. Cidden öylesine akışkan, iyi paslara dayalı, verimli hücum ediyordu ki Lakers sadece hayranlıkla izliyordum. Farkın açılmasında Jazz'ın ribaunt konusundaki zaafiyetinin de payı vardı tabi. Ortadaki tüm ribauntlar Lakers tarafına düşüyordu. Maç sonunda ribauntlarda Jazz'ın üstünlüğü gözükse de ilk çeyrek felaket bir konumdaydı Utah.

İkinci çeyek başında benchlerin oyuna dahil olmasıyla yörünge bu sefer Jazz'ı gösteriyordu. Özellikle Deron'un yokluğunda ikinci çeyrek performansı ile dikkatleri üerine çeken isim Earl Watson oluyordu. Ronnie Price'ın smacı ile rüzgarı arkasına alan Utah Jazz üst üste üçlüklerle farkı eritiyor ve maça ortak oluyordu. Hatta ilk devre bitmeden öne dahi geçmeyi başarsa da devreye 4 sayı geride giriyordu.

Üçüncü ve dördüncü çeyrek maçın kıvama gelmesiyle izlenebilirlik açısından harika anlardı. Deron'un takımı yönetişi, Kobe'nin sahneye çıkışı derken tam bir play-off atmosferinde bir maç oldu. Ancak son sözü söyleyip maçı alan taraf gri dönüşü ile Utah oldu.

Kobe dün gee elinden gelen her şeyi yaptı. Utah'ın geri döndüğü kriz anlarında faul aldırarak serbest atışlarla iş yaptı, son çeyrek inanılmaz üçlükleriyle Utah'ın direncini kırmaya çalıştı maça tamemen kendini verdi yani. Kobe bu sene bir çok maçı 2. ve 3. viteste gitmiştir ve hatta sorumluluğu Brown Blake gibi isimlere bırakmaktan da çekinmemiştir. Sezon boyu Brown-Blake ikilisinden iyi katkı alan Lakers'ta dün gece planlar tutmadı. Bu ikilinin toplam şut isabetleri 2/15 olarak dikkat çekti. Benchinden sadece 13 sayı geldi Lakers'ın dün gece.

Utah'ta Deron her zamanki gibi takımın liderliğini üstlenerek galibiyeti getiren baş rol isimlerden biri oldu. Maç boyu takımı oyunda tutan ve maç sonunda da elini taşın altına sokarak galibiyeti getiren isim yine oydu. Bunun yanında guard rotasyonunda Williams'ın arkasından gelen Watson 8 sayı 5 asist ile mütevazi rakamlar çıkartmış olsa da maçın geri döndüğü anlarda bunları yapması ve Utah'ı taşıması adına bir artı da ona veriyoruz.

Pota altına bakacak olursak Lakers'ta Gasol her zamanki gibi hücumda işini oldukça iyi bir şekilde yaptı. Savunma konusunda sıkıntılı olsa da bir şekilde takım olarak bunu kapatıyorlar. Ancak dün gece maç sonuna doğru aşırı yorgunluk gördüm onda ki hiç verimli olamadı o anlarda. Gasol'un yanında Odom'da Lakers'ta iyi oynayan isimlerdendi. Yine bu ikili ribaunt konusunda oldukça başarılıydı. Utah cephesinde ise Jefferson ve Millsap iyi bir mücadele geçirdiler. Gerek ürettikleri sayı gerekse savunma gayretleriyle galibiyette payı en büyük olan isimlerin başında geliyorlar.

Utah üst üste dördüncü galibiyetini aldı ki bu galibiyetler Portland-Hornets ve son olarak Lakers gibi mesaj maçlarında alındı. Utah için işler şu an iyi gidiyor ve önlerinde kısmen kolay b2b maçları var şimdi. Eleştirmek istediğim nokta ise Utah seyircisine. Tamam bir şekilde Kobe bir kaç senedir sizin canınızı yakıyor olabilir ama saygı duyulası bir oyuncu olduğunu unutmamak gerekir. Nba seviyesinde oyuncu yuhalanmasını abes buluyorum. Deplasman takımlarına yönelik yuhalamalar tabi bahsettiğim. Örneğin Kobe yada herhangi bir oyuncu kötü oynar takımı baltalar kendi seyircisi tarafından haklılıkla yuhalanabilir ancak deplasmanda bir oyuncuyu yuhalamak çok acizce yapılmış bir harekettir ev sahibi takım adına.

16 Kasım 2010 Salı

Jazz 108-115 Thunder (Okc Rövanşı Aldı)

Ligin ilk haftasında Utah sezona kötü bir bşalangıç yapmış ve KuzeyBatı grubunda yer alan Thunder karşısında da mağlup olması bekleniyordu. Ancak Thunder deplasmanından farklı galibiyetle dönen Jazz için o maç dönüm noktası oluyor ve kötü gidişe dur diyorlardı. O maçtan iki hafta sonra işler biraz değişti. Eleştirilen takım Thunder olurken beş maçlık galibiyet serisi ile Kuzeybatı'da zirveye yerleşen takım ise Utah Jazz'dı. Bu sefer Utah'ta oynanan maçtan galip ayrılan Thunder oldu ve ilk maçın rövanşı alınmış oldu.

Skor açısından gerde başlamak dezavantaj mıdır yoksa geriden gelip yakalamak avantaj mıdır bilemeyeceğim ancak Deron Williams'ın maça çok hızlı girişi ve üst üste 3 üçlük ile skorda bir anda öne fırladı Jazz. Thunder bir anda skorda geri düşünce bocaladı ancak yıldızı Kevin Durant sessiz sedasız attığı basketlerle takımını oyun içinde tutmayı başardı. İkinci çeyrek sonuna doğru öne geçen Thunder ne skor üstünlüğünü ne de oyun üstünlüğünü o dakikadan sonra Utah'a kaptırmadı.

Al Jefferson ve Paul Millsap gibi bir pota altına Kristic&Green ikilisi ile çıkmak biraz komik kaçrdı ki ilk maçta bu gaflete düşen Scott Brooks Jefferson ve Millsap'a çok rahat bir maç çıkartması için tüm olanakları sunmuştu. Bu maçta ise Green'in yerine ilk beş olarak Ibaka çıktı. Belki de bu karar Green'in sakatlığından dolayı ama doğrusunun bu olması gerekirdi. Ibaka sertliği ve ribaunt sezgisi ile pota altında maç boyu iş yaptı. Green olsa süpürülecek olan Thunder pota altı Ibaka'nın varlığı ile yıkılmadı maç boyunca. Ibaka özellikle üçüncü çeyrek Westbrook'tan aldığı servisler ile skorda da önemli katkı sağladı takımına. 22 sayı 11 ribaunt 4 blok ile maçın gizli kahramanıydı.

Deron Williams karşısında ilk devre zorlanan ancak ikinci devre açılan ve ritmini bulan Westbrook kendini bulduğunda yine neler yapabileceğini gösterdi. Skordan çok öncelikli olarak asiste yönelse de sonraları bulduğu sayılarla da galibiyete katkı sağladı. Ibaka ile girdiği ikili oyunlar, topa baskısı ile başarılı bir gece geçirse de top kayıplarına biraz olsun dikkat etmesi gerekiyor. Westbrook'un yanı sıra Sefolosha'da her ne kadar kritik anlarda olmasa da maç içinde önemli katkılara imza attı. Aynı şekilde Okc benchinden Maynor olsun Harden olsun istatistiksel olarak öne çıkmamış olsalarda maç içinde anlık performansları ile rüzgarı Thunder yönüne çeviren isimlerdi.

Maçtan önce Nba'de Haftanın Oyuncusu olduğunu öğrenen Deron Williams biraz olsun gaza gelmiş olacak ki maça çok sıcak başladı. 3te 3 üçlük ile Utah'ı bir anda öne geçiren Deron henüz ilk çeyrek 16 sayıya ulaşmıştı bile. Oyunun kalan kısmında takımı oynatan Deron Williams yaptığı asistler ve gerektiğinde bulduğu sayılarla Utah'ı taşıyan isimdi. Ancak bu güzel performansını galibiyetle süsleyemedi. Deron'un kenarda olduğu anlar Utah için sıkıntılı geçen zamanlar olmuştur fakat bu maç Cj Miles'ın gerek Deron'u aratmayan şut yüzdesi gerek hücumda kolayca uzunları pota altında topla buluşturabilmesi ile Utah adına önemli katkıları vardı benchten gelerek.

Pota altında Thunder'a karşı üstün olmlarına rağmen Jazz kaybeden taraf oluyordu Bunda yukarda da bahsettiğim gibi Ibaka'nın payının yanı sıra Utah uzunlarının ellerindeki topun kıymetini bilememesi de maçın kaybedilmesindeki nedenlerden biri. Jefferson başta olmak üzere Millsap ve Fesenko ortalamanın altında bir yüzdede kaldılar. Maç boyu kısaların hazırladığı pozisyonlara zaman zaman uyanamayan uzunlar büyük ihtimal taraftarlarını çıldırtmıştır. Buna rağmen Millsap maç sonuna doğru bir üçlük gönderince aklıma Heat maçı geldi ve tırsmaya başladım ne izliyorum ben diye ama o çılgın performans bu gece olmayacaktı. Jefferson ribauntlrda çok pasif kaldı ancak Millsap'ın çok yönlü oyunu biraz olsun bu açığı kapattı.

Üst üste geri düştüğü maçları çeviren Jazz 13 sayıyla geride olduğu bu maçı da çevirme noktasına geldi ancak her zaman o kadar şanslı olunmuyor. Karşıdaki rakipte istekli olunca maçı çeviremediler. Ancak Jazz'ın önünde kritik bir üç hafta var. İyi değerlendirilmesi halinde sıralama açısından önemli bir yer sahibi olabilirler çünkü 16 maçın 13ü kendi salonlarında oynanacak. Bu fikstür avantajını değerlendirmeleri gerekiyor.

13 Kasım 2010 Cumartesi

Utah 90-86 Atlanta (Hissetirmeden Galibiyet)



Maçla ilgili tabela anlatımınından fazla hoşlanmam.Takımların genel durumu ve oyunun kritik noktaları hakkında bilgi vermek daha işime gelir.Zira maçı izlemenin ayrıcaklı yanı da budur bana göre.

Maçı izlemeye başladığımda aslında Hawks'ın evinde bu kadar kötü oynacağını tahmin etmezdim...Lige iyi başlamalarına rağmen son maçlarda takımda çöküş olduğu haşikar...Hawks'ta kötü giden şeylerin yanında iyi gözüken bir şeylerde var.Ancak takımda tam olarak bir yapı oluştuğunu hala söyleyemem.

Öncelikle Josh Smith'in gelişiminden bahsetmek istiyorum.Josh Smith'i en son izlediğimde, potaya savruk bir şekilde hücum eden bir oyuncu görüntüsündeydi.Dün izlediğim Josh'ta bunların hiçbirini göremedim.Çok olgun bir hücum anlaşıyı ile oynuyor ve kendini çok geliştirmiş.Zaten mükemmel olan savunma becerilerinin yanına böylesie olgun bir hücumu açıkcası beni korkutuyor.Eğer şutunuda geliştirirse, çok can yakan bir oyuncu olacaktır...

İkinci nokta Joe Johnson...Ben hala sorumluluk almaktan kaçtığını düşünüyorum...Her ne kadar takımın lideri gibi görünsede, takımın iyi oynadığı dönemlerde liderlik yapıyor.Takımın kötü olduğu anlarda biraz top almaktan çekiniyor gibi.Maçın sonunda yaptığı bir iki yanlış hücum tercihide maçı kaybetmelerinde önemli rol oynadı.

Hawks'la ilgili son ve en üzücü notum Bibby'den...Bibby döneminin bittiğini dün gece bana gösterdi açıkcası...Savunmada ayaklarının yavaşlığını bir kenara bırakıyorum, artık ceza şutlarını da atamaz duruma gelmiş...Çok kopuk kopuk oynuyor...Hawks'ın bu konuda bir hamle yapması gerekebilir ilerleyn dönemlerde.

Utah cephesinde ise işler şuanlık iyi gidiyor.Ancak bu bench yapısı ve bu oyun sistemi ile Utah'ın patlaması çok uzun sürmez.Şöyleki;

Al Jefferson hücum anlamında Boozer'ın 3 te 1 'i bile değil bence.Bunun aksini düşünen basketbolseverler ellerini vicdanlarına koysunlar.Al-Jeff'in bildiği bir kaç hücum haricinde yapabilceği şeyler çok sınırlı...Kaldiki yaptığı hücumlarada önlem aldığınızda çok çabuk dağılıyor...Kendini geliştirmesi ve Utah oyununa alışması şart...Ancak buna rağmen dün son dakikalarda aldığı hücum ve savunma rübauntlarının hakkını yememek lazım.Kritik yerlerde kritij işler yaptı.

Deron Williams dün ortalama bir oyun sergiledi. 24 sayı-10 asist ile oynamasına rağmen, hala takımı organize etmede sorunlarının olduğunu bir kez daha gördüm.Utah'ın yeni yapısı gereği daha fazla şut kullanması gerekiyor doğrudur, ancak bazen abartıya kaçıp 1'e 5 hücumlar yapıyor ki felaket habercisi.Ancak yine kritik noktalarda takımının skor yükünü çeken oyuncu oldu.Ayrıca takım içinde konuşması ve maç sonunda takıma verdiği destek ise görülmeye değerdi...Takım arkadaşlarına kendini kabul ettirmişe benziyor...

Miles ve Utah benchinden bashetmek istiyorum.Miles gerçekten cesur bir oyuncu...Yeteneklerinin farkında ve her daim daha fazlasını istiyor...Dün gece maçı getiren savunma benchinin hücumda öncüsü idi.Perdeden çıkıp attığı şutlar, Josh Smith'in üstüne korkmadan gitmeler falan beni çok umutlandırdı...Bunları çok doğru yapamıyor belki ama en azından çaba gösteriyor.Utah benchine gelince tam bir felaket bana göre.Belki ortalama bir bench olabilir ancak bir Utah'lı olarak böyle bir benche alışkın değilim. Harpling,Korver,Almond,Wesley...Hatırlarsınız batı finaline kalındığında Utah maçlarda farkı benchi ile yakalıyordu. Şimdilerde ise Price,Fesenko, Elson gibi oyuncularla nereye kadar gidebileceğini düşünüyor...

Maç genel olarak düşüp tempoyla geçti.Hawks maç boyunca nispeten üstün bir oyun sergiledi...Üçüncü periyodun sonlarına doğru maçı kazanbilecek düzeyde fark yakalamalarına rağmen, hiç hissetmeden geriye düştüler...Maçın kritik anı Horford'un maçın sonunda fark 2 iken kaçırdığı serbest atışlar oldu.Muhtemelen çok üzülmüştür bu atışlara o da.Ki yüz ifadesi pek iyi değildi.

10 Kasım 2010 Çarşamba

Heat 114-116 Jazz (Spoelstra Gururla Sunar)

Evinde şu ana kadar yenilgi görmeyen Heat çok rahat alabileceği bir maçı rezalet bir maç sonu oynayarak önce maçın uzatmaya gitmesine seyirci kaldı sonra da maçı Utah'a teslim etti. 114-116 ile deplasmandan galibiyetle dönen Jazz'da Millsap kariyer gecesini yaşadı.

Pota altı zaafiyeti olan Heat'in Al Jefferson ve Millsap gibi iki uzunla nasıl baş edeceğini merak ediyordum. Maçın hemen başında kısalarının avantajını kullanan Miami, Utah'ın düşük şut yüzdesi ve savunmasını birleştirerek maça çok iyi başladı. LeBron James'in bu ilk bölümde yıldızlaştığını söyleyebiliriz. Bir ara 7-7 ile berabere giden maçta Heat 15-0'lık seri yakalayarak 22-7'ye getiriyordu skoru. İlk çeyreğin sonlarına doğru toparlanıyordu Utah ama farkı sadece biraz aşağı çekebiliyorlardı. İlk çeyrek yalnızca 13 sayıda kalan Utah'ta Millsap 7 sayısı ile dikkat çekerken geri kalan beş ise kaçırdıkları ile dikkat çekiyordu zira Utah'ın ilk çeyrek ortalaması sadece %21! Heat'te James 4 sayı 6 ribaunt 3 asist 1 blok 1 topçalma ile 12 dakikada oyuna müthiş etki ediyor ve takımın serisini başlatan başrol oyuncusu oluyordu. Bosh'da ilk çeyrek dış şutlarıyla 7 sayıya ulaşıyordu.

İkinci çeyreğin ilk başlarında Utah biraz olsun bench katkısı ile ayakta durmaya çalışsa da James'in tekrar oyunun içine girmesi ve Wade'in saha içi isabetleri ile Heat tekrar farkı yakalyan taraf oluyordu. Özellikle James Jones'un benchten gelerek kaydettiği 9 sayı önemliyken bench olarak 16 sayı üreten Heat, Utah'a bu noktada büyük üstünlük sağlıyordu. Utah'ın tek çalışan bölgesi olan Millsap ilk devrede 13 sayı bırakıyordu Heat potasına. James ise ufaktan bir triple yoluna girmiş gibiydi daha maç başından ki devreyi de 6 sayı 6 ribaunt 7 asist ile tamamlıyordu.

Üçüncü çeyrek Utah'ın uyanış çeyreği oldu. İlk iki periyot 20 sayı barajını aşamayan Jazz bu kez 30 sayı bularak maçtan kopmadı ancak işin savunma yönününde eksikler olunca rakibi durduramadılar. Sadece çok atarak oyunun içinde kalan Jazz'da Millsap üçüncü çeyreği tek başına domine etti ve 18 sayı buldu. Toplamda 31 sayıya ulaşan Millsap'ın yanı sıra Deron Williams'ta sayı ve asistleri ile üçüncü çeyrek öne çıkan isim oldu. Son çeyreğe 12-2'lik bir seri ile giren Jazz farkı 3 sayıya indiriyordu ve maça ortak oluyordu. Bir ara öne dahi geçen Jazz'a karşılık veren Dwyane Wade oldu ve dört çeyrekte 29 sayı ile oynayan Wade buna rağmen maçı çeviremedi. Utah cephesinde son bir dakika basketbol melekleri işe karışırken Millsap'ın üst üste gelen üç üçlüğü ve ardından son saniyede yaptığı hücum ribauntu ve 2 sayısı maçı uzatmaya taşımaya yetiyordu. Uzatmada Heat adına rezil hücum ve savunma performansları vardı. Sadece Wade ile bir şeyler üretme çabasında olunca mağlubiyet kaçınılmaz oldu.

LeBron James, Heat kariyerinin ilk triple-double'ını yaptı. Maçın başından beri skor üretmeyi arkadaşlarına bırakan ve asistlere yoğunlaşan James gerektiği anda skorda da dümeni eline aldı ve dün gece takımı taşıyan isim oldu. Attığı basketten fazla asist yapan James ribauntlarda da takımının en iyisiydi. James'in bu dominant gecesinde Wade'in de skor gücüyle ona destek vermesi Heat'i rahat bir basketbol ile sonuca götürecel derken Millsap'ın muazzam performansı onları gölgeledi. James maçı 20 sayı 11 ribaunt 14 asist ile tamamlarken Wade'de uzatmada atılan sayıların tamamı da dahil olmak üzere 39 sayı kaydetti.

Utah'ta Millsap'ın muazzam bir performansı vardı. Zaten uzunları göze batacak kadar kötü olan iki takım var piyasada. Heat ve Suns. Bu takımları karşısına alan ekiplerin uzunları her maç kariyer gecesi yaşıyor. Millsap dün gece yapabileceği ne varsa yaptı. İçeri yüklendi, ikili oyun oynadı, dış şut attı hatta dahası var üç defa üçlük isabetini bile gördük Millsap'ın maçta. 46 sayı ile kariyer rekoru kırdı Millsap yanına da 9 ribaunt ekledi. Bereket Al Jefferson kötü bir günündeydi ki ikisinin birden iyi oynaması Heat pota altında büyük bir yıkıma yol açardı.

Deron Williams'ta üçüncü çeyrek Millsap'ın takımı hareketlendiren basketbolu ile kendine geldi. Son çeyrek kontrolü elin alan Deron faul sorunu nedeniyle oyun dışında kalana kadar Utah'ın tek lideriydi. Millsap ile ikili oyunları, rakibi zora sokan basketleri ve pasları ile Utah'ın geri dönüşünde Millsap ile beraber en çok çalışan isimdi ve maçı da 21 sayı 14 asist ile tamamladı. Krilenko kritik basketlere imza attı, savunmada James karşısında durmaya çalıştı ve ekstra işleri yapan isim oldu yine takımında. 16 sayı 9 ribaunt 7 asist ile istatistikleri de bunu gösteriyor.

Heat'te ise gündem yine bir şekilde Spoesltra'ya gelecektir bu maçtan sonra ciddi ciddi. Hayır Utah üçüncü çeyrek iyi oynamaya başlamış son bir gayret için anlarım ama sen oyuna tek bir müdahalede bile bulunmazsan bunda bir sorun var demektir. Saha kenarında seyirci gibi maçı izleyen ve tek bir hamle ile oyuna müdahale etmeyen Spoelstra bu mağlubiyetin tek sorumlusudur. Utah'ın bırakın kazanmayı maçı uzatmaya götürmesi için bile mucizelere ihtiyacı varken Millsap'ın elinden son bir dkaika kala üst üste üç üçlük yerken bir molada dahi buna önlem olacak bir şey söyleyemiyorsan bu takımın başında bir faciasın demektir. Maçı uzatmaya tek başına taşıdı Millsap üst üste gelen 11 sayısı ile ve Spoelstra sadece seyretti. Tamam rüzgar Utah'ın arkasına döndü bu basketle ama Miami açısından işler yine kötü değildi. Deron Williams 6.faulünü almış ve uzatmada Utah ondan yoksundu. Rakibin en önemli hücum gücü yokken sen bu beşinle hücum edemeyip üstüne maçı veriyorsan sorulacak sorgulanacak çok şey var demektir.

29 Ekim 2010 Cuma

Jazz 94-110 Suns (Deplasmanda Önemli Galibiyet)


Preseason'da 8-0'lık müthiş bir dereceye imza atmasına karşın bir gece önce ligin ilk maçında Denver deplasmanında +18'lik bir maç sonunda sahadan yenik ayrılan Utah Jazz evinde Suns'u ağırladı. Suns ise ligin ilk maçında kötü bir basketbol sonunda beklemediği bir yenilgi almıştı. Lige kötü giren bu iki takımı karşılaştıran maçta özellikle ikici yarı güzel basketbol vardı. Suns maçın hemen başında skor üstünlüğünü ele geçirdi ve maç boyunca farkı sabit tuttu. Maçtan da 110-94 ile galip ayrılarak Jazz deplasmanında çok çok önemli bir galibiyete imza atıyorlardı.

Maça özellikle Hidayet ile müthiş giren Suns Hidayet'in 4 numarada olmasının avantajlarından faydalanıyordu. Maçın hemen başında boş iki üçlükten isabet bulan Hidayet, Phoenix'i skorda 6 sayı öne taşıyordu. O andan itibaren Suns maç sonuna kadar üstünlüğünü kayetmedi skorda. Hidayet işin hücum yönünde dış şutu olduğu için oldukça faydalı ancak 4 numarada oynadığı için size bakımındna kendisine göre sert ve iri oyunculara karşı mücadele ediyor. Utah maçında da zaman zaman Millsap zaman zaman Krilenko ile baş etmeye uğraşan Hidayet, Portland maçında olduğu gibi yine erken faul problemine girdi ve kısıtlı sürede maçı tamamladı.

Nash belki istatistik bakımından kaybedilen Blazers maçındaki gibi bir performans sergileyemedi ancak maçta kendisine iş düştüğü her anda sahneye çıktı. Özellikle son periyotta kritik basketlere imza attı ve Jazz'ın kıpırdanmaya başladığı dakikalarda rakibi durduran basketleri attı. Nash'in yanında Jason Richardson'da skor olarak düşük kalmış olsa da Suns'un bench desteği maçı kazandıran en önemli etmenlerden biriydi.

Bench katkısı deyince ilk akla gelecek isim Hakiim Warrick olmalı. Çok iyi bir maç çıkartan Warrick benchten gelerek önemli katkılar sağladı ve 18 sayı 11 ribauntu ile double-double'a imza attı. Özellikle Robin Lopez'in faul problemine girmesi ile zaten zayıf olan pota altı rotasyonu iyice darlan Suns'ta oyunda olan Warrick atletikliği ve çabuk ayakları ile Millsap ve Jefferson'a üstünlük sağladı ve kendisinden beklenilenin çok çok üstünde bir katkı verdi. Bunun dışında benchten gelen Frye'da yine dış şutları ile iyi katkı sağladı. Suns'un geçen sene özellikle bench konusunda Dragic ile başlayan genç ve atletik bir beşi vardı. Kadronun hafiften değişmesine ve bir çok yeni parça eklenmesine rağmen bu bench desteğini yine sağladılar gibi gözüküyor. Dragic-Dudley ve Frye'ın dışında takıma yeni gelen Childress ve Warrick'in uyumu ile Suns benchi ile oyunda olduğu zamanlarda dahi önemli işler yapacaktır.

Utah'a bakacak olursak şu maç öncesi en üstün oldukları pozisyon olarak pota altı rotasyonu gösterilirdi. Millsap-Jefferson gibi ikiliye karşı size bakımından oldukça zayıf bir rotasyonu bulunan Suns buna rağmen rakibine bu pozisyonda üstünlük sağladı. Bu iki önemli pota altı silahı ile üstünlük kurmasını beklediğim Jazz ne hücumda ne savunmada Suns'a karşı koyamadı. Geçtiğimiz senelerde Boozer'ın varlığı ile uzunlar arası paslarda oldukça başarılı işlere imza atan Jazz'da bu sene böyle bir organizasyonu çok nadir izledim. Jefferson'un belli başlı hücum varyasyonları olduğunu ve bunların dışına çıkmadığını düşünecek olursak iş genelde Millsap'a kalıyordu ki o da verebileceği maksimum katkıyı sağladı şu kaybettikleri maçta.

Kontrat sezonuna giren ve geleceğini düşünerek son 3 sezonki yattığı uykudan yavaş yavaş uyanmaya başlayan Krilenko bugün Utah'ın en skorerlerinden biriydi. Maça kötü başlamasına rağmen hücumda efektif olmaya çalışan Krilenko'nun yanında maça kötü başlayan bir diğer isim Deron Williams'tı. Ancak Williams üçüncü çeyrek kısa bir süreliğine ritmini bulsa da devamını getiremedi. Deron'un kötü gününde olması Jazz'ı da fazlasıyla etkiledi elbette.

Utah lige oldukça kötü bir başlangıç yaptı iki maçtada potasında 110 sayı gören Utah'ın işin savunma yönünde de yapılacak fazlasıyla işinin olduğunu gösterdi. Bu maçta alınan galibiyetle Phoenix'i de fazlasıyla iyi sayamayız. Onlarda yeni kadrosuyla bir dikiş tutturma çabasında ancak eksik yönleri fazlasıyla çok. Yinede Utah'ın kötü olduğu bir gecede doğrularu yapmaya çalışarak önemli bir galibiyete imza attılar ve zorlu Lakers maçı öncesi morallendiler.

26 Eylül 2010 Pazar

Boozer Gitti, Kahn Piyangosu Vurdu


Nba'in pota altında en iyi bitiriciliği olan isimlerinden biri olan Carlos Boozer'ın çalışma konusundaki eksikliklerinden dolayı performanslarının bir günü birbirine tutmaması her zaman takımda bir sorun teşkil etmiştir. İki-Üç yıldır takımdan gidecek ilk isim olarak öne çıkan ancak takımda kalıp basketboluna devam eden Carlos Boozer kontratını bitişi ile beraber daha önceden de yaptığı gibi Chicago'ya giderek Utah'tan ayrıldı.

Carlos Boozer'ın gidişi belki Chicago taraftarlarına çok iyi bir haber olarak geldi ama işin garibi Utah taraftarları da Boozer'ın gidişinden memnun olmalılar. Artık nöbetçi golcü kimliğinden sıyrılmak isteyen bir Millsap ile mücadele edecekler. Memo'nun da sakatlığının etkisi ile dört numaraya iyiden iyiye kapak atarsa tek kişilik performanslarını bile görebiliriz Millsap'ın. Ki buna da kumaşı gayet müsait olan bir oyuncu. Boozer'ın gidişi ve Memo'nun da formunu bulana kadarki döneminde Millsap ilk beşteki yerini sağlama alabilir.

Bugün Suns yazısında Amar'e'nin gidişi ile yerine gelen Warrick'in Suns'u aynı seviyelere ulaştıramayacak olmasından bahsetmiştik. Bu yaz aynı duruma düşen takımlardan biri olacaktı Utah Jazz ama tam zamanında Boozer'ın gidişinin ardından imdatlarına Wolves Gm'si Kahn yetişti. Jefferson için Koufos gibi birini ve gelecekteki draft haklarını verdiler. Bedavaya tekrar şampiyonluk için oynayabilen bir kadroyu tekrar oluşturdular. Özellikle bir çok oyuncunun Doğu'ya gitmesi ile Batı'da önemli söz sahibi olabilecek bir takım Jazz...

Boozer'ın yerine Jefferson'u koymak Utah'ı bence daha ilerilere götürecektir. Big-Al tek başına skor üretebilmesinin yanı sıra blok tehtidinin de üst seviyede olması ile Boozer'a nazaran daha komple bir uzun olarak öne çıkıyor. Millsap ile yakalayacağı uyum da bu konuda önemli ancak ikilinin korkulu bir pota altı ikilisi olacağını öngörebilirim.

Utah'ın kadrosuna gelen isimler dışında giden isimlerde mevcut. Korver ve Matthews takımdan ayrılan isimler oldular. Dolayısıyla takımda bir şutör eksikliği göze çarpabilir. Bu konuda da hem şut özelliği hem de pis işleri yapabilecek bir oyuncu olma özelliği ile ortaya çıkan ve Lakers'a çalım atarak Raja Bell'i aldılar. Bell'de belki sezon içinde değil ama sorumlulukların arttığı günlük performansların önem kazandığı play-off döneminde takıma fazlasıyla yardımcı olabilir.

Pg - Deron / Watson / Price
Sg - Bell / Miles
Sf - Krilenko / Hayward
Pf - Millsap / Elson
C - Al-Jeff / Memo / Fesenko

Takım kadrosuna bakacak olursak üç numara da sıkıntı yaşayabilirler sezon içinde ama rotasyonla oraya oyuncu kaydırmaları yapabilirler. Deron Williams'ın varlığı zaten guard bölgesini kurtarırken uzun rotasyonuna bakınca bile bu takımın üst seviyelerde oynaması gerektiğini düşünüyor insan. Ancak üç yıldır Lakers'a denk gelen Jazz play-off yarışında bir adım daha fazla atamadı üç yıldır.

Krilenko'nun bu sezon içinde büyük ihtimalle takasını bekliyorum ki eğer önemli hedefleri varsa bu takası da boş geçmemeleri gerekecektir. Krilenko'nun kontratı karşılığında hem play-off tecrübesi olan hem de kısa sürede takıma katkı sağlayabilecek oyuncuların takıma katılması gerekir. Bu sene en kötü ikinci turu görür diyorum Jazz için ancak Batı Finali şu an biraz sürpriz geliyor. Boozer'ın yerine Jefferson'u koymaları ve Korver gibi bir şutörü kaybetmelerinden dolayı bence hala yerlerinde saymaları kimseyi şaşırtmaz. Ama ne olursa olsun bedavadan Jefferson hamlesi ile günü kurtardılar ve play-off için iddialı bir takım görünümde sezona giriyorlar.

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Bell Jazz Yapacak


Free-Agent sezonunda kalbur üstü isimlerin takımlarının belli olmaının ardından yan rollerde oynayacak olan önemli oyuncuların nereye gideceği merak konusuydu. Bunlardan biri de Raja Bell. Özellikle Kobe Bryant ile yemeğe çıkan ve Lakers'a gideceğine inanılan Bell son anda yaptığı bir manevra ile eski takımı Jazz ile 3 yıl 10 milyon dolarlık bir anlaşma sağladı. Böylece Bell hem Al Jefferson hamlesi ile şampiyonluk adayları arasına giren bir takıma gitmiş oldu hem de Kobe Bryant ile yemeğini bedavaya getirdi :)

Evet öncelikle Kahn'ın Utah'a hediye ettiği Al Jefferson olmasa Bell'in Utah ile anlaşacağını sanmıyordum. Jefferson'un takıma katılması ve Utah'ın ciddi anlamda ön plana çıkması ile tercihini bu yönde kullandı Bell. Utah'ın yolu şampiyonluk yoluysa kenardan gelerek önemli katkılar verecektir. Savunmasıyla da bir çok 2 numaranın canını yakabilir Bell. Utah'ın da kaç sezondur ihtiyacı olan böyle bir oyuncuydu. Yaşı belki de geçiyor ama takıma getireceği hırs, cesaret bence önemli olacaktır.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Al Jefferson Utah'ta


Öncelikle Wolves Gm'si Kahn ne içtiyse bende içmek istiyorum, ondan başka bir şey bu kadar kafa yapmaz çünkü. Al Jefferson'u bedavaya vermek ne demek biliyor mu bu adam ? Elinde Garnett takasından oyuncu kalmadı be adam oyuncu. Bari şu takastan takıma birilerini katsaydın. Amacın neydi boş beleş bir şekilde Jefferson'u sadece draft hakkı karşılığı Utah'a gönderirken bilmem ki. Wolves adına ne söylesem boş şu sıra çünkü inanılmaz derecede saçma bir hamleye imza attılar. Bir iki parça alabilseler eyvallah diyeceğim de Jefferson gibi bir adamın böyle beleşe gitmesini aklım almıyor. Ridnour'a gitmiş bu takasın ardından 16 milyon saymış. Ne denilebilir ki bu adama. Hani organizasyonun içinde sıkışıp kalan Sessions'a üzülüyorum şu an. Bi potansiyel vardı adamda. Bari takas olsa bi iki draft hakkına da o da kendi yolunu çizse..

Jazz cephesine bakacak olursak Boozer'ın yerine Jefferson geldi. Jefferson hücum açısından Nba'de sınırlı sayıda oyunculardan biri. Skor üretme adına pota altını oldukça verimli kullanacaktır. Memo-Jefferson ikilisini de izlemek güzel olacak hücum konusunda. Ancak işin savunma kısmında Boozer'a nazaran fazla pasif kalıyor Jefferson ve bu Utah'ın başına ciddi çoraplar örebilir. Boozer'ın gidişi ile seviye atlayabileceğini düşündüğüm Millsap ise yine benchten gelmeye devam edecek. Bir nevi Utah Jazz'ın Semih Şentürk'ü olma konusunda ilerliyor. Utah önemli bir hamle yaptı ancak Boozer'ın yerine gelişi bence onları pek ilerletmedi.

11 Temmuz 2010 Pazar

Nba'den Kısa Kısa


Nba'de takımlar hareketli off-season dönemi geçirirken, kadrolarını güçlendirmek adına da bir çok hamleye imza atıyorlar. Şimdi son iki günde yaşananlara bir göz atalım.

* Chicago Bulls, Magic'in şutör yıldızı Reddick'e 3 yıl 19 milyon dolarlık bir teklif yaptı. Dış şut tehtidi olarak yararlı bir isim olabilir-di Bulls'a. Olabilirdi çünkü Otis Smith bu kontratı bir hafta içinde karşılama hakkına sahip ki Reddick'i elden bırakmak istemediklerini biliyoruz. Reddick kontratını kaptı ama takımında kalacaktır. Ancak lüks vergisi gereği Magic bu kontratı üstlenmeyebilirde. Bulls ayrıca Ömer Aşık ile de resmi olarak anlaştı.

* Offer Shet'lerden konuya girmişken öyle de devam edelim. Geçtiğimiz sezon Utah'ın sürpriz bir şekilde kadrosunda bulunan ve başarılı performanslar ortaya koyan Wesley Matthews'a Portland sürpriz bir şekilde 5 yıl 34 milyon dolarlık bir kontrat önerdi. Geçtiğimiz sene Millsap ile yaptıkları olayı bu sene de Matthews ile yapabilirler. Utah bu kontratı karşılar mı bilinmez ama çok ortada bir durum.

* LeBron James için tüm planlarını kuran ve bırak LeBron'u takıma yıldız oyuncu çekemeyen Nets cap'inde oluşan boşlukları doldurmak için ona buna saçma spaan kontratlar vermeye başladı. En canlı örneği Petro'ya verilen 10 milyonluk kontrat. Bunun yanı sıra 2 sene önce müthiş bir skor patlaması ile adını duyuran ve isabetli şutuyla ön plana çıkan Morrow'a 3 yıl 12 milyonluk bir kontrat önerildi. Warriors'un bunu bir hafta içinde karşılama olasılığı mevcut ancak onlar da bu hamle üzerine takıma Dorrel Wright'ı 3 yıl 11 milyonluk bir kontratla katarak, Morrow'un kontratını karşılamayacaklarını beyan etmiş oldular. Bunun yanı sıra Nets cap'inde oluşan boşluğu Scola ile doldurmak istiyor. Scola sınırlı serbest ve Houston'un teklifi karşılama hakkı olacak. Acaba Nets Scola'ya yüksek bir meblağ önerecek mi ?

* Spurs benchinde önemli katkıları olan ve zaman zaman da pota altına sertlik getiren Matt Bonner ile Spurs yönetimi 4 yıl 14 milyon dolarlık bir teklifle anlaşmış.

* Ölü sezonun en sessiz takımlarından Hornets takıma 2 yıl 2.3 milyon dolar karşılığı Luther Head'i aldı.

* Geçtiğimiz sezonu Kings'te tamamlayan Domnic McGuire tekrar GüneyDoğu grubuna geridöndü ve Bobcats ile anlaşma sağladı.

5 Aralık 2009 Cumartesi

Utah Jazz Alternatif Forma


Bu aralar fazlasıyla forma tanıttık ama takımlar bu ara sık sık yeni formalarını giyip maçlarına çıkıyorlar. Bunlardan bir tnaesi de Utah oldu. Açıkçası diğer takımlara göre bana bu forma o kadar şık gelmedi. Yeşile alışık olmadığımdandır Utah takımı üstünde. Yeşil de garip bi yeşil yani enteresan bir ton. Ama forma uğurlu geldi ve ilk giydikleri maç Boozer 35 13 yaptı ve Pacers'ı eli boş gönderdiler.

24 Temmuz 2009 Cuma

Gündemden Kısa Kısa #2


  • Yine nete girebilecek kısa bir zaman buldum soluğu burada aldım. Biz burda yokken yine gündem fazlasıyla meşgulmüş. Evet yukarıda resmi bulunan vatandaş şu sıra Nba'de gündemi fazlasıyla meşgul etmekte. Bakalım yeni takımları kim olacak, hangi takımla anlaşacaklar?
  • Öncelikle Jazz, Portland'ın Millsap'a yaptığı teklifi karşılayarak oyuncusunu takımda tuttu. Millsap son günlerde sürekli 'İlk beş başlamak istiyorum' açıklamaları yapmaktaydı. Utah bu önemli hamleyi yaparak Millsap'ı takımda tutuyorsa Boozer'ı da gözden iyiden iyiye çıkarmış demektir. Boozer'a müşteri aranıyor ve nereye gideceği merak konusu. Boozer ise yazları da rahat etmek ve vergilerin düşük olması nedeniyle Miami'ye sıcak baktığını belirtmişti.
  • Odom konusu ise biraz karışık. Hafta içinde hem Wade hem de Kobe bu ismi takımlarında görmek istediklerine dair açıklamalarda bulunmuş. Heat'in bir yandan Odom bir yandan Boozer ile ilgili çalışmaları devam ediyordur ancak son gelen haberler Odom'un Lakers'ın 4 yıl 40 milyonluk teklifine evet dediği yönünde.
  • Gündemde olan bir diğer isim ise David Lee.. Şu sıralar onunla en ciddi ilgilenen takım Bulls. Lee'nin de gelecek sezon hangi takımda oynayacağı merak konusu. İşini gayet düzgün yapan ve pota altında gayet yararlı olabilen bir isim. Lee gelecek sezon hangi takımın kadrosunda olursa olsun oyununu oynayıp her zamanki katkılarını vermeye devam edecek..
  • Son günlerin bir diğer dikkat çeken ismi ise Ramon Sessions. Bu sezon sınırlı free-afent olan Sessions ile ciddi olarak ilgilenen Knicks oyuncuyu kadrosuna katmak istiyor. Bunun dışında Clippers ve Okc'de Sessions ile ilgilenen diğer ekipler. Ancak dün gece gelen bir habere göre Knicks yaklaşık 5 milyon dolarlık teklifle Sessions'a kontrat önermiş. Eğer anlaşma imzalarlarsa Bucks'un karşılamak için bir haftalık süresi olacak.
  • Q.Rich bir ay içinde 3. takımına gitti. Draft gecesi Memphis'e takas olan ve ardından Randolph karşılığı Clippers'a geçen Richardson son olarak Wolves'e takas oldu. Clippers'ta kadrosuna Telfair, Smith ve Madsen'i katarak kadrosunu güçlendirdi. Çıkan dedikodulara göre de Wolves Richardson'un son takımı olmayacağı yönünde.
  • Magic, Suns'tan Barnes'i kadrosuna katmış. Barnes gibi savunmada agresif olan ve hücum meziyetleri de bulunan bir ismi takıma katmak önemli bir hamle. Hedo'yu kaybettiler ancak bu yaz yaptıkları hamlelerle derin bir kadro kurdular. Ve muhtemelen yine şampiyonluğu kovalayacaklardır. Bakalım bu hamleler şampiyonluğun gelmesini sağlayacak mı onlar adına.
  • Spurs sessiz sedasız kadrosunu güçlendirmeye devam ediyor. Bu senenin en çok ses getiren takımı olabilirler yeniden. Şimdi de Ratliff'i kadrolarına katmışlar. Önemsiz gibi görünen ancak Spurs adına yararlarını sezon içinde bol bol görebileceğimiz bir hamle.
  • Ve Tınsley serbest kaldı.. Pacers oyuncsunun kontratını satın alarak serbest bırakmış. Tınsley bir hafta sonra resmen free-agent olacak.
  • Boston bir hamle daha yaparak kadrosunu M.Daniels ile güçlendirmiş. Ellerindeki kadroyla çok fazla zamanları yok ve şampiyonluğa oynamak için GM Ainge elinden geleni yapıyor.
  • Bu sezon şampiyonluk için Doğu'da kadrosunu güçlendiren bir ekip daha var: Cleveland Cavaliers.. Son olarak Heat'in görev adamı Jamario Moon ile kontrat imzalamışlar. Heat'in teklifi karşılama hkkı mevcut, bakalım Moon gelecek sezon hangi takımda olacak. Heat'te devam etmesini isterim şahsen..
  • Yaz döneminde Saunders'i koçluk görevine getirdikten sonra Foye ve Miller gibi isimleri kadrosuna katan Wizards şimdi de pota altına takviye yaparak kadrosunu güçlendirmiş. Wizards, Oberto ile bir yıllığına kontrat imzalamış.
  • Yao'nun ameliyatı başarıyla sonuçlanmış. Ancak oyuncunun gelecek sezon oynaması zor gözüküyor. Geçtiğimiz gün gazetede gördüğüm bir haberde ise Çin halkı milli değerlerine zarar verdiği gerekçesiyle Nba'e ve onun yoğun maç takvimine tepkiliymiş.
  • Yaz boyunca bir türlü aradığı ismi bulamayan ve salary için guard Rodriguez'i de takımdan gönderen Portland şimdi de Sixers'ın guard'ı Andre Miller ile ilgileniyor. Hatta Miller için genç guard Bayless'i gözden çıkarmışlar. Bayless üstünde durulduğu takdirde fena iş yapmayacan, potansiali olan bir guard. Onu bu kadar çabuk çöpe atmak bence hata olur.
  • Vee yine görüşene kadar kendinize iyi bakın.. Ben de tatile devam edeyim. Haydi kalın sağlıcakla..

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Gündemdekiler

Yine kısa bir süreliğine netteyim. Şöyle bir gelişmelere baktım da fena gitmiyoruz aslında. Dedikodular falan derken yaz ayı boş geçmiyor Nba'de.. Hoş bundan 1-2 hafta sonrasını da görmek isterim ya..

Gündeme bakacak olursak ilk gözüme çarpan haber Yao'nun sakatlığı oldu. Sol ayağında kırık olan Yao Ming ilk tespitlere göre yalnızca 2-4 ay arasında basketbol oynayamayacaktı. Ancak doktorundan gelen açıklama öncelikle Rockets'i fazlasıyla üzdü. Yao'nun gelecek sezon basketbol oynayamayacağı hatta ve hatta kariyerinin bile tehlikede olduğu belirtilmiş. Houston için büyük kayıp olur cidden gelecek sezon ki zaten T-Mac'in durumu da belirsizliğini korumaktayken..

Kariyerinin bitme ihtimali bana göre uzak bir ihtimal ancak gelecek sezonun tamamını yada büyük bir bölümünü kaçıracağı kesin. Eh geçtiğimiz sene Rockets Mutombo'yu da sakatlıklara kurban verince uzun oyuncu alma işi kesinleşti. Piyasada uzunlar mevcut aslında ancak onlar öncelikli olarak takas için Wolves'in kapısını çalmışlar ve Rubio'yu istemişler. Bu da ilginç bir tercih tabi..

Houston'un bir ayağı şu konumda zaten çukurdayken Artest için de, Yao'nun takımda olmayışından dolayı gelecek sezon için fikrini değiştireceği yönünde dedikodular çıkmaya başladı. Neyse ki en son menajeri Artest'in Rox'ta kalmak istediğini söylemiş. Rockets'te şu sıra Orlando'da bu sezon Howrad'a iyi birer bench olan Gortat ile ilgilenmeye başlamış. Orlando takıma Carter'ı da katarak salary konusunda ciddi bir seviyeye ulaştı. Orlando Gm'si Otis Smith'te sınırlı serbest kalacak Gortat için de 5 milyon doların üzerindeki teklifleri karşılayamayacaklarını belirtmiş. Eh Houston'da biraz kasayı açarsa Gortat fena seçim olmaz onlar için.

Houston ve Yao Ming konusunu bir kenara bırakırsak gündemdeki diğer bir konu ise Ricky Rubio.. Draftta 5. sıraya kadar düşen ve Wolves tarafından draft edilen Rubio burada oynamak istemediğini belirtmiş. Rubio'yu ağzı açık olarak bekleyen bir takım ise pusuda. New York Knicks.. Houston'un Rubio'ya teklif yaptığından bahsettik. Wolves GM'si Kahn Rockets'in Brooks+Battier teklifini reddetmiş ve amaçlarının Rubio'yu takımda tutmak olduğundan, takasa şu an için yönelmeyeceklerinden bahsetmiş. Rubio'nun bu sezon büyük ihtimal oynamayacak Nba'de ama haklarının Wovles'te bulunması takım adına olumlu olabilir. Ellerinde drafttan seçtikleri ve yine gayet iyi birer isim olması beklenen Johny Flynn'de mevcut. Draft gecesi üst üste iki guard seçmelerine şaşırmıştım ancak şuan görülüyor ki Rubio burada oynamaya niyetli değil ve Wolves haklarını elinde bulundurduğu Rubio'yu en doğru paketle pazarlama amacında. Bu arada geçenlerde NtvSpor'da Rubio'nun menajerinin Türkiye'den bir takımdan teklif aldık açıklamalarının olduğu söylendi. Ne kadarı doğru bilemiyorum ama ortalığın karışacağı kesin bu yaz Rubio konusunda.

Gelelim bizim vatandaşlara.. Memo opsiyonunu kullanıp bir yıl daha takımda kalma kararı almış. Aslında şöyle bir çıkıp piyasasını kontrol etse fena olmazdı ama seneye onun da son büyük kontrat senesi olacak. Bunun yanında Mehmet ile beraber Boozer'da opsiyonunu kullanıp takımda kalan bir diğer isim olmuş. Hal böyle olunca da Millsap'ın durumu da merak konusu olmaya başladı. Talipleri de artmakta Millsap'ın bakalım Utah o konuda ne yapacak ?

Carter'ın Magic yolunu tutması ile beraber Hidayet'in takımdan ayrılacağı kesinleşmişti zaten. Otis Smith'te bunu biliyor olacak ki kurulu bir düzeni Carter'la bozmazdı. - Carter'da şampiyonluk hedefinde olan bir takıma geldiği için çok mutlu olduğunu söylemiş gerçi ama bakalım bir sürpriz yaratıp hayatta olduunu kanıtlar mı bize? -Nba'de 29 takımında kadrosunda görmek isteyeceği bir isim Hidayet. Zaten bu sezonki oyunu ile de bir çok takımın ağzını sulandırdı. Onunla en baştan beri ciddi ciddi ilgilenen iki kulüp var. Portland ve Detroit. Özellikle Portland draft gecesi Rodriguez'i Kings'e göndererek cap'te biraz daha boşluk yarattı ve Hedo'nun menajeri ile ciddi anlamda temasa geçen ilk ekipte onlarmış. Şu sıra Hedo'nun da istediği bir kontrat önerirlerse Hedo'yu takıma katacaklarına şüphe yok. Henüz resmi bir gelişme yada teklif olmasa da kulislerde Kings, Raptors ve Heat'in de Hedo'nun peşinde olduğu söyleniyor. Ancak Pitchard, Hedo konusunda çok istekli ve muhtemelen Portland yolunu tutacaktır Hedo. Detroit ise ikiye bölünmüş durumda. Kimilerine göre Ben Gordon kimilerine göre Hedo off-seasonda ön plana çıkıyor ve bu belirsizlik muhtemelen Portland'ın işine gelecek.

Detroit bir yandan Hedo'yu takıma katma çabası içindeyken dün gece gelen bir haber artık yeni bir koç arayışı içinde olacaklarını da söylemekte. Detroit'te Michael Curry kovulmuş. Beklenen ve olması gereken bir hamleydi. Gerçi sene boyu tamamiyle yanlış bir hamle olan Iverson yüzünden büyük sıkıntı çekti ama böyle bir takımın başında olması gereken bir isim değildi Curry. Gündemdeki isimler Bill Laimber, Avery Johnson ve Doug Collins imiş. Ancak bu isimler içinden Collins'in yeni Pistons koçu olmak için şansı daha yüksek.

Bucks'ta C.Villanueva serbest kalmış. Şimdiden Cavs'ın ilgilendiği söyleniyor Charlie ile.. Bunun dışında serbest kalan bir diğer isim de David Lee oldu. David Lee için şu an iki kulüp kapıda. Oklahoma ve Memphis. Bunun dışında Portland'dan Frye'da serbest statüsüne geçen isimlerden. Frye fena bir isim değil özellikle uzun piyasasını yoklayan takımlar için.

Evet son dedikodular bu şekilde. Bakalım birdaha ne zaman nete girebileceğim meçhul. O zamana kadar önemli bir gelişme olursa burda oluruz..

30 Nisan 2009 Perşembe

Hesabı Erken Kapatanlar


Cavaliers 4-0 Pistons

Bu eşleşmenin tahminini yapmak seri başında kısmen kolaydı. 4-2 demiştim play-off'lar öncesi Pistons'un geçmiş başarılarının hatrına onların evinde maç alacağını düşünerek. Ancak düşündüğüm şekilde gitmedi ve Cavs seriyi domine ederek Doğu yarı finaline rahat bir şekilde ulaştı. Miami-Atlanta serisinden gelecek rakibini beklemeye başladı.

Cavs bu sezon evinde 40 galibiyet aldı. 41 maçta 40 galibiyet çok önemli bir istatistik. Play-off'ta her seride maksimum 4 maçını evinde oynasa şampiyonluğa rahatça ulaşacağı öngörülen bir istatistikle karşılaşıyoruz. Ki bu rahatlığı Pistons karşısında gayet rahat gösterdiler. İlk iki maçı rakibe orta sahada top göstermeyerek rahatça aldılar.

Üçüncü maç öncesi Pistons koçu Curry bu mücadeleyi takımları için bir 'Onur Savaşı' olarak lanse etti ancak düşündüğü gibi gitmedi seri. Cavs deplasmandaki ilk maçı da kazanınca seri geri dönülemez bir yola sapmıştı bile. Cavs serinin kapılarını ardına kadar aralamıştı. İçeri adım atması ise 4. maç sonunda oldu ve Cavs, Pistons'u 8 günde oynadığı 4 maçta yenerek seriyi geçen taraf oldu.


Lakers 4-1 Jazz

Cavs'ın ardından bu senenin bir diğer favori ekibi Lakers ise rakibi Utah Jazz'a yalnızca bir maç vererek seriyi geçen taraf oldu. Bu iki ekibin formu insanı korkutmuyor değil. Bakalım play-off öncesi yapılan Cavs-Lakers final tahmini Haziran'da tutacak mı ?

Lakers'a karşı herhangi bir cevabı olmayan Utah'ta Memo'nun ilk üç maçtaki sakatlığı fazlasıyla can yaktı. Üçüncü maçta Boozer'ın bir hayli ekstra performansını kenara koyacak olursak seri boyunca sürekli boyalı alanda ezilen taraf olan Utah Staples'taki maçlarda varlık gösteremedi. Zaten deplasman da maç kazanmaları da beklenen bir durum değildi. Evlerindeki o tek maçı da kaybedince seri ellerinden kaydı gitti.

Boyalı alanda çare üretemeyen Utah'ı, Deron'un çabaları da ayakta tutmadı. Kobe'ye karşı zaten bir savunma alternatifi olmayan Utah, Lakers'ın guardlarının kötü günlerinde olduğu zamanlarda dahi seriyi yada en azından ivmeyi lehlerine çevirecek atakları yapamadı. Lakers rahat bir şekilde Batı yarı finaline çıktı ve Rox-Portland eşleşmesinden gelecek rakibini beklemeye başladı. Sağlam seri olur o da..


Spurs 1-4 Mavericks

Eski günlerin hatrına şu serinin daha bi çekişme dolu olmasını isterdim ancak Spurs'un yaşlanan kadrosu ve kadrosundaki oyuncuların kiminin aşırı tecrübeli kiminin tecrübesiz olması, Mavs'ın son haftalarda yakaladığı müthiş çıkışın burada da devam etmesi, Ginobili'nin yokluğu, Howard'ın form tutması vs vs vs..

Tüm bu etmenler Dallas'ı bir adım değil bir kaç adım öne çıkarttı ve seriyi kazanan taraf oldular. Seri başlamadan hemen önce yaptığım analizde Dallas'ın Spurs'e ilk maçta bir sürpriz yapabileceğini yazmıştım. İlk maçta da Howard'ın müthiş oyunu ile Spurs'u devirerek seride saha avantajını ele geçirdiler. Tony Parker serinin ikinci maçında resmen kendi aşan bir performans sergileyerek Spurs'u ayakta tuttu.

Dampier üçüncü maç için 'Parker kendini kollasın' tarzında açıklamalarda bulundu. Ki o Dampier seri boyunca belkide Dallas adına x-faktör olan isimdi. Çok iyi konsantre oldu maçlara. Dallas üçüncü maç rakibini denize döktü. Çekişmeli geçen ve Parker'ın yine harika oynadığı maçta Dallas adına Howard'da sahne alınca seri 3-1 ile tekrar San Antonio'ya taşındı. Dallas dış şutlarda başarı yakaladığı son maçtanda galip ayrılarak seriyi geçen taraf oldu. Spurs'un de Detroit gibi bu kadro ile belkide son play-off mücadelesi olacak.


Nuggets 4-1 Hornets

Çok çekişmeli geçmesini beklediğim ancak bir maç dışında beklediğimi bulamadığım bir seri. Gerçi 2009 Play-off'ları diyince belkide aklımıza Bulls-Celtics serisi gelecek belki ama beklentilerimin çok altında kalan bir seri oldu.

Hornets'in geçen sene Batı Finalini bir maçla kaçırdığını düşünürsek bu sezonda aynı çekirdek kadro ile daha fazlasını başaracağını yada en azından ilk turda varlığını gösterebileceğini düşünmüştüm. Seriyi yine Denver'ın geçmesini bekliyordum ancak bu kadar kolay olmamalıydı. İlk iki maç Denver Billups'un sazı eline almasıyla rahat kazandı.

Serinin maç gibi maçı Hornets'in evindeki ilk maç oldu. Büyük çekişmeye sahne olan maçta son topla kazanan Hornets seriye tutunmuştu. Ancak takımın seriyle bağlarını kopartan maç Hornets Arena'daki 4. maç oldu. Denver play-off tarihinin en yüksek farkını yakalayarak rakibini 58 sayı ile mağlup etti. Öyle ki farkın 21'e indiği bir dönem taraftar sevinçten deliye dönmüştü.

Denver evindeki son maçı da ikinci devre Melo'nun ritmini bulması ile geçerek Batı yarı finalinde Mavs'ın rakibi oldu. Mavs-Denver eşleşmesi de iki formda takımın eşleşmesi olacak ve şimdiden insanın ağzı sulanıyor. Sezon içindeki 4 maçın 3'ünün son topa kaldığını ancak Denver'ın 4-0 üstünlüğü ile normal sezonun geçildiğini de hatırlatalım.

20 Nisan 2009 Pazartesi

Lakers vs Jazz: Game 1


Gayet güzel heyecanlı bir maç oldu denilebilir.Zevkli bir maçtı.Maçta Lakers cephesinde herkes görevini iyi biliyordu ve doğru şekilde maçı şekillendirdiler.
Bana göre bu maçın iki tane yıldızı var,bunlar Ariza ve Gasol.Gerçekten ikiside mühtiş bir oyun çıkarttılar.Ek oyunculardan bu kadar iyi iş gelince Kobe'ye de fazla iş düşmedi maçta.Maçın ilk çeyreğinden sonuna kadar Lakers hakimiyeti sürdü,ilk çeyrekde bana göre Shannon Brown fırtınası da esti.Bulduğu 3 sayı isabetleri ve asistler ile takımını ateşledi.Phil babanın ona neden güvendiğide burdan belli oldu.Daha sonra ise Ariza Gasol iş birliği sahada hakimdi.Birisi atamasa bile diğerine attırmayı başarıyordu zaten.Ayrıca Lakers oyuncuları Faul probleminde olsalar bile o fauller dez avantaj haline gelmedi çünki Lakers rahat bir galibiyet aldı.



Utah cephesine gelirsek önce Deron'dan başlayayım.Deron Williams takımının en etkili ismi olabilir.17 asist yapmış olabilir ama yaptığı saçma şutlar ile takımını kendi baltaladı.Bana göre Deron'un sahayı iyi görme yani asist yeteneğinden hariç fazla birşeyi yok.Krilenko'ya gelirsek adamın kendine faydası yokki takıma faydası olsun.Krilenko maç boyunca hayalet gibiydi sahada hiç göremedik.Arada 1-2 tane şut soktu ama yinede oynamaya mecali yoktu.Mutsuz gibi bu takımda bakalım onun sonu ne olacak.Utah Deron ve Korver önderliğinde 3. çeyrekde farkı yavaş yavaş azaltmaya başladılar ama inadına Phil Jackson takımına güvendi ve mola almadı.20'lerden tek haneli rakamlara kadar geriledi fark.Ama buradada Kobe fırtınası hakimdi.Kobe tecrübesini konuşturdu ve neredeyse maçın son anlarında şut kaçırmadı.Utah'da ayrıca Mehmet'in eksikliğide göze çarpıyordu.İç ve dış şut isabetlerinde etkili değildi Utah.Mehmet gibi bir şutörü aradılar.

Son olarak şunu diyebilirim Lakers herhaliyle her bölümde tam anlamıyıyla oturmuş bir takım bir eksikleri yok.Utah ise çok dağınıktı bu maç topu eline atan saçma sapan hatalar yapıyordu.Her iki takımda da top kayıpları hakimdi ama yinede Lakers rahat bir galibiyet almasını bildi.

19 Nisan 2009 Pazar

Los Angeles Lakers - Utah Jazz


Formsuzluk, dış sahadaki felaket performans, en iyi alçak post silahının sakatlıktan yeni kurtulması ve kafasının basketbolda olduğundan şüphe duyulması, takımın point guard'ının skorer guard kimliğine bürünmesi, rakip skorer guardı savunmama durumu ve rakipte bu alanda ligin en iyisi olması, rakibe karşı avantaj teşkil edebilecek dış şutu olan uzun-forvetlerinin ilk iki maçı kaçıracak olması...

Utah adına sayılacak ne kaldı ki.. Buyrun cümbüşe. Sahada avantajlı oldukları nokta yok Lakers'a karşı. Tabi Deron'un Fisher ve Shannon karşısında gayet başarılı istatistikler üreteceği aşikar ancak Utah'ın 2009 play-off macerası ancak bunla sınırlı kalır. Birde Salt Lake performanslarının hatrına belki bir galibiyet.

Rakipte bir kere savunmayı asla beceremediğin 2 numaraların şahı var. Pota altı desek Memo'nun yokluğu büyük eksiklik, Boozer'ın ne yapacağı meçhul. Sakatlıktan yeni geldi ki sakat olmadığı zamanlarda Lakers'a karşı neler yaptığını biliyoruz geçen sene. Hadi tek avantaj olarak millsap'ı koysak Gasol-Bynum ve Odom karşısında ne yapacaklar ki pota altında. Bench katkısı desek o bile sıfır'a yakın olacak Korver'ın bir iki maç yakalayacağı şut ritmi olmayacak olursa.

Lakers kaybederse 3. maçı kaybeder en geç 5. maçta seriyi bitirir Houston-Portland eşleşmesinden rakibini bkelemeye başlar.

Tahmin: 4-1 Lakers

22 Şubat 2009 Pazar

Larry Miller


1985'ten bu yana Utah Jazz takım sahibi olan Larry H. Miller geçtğimiz gün şeker hastalığından dolayı yaşama veda etti. Takım onun döneminde gayet baarılıydı. Özellikle play-off bakımından pas geçmemek gerek Jazz'ı. 2 kezde çıkmış oldukları final serisi var. Bakalım ondan sonra nasıl bir dğeişme gözlenecek Jazz'da. Sezon sonuna kadar da formalarında Larry Miller'ın anısını yaşatacaklarmış.

31 Aralık 2008 Çarşamba

Kısa Kısa Nba

* Dikembe Mutombo Mpolondo Mukamba Jean Jacque Wamutombo -off ne uzun lan- tekrar Nba'e döneceğini söylemişti. Spurs ve Celtics talipleri arasındaydı ama Mutombo bir kez daha Rockets ile sözleşme imzaladı. Onu ve bloklarını 2009'da tekrar izleyeceğiz.

* Bir-iki hafta önce buradan bahsettiğim hadise gerçekleşmiş ve Kristic, Okc ile resmen sözleşme izlamış. Bekliyoruz bakalım maça çıkmasını görmek istiyoruz Kidd olmadan performansını.

* İki eski takım arkadaşı S.Jackson ve B.Davis arasında sözlü bir atışma başladı gibi. İlk olarak Jackson Davis için ''Gsw'a geri dönmek istiyor.'' demiş ve sonrasında Davis cevap olarak ''Burada sisteme alışmakta zorluk çekiyorum daha ilk yılım bu normal ama böyle bir şey söylemedim.'' demiş.

* Sakatlığı nedeniyle bu sezon henüz forma şansı bulamayan Knicks pivotu Eddy Curry dönüş hazırlığındaymış. Önümüzdeki hafta k*çını kaldırıp antrenmanlara başlayacakmış. Marta doğru gelir herhalde :)

* Bir dönüş haberi de Bulls'un guardı Hinrich'den geldi. En son 7 Kasım'da maça çıkan ve sakatlanan Kaptan Kirk'ün 3 hafta içinde tekrar takıma döneceği bekleniyormuş.

*
Utah Jazz de dönüşü yılan hikayesine dönen Carlos Boozer'ın, yapılan son testleri sonrası ameliyat olmasına karar verildi. Boozer 9 Ocak'da sol dizinden yaşadığı sorunlar nedeniyle arthroscopic ameliyatı olacak.

* New Jersey Nets, ikinci sezonunu geçiren yetenekli uzun Sean Williams'ı NBDL'in Colorado 14ers takımına gönderdi. Aslında iyi oyuncuydu kerata geçen yıl çaylaklar maçında iyi iş çıkartmıştı.

* TalkBasket.net'in haberine göre İtalya Ligi takımlarından Virtus Bologna, eski NBA oyuncusu Earl Boykins'i takımdan gönderdi. Takım başkanı ''Bizden 4 günlük tatil istedi, izin vermedik. İzinsiz Amerika'ya gitti.'' ifadelerini kullanmış.

* Dönüş haberleriyle doldurduk burayı ama Arenas'ın da döneceği konuşuluyor son dönemde. Dönsün o da bir zahmet. Kontratı alıp yatmasın.

* Unutmadan son dönemde Joe Johnson'u izlerin derim bi.. Hawks şu sıra 6 maçlık bir seri yakaladı ve son dönemdeki performansı cidden çok iyi.


28 Aralık 2008 Pazar

Rockets 120-115 Jazz


Houston-Jazz maçlarını izlemek bana her zaman keyif vermiştir. Mehmet'in Yao'nun arkasındaki performansı, Memo Yao ile boğuşurken arada kaynayan Boozer'ın sergilediği oyun Houston cephesinden T-Mac vs vs.. Önemlidir benim için Jazz-Rockets maçları. İki takımın yakın geçmişindeki play-off mücadelelerini de düşününce cidden iyi maç olacağı belliydi maç öncesinden.

İyi maç olacağı belliydi ama yukarıda saydığım Memo,Boozer,T-Mac gibi isimler bu maç sahada yoktu. Maçın Yao veya D.Will dışında izlenecek bir yönü neredeyse kalmamıştı. Uzatma anları hariç öyle aman aman bir maçta izlediğimi sanmıyorum ama beni gecenin bi vakti ayık tutmayı başardı ve yine kendini izlettirdi Jazz-Rockets maçı.

Utah'ın önemli dezavantajları vardı. Pota altında Boozer ve Memo gibi iki ismin olmayışı fiziki açısından Rockets pota altında karşı dezavantajlı konumdaydılar. D.Will halen ritmini tam olarak bulamadı ama bu dezavantajı Alston'un da kötü oynaması ile biraz kapattılar. Bir de bench olayı var ki rakipte Artest başta olmak üzere önemli bench isimleri varken Utah'ta bench neredeyse ilk beş çıktığından kenardan beklenilen katkı glemedi.

Houston'da Jazz'da ribaunt takımı. Oyunda sertliği seven ve uygulayan takımlar. Belkide maçlarını da benim açımdan ilgi çekici hale getiren en önemli neden bu. Dün gece Utah eksiklerinden dolayı ribauntlar konusunda Rockets ile yarışamadı. İlk periyotta sürekli olarak Houston hücumları Scola ve Yao'nun üzerinden döndü ve Utah pota altı zor anlar yaşadı. Zaten oyunun ilk bölümünde Houston'un yakaladığı ivme ve gelen fark maç sonuna kadar hemen hemen sürecekti.

Houston bir fark yakaladı. Sürekli 8-10 sayılarda Rockets üstünlüğü ile geçildi maç. Utah maç boyu ne Rox'u yakalayacak ciddi bir atak yaptı ne de Rockets maçı koparacak bir atak. Maç böyle olduğundan aslında sıkıcı geçiyordu benim için ancak maçın hep ortada kalmasıda önemliydi.

Nitekim son çeyrekte Deron Williams'ın oyuna ağırlığını koymaya başlaması ile Utah rakibini yakaladı ve son anlar baya bir heyecan içinde geçti. Uzatmanın ilk periyounda iki takımda birbirini tarttı bu dakikalarda Yao'nun fazlasıyla yorulduğu gözlenebiliyordu. Neredeyse oyunda olduğu her an onun üzerinden oynanan oyunlar onu bitkin düşürdü. İlk uzatma periyodunda da hücumda eline top aldı ancak çok aktif değildi.

2. uzatma devresinde Rockets bu sefer B planını uygulamaya başladı. B planının odağınadki isim ise Ron Artest.. Ron Artest maçın bu son 5 dakikalık bölümünde her hücumda topu eline alarak kendinden bekleneni yaptı. Artest bu ikinci uzatma periyodunda tam 10 sayı sığdırarak taraftarların bir ağızdan ''Ron Artest'' temposu tutmasını sağladı. Buna bir daha tanıklık edebilir miyim bilemiyorum...

Utah'ta maç boyunca D.Will etken olamadı. İlk çeyrek skor üretememesine rağmen asistleriyle oyuna katkı sağlayan Deron son çeyreğin son 5 dakikasına kadar ruh gibi oynadı. Ancak o dakikalarda elini taşın altına soktuğunda takımını geriden gelmesini sağlayan isimdi. Bunun dışında Utah'ta Brewer önemli katkılar verdi. Sahada 53 dakika ile en çok kalan isimdi neredeyse hiç kenara gelmedi ve ciddi bir katkı sağladı takımına.

Krilenko maç boyu takımını ayakta tutan isimlerden biriydi. Gerektiğinde hücumu ile gerektiğinde savunması ile Rockets'e cevaplar veren Krilenko maç boyu Utah'ın kritik anlarda başvurduğu isimdi. CJ Miles ise yalnızca skor katkısı verdi 15 sayı ile. Diğer alanlara katkı sağlamadı ve tek yönlü bir oyun oynadı.

Utah'ın pota altında eksiklerinde bol bol süreler alan Koufos ve Fasenko dün gece gayet efektifti ve Yao karşısında fena da değildiler. Özellikle ben Koufos'un faul problemine girmesin rağmen Yao arkasında sergilediği oyunu beğendim. Son çeyrekte de Utah hücumunda önemli işler yapan bu iki isim özellikle Fesenko'nun katkıları ile de oyunda tutundu. Fesenko Utah'ın benchden gelip verim alabildiği yegane isimden biriydi.

Yao dediğim gibi fazlasıyla yoruldu maçta. İnfilak edecek diye korktum bir an.. Her hücum neredeyse onun üzerinden oynandı ve kesinlikle maç boyu süren bu ısrar Utah'ın geri dönüşünde en önemli etkendir. Son çeyrekte ve uzatma periyotlarında yorgunluğu net anlaşılıyordu. Nitekim ikinci uzatmada oyunda etken olabilecek bir seviyede izleyemedik onu.

Artest Rox benchinden gelerek önemli bir katkı yaptı. İlk yarı sergilediği şut performansı ikinci yarıda ritmini kaybetse de uzatma periyounda yeniden ritmini buldu ve Utah'ı deviren isimdi maçta. Dediğim gibi taraftarlar bir daha ne zaman bağırır ''Ron Artest'' diye muamma.. Özel bir geceydi onun için hele ki son günlerde sergilediği performansların içinde.

Alston baya kötü bir maç çıkarttı. Maçı 1 asistle bitirmesinin yanında şut performansı da bir hayli düşük seviyedeydi. Uzatma periyodu ve son çeyreğin bitimlerinde yaşanan faul seanslarında başarılı bir iki ft'si ile çift haneli skorlara ulaştı. Yani karşısında kötü bir Deron Williams varken Alston'un da kötü bir maç çıkartmaması gerekirdi.

Houston kolay alacağı bir maçı zora soktu ama sonuçta kazanmasını bilerek önemli bir galibiyet aldı. Utah bu sene sakatlıklardan çok çekti ki bu maçtada etkileri görüldü. Sertlikleri eskisi gibi değil ve bir an önce toparlanmaları gerek..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...