Magic etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Magic etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Aralık 2010 Pazar

Nba'de Bugün - 04.12.2010


Bir gece önce Detroit karşısında sekiz kişilik rotasyonla çıkmak zorunda kalan Orlando Magic b2b maçında fazlasıyla yorgun bir şekilde Milwaukee karşısındaydı. Howard-Nelson-Reddick-Pietrus gibi takımın önemli isimlerinin mide rahatsızlığından dolayı oynayamadığı karşılaşmada yine sahne almaya çalışan isim Carter oldu. Milwaukee'nin dengesiz hücumlarına karşı Carter ile direnen Orlando'da iki maçtır bu eksiklerin ışığında sivrilmesini beklediğim Lewis bu maçta da kendini bulamadı. Hani ben artık umudu kestim Lewis'ten. Takım şu haldeyken bile çıkıp iyi oyun sergilemiyorsa bir sorun var bunda. Detroit karşısında benchten gelen Bass etkili olmuştu ancak dün o da maçın belirli bölümünde katkı sağlayabildi.

Zaten şu üstteki resim maçın portresini tamamen ortaya koyuyor. Bogut'un boyalı alandaki müthiş oyunlarına şahit olduk. Howard'ın yokluğunu da fırsat bilip Gortat'a karşı muazzam oynadı. Maçın son çeyreğinde geri dönüş için her şeyi deneyen Orlando uzunca bir süre Bogut'a taktik faul de yaptı ki Bogut maçta 16 serbest atış kullandı. Bogut'un bu performansına rağmen Bucks hücumları o kadar çıldırtıyor ki insanı. Hani tarafsız bir gözle izlememe rağmen acıdım Bucks taraftarlarına. Jennings-Salmons ve Cdr üçlüsüne top geçmesin. Bir daha o topu anca ribaunt mücadelesi verirken potada görüyorsunuz. Bu kadar mı şuta meyilli bencil oynanılır basketbol. Ersan'a acıyorum şu takımda. Benchten gelse de ilk beş çıksa da takıma çok önemli katkı sağlıyor ama hücumda bir silah olarak değerlendirilmiyor. Bucks hücum sisteminin çözümü tez konusu olur o derece.

Kolejdeki müthiş skorer kimliğini Nba'a yansıtamayan Meeks geçtiğimiz hafta Miami karşısında sergilediği performansla dikkat çekmişti. Dün de Bobcats karşısında takımı adına ilk çeyrek yıldızlaşan isim oldu. 6 üçlük gönderen Meeks ilk çeyrek 20 sayıya imza atıyor ve Sixers tarihine geçiyordu. Meeks sayesinde daha ilk çeyrekten belli bir farkı yakalayan Sixers maç boyunca üstünlüğü kaptırmıyor ve önemli bir galibiyete ulaşıyordu.


Carlos Boozer'ın gelişi Bulls'a pek yaramadı. Önce Orlando sonra da Boston karşısında laınan yenilgiler takımın Boozer eklemesine olumlu tepki vermediğini gösteriyordu. Dün tam da dişlerine göre formsuz bir rakip buldular. İlk devreden biz bu maçı alıyoruz sinyalini de çakmalarına rağmen üçüncü çeyrek Martin'in etkili oyunu ile Rockets geri dönüyordu. Son çeyrek ortada geçerken geriden gelen ve rüzgarı arkasına alan Rockets gerek pota altında Scola gerek dışardan Miller ve Lowry ile skor üreterek Bulls'u iyiden iyiye zorluyordu. Son anlara da üç sayılık avantajla girdiler ve Bulls kötü bir son hücumu harcadı dediğimiz anda Rose'un mucizevi üçlüğü maçı uzatmaya taşıdı ve uzatmanın galibi Bulls oldu. Boozer skorda yine önemli katkılar yapmaya başladı ki daha bu üçüncü maçı. Ancak Boozer'ın gelişi ortalama 15 dakika süre alan Ömer'in sürelerini iyiden iyiye kıstı. Dün 5 dakika oyunda kalan Ömer 2 sayı 1 ribaunt 1 asist ile oynadı.

Sacramento uzun süredir çok kötü oynuyordu. Dün gece Dallas'a karşı kaybettiler ama iyi oynayarak kaybettiler. Belki yenilgi serileri bir maç daha uzadı ancak iyi bir basketbol izlettiler dün gece. Maç sonu oynama eksikliği ile Dallas rakibin bu dezavantajını kullandı. Nowitzki her zamanki gibi takımını sırtlarken Terry'de çok iyi ekstra katkılar verdi ve maçın kazananı Dallas oldu. Dallas'ın da üst üste 9.galibiyetini aldığını vurgulayalım.

Son olarak en önemli hücum gücü olan Beasley'in yokluğunda Cleveland'ı daha ilk çeyrekte mağlup etmek Wolves'in iyi bir takım olduğunu göstermez ama Cavs'ın takım olamadığını gösterir. LeBron gittikten sonra toplama oyuncular kaldı takımda ve tüm çabaları boşuna gidiyor. Dün Kevin Love sadece 31 dakika sahada kaldı ve 29 sayı 18 ribaunt ile boyalı bölgeyi domine eden isim oldu Wolves cephesinde.

23 Kasım 2010 Salı

Spurs 106-97 Magic (Manu Farkı)


Sezon sonlarına doğru vites büyültmesine alışkın olduğumuz San Antonio Spurs sezon başından inanılmaz performanslar sergiliyor. Yalnızca bir yenilgi gören Spurs az önce biten maçta Magic'i 106-97 yenerek üst üste 11.galibiyetini de aldı.

San Antonio'yu izleyince büyük keyif alıyorsunuz gerçekten. Hani her oyuncu rolünü biliyor, ne ypması gerektiğini biliyor, kimse daha fazlası için bireysel oynamıyor ve herkes sorumluluğunun farkında. Maç son çeyreğe kadar ortada geldi hatta son 3-4 dakikaya kadar. Böylesine sıkıntılı bir maçta dahi silkinmeyi başaran ve ayağa kalkan Spurs son çeyreğin bitimine doğru deparını atarak maçı kazandı.

Aslında işin garip olan tarafı San Antonio kazanırken Duncan'ın o kadar da efektif kullanılmıyor oluşu. Geçtiğimiz sezonlarda Duncan bu takımı sırtlayan oyuncu olurdu ama artık bayrağı o da teslim etmeye hazırlanıyor. Yine belli dominantlığı var zaten Howard'a karşı duruşundan da bunu görebiliyoruz bu kolay bişey değil ancak yaşlanan dizleri ona sorun çıkartabilir. Duncan'ın aksine oyunu futbol tabiri ile kanatlara yaymış Spurs. İçeri drive eden guardlar forver ve şutörleri köşelerde veya çaprazda bir şekilde buluyor ve rahat boş şut imkanı sağlıyor. 12 üçlük buldu Spurs üçlük çizgisinin gerisinden yani 36 sayı. Matt Bonner bu yüzden bu sene sistem içinde bu kadar ön plana çıkıyor. Magic'e karşı da 15 sayı 7 ribaunt ile oynadı. O garip şut stili ile de olsa şut kaçırmadığı sürece bu takımın ihtiyacı olan şeyleri verecektir ki bu maçta ribauntlara da iyi bir şekilde konsantreydi.

Tony Parker'a boşanma davası gaz mı verdi acaba? Chicago maçından önce bu haberi almıştık ki o maçtan bu yana muazzam performanslara imza atıyor Parker. Yine bu maçta da çok dominant bir performans sergiledi ve maçı 24 sayı 10 asistle tamamladı. Hızlı ayaklarının da avantajı ile bir çok pozisyonu kendi lehine sonuçlandıran Parker gerek dış şutu ile gerek ikili oyunları ile başarılı bir grafik çizdi dün gece. Dün gecenin şüphesiz en başarılı ismi Ginobili'ydi. Son dönemde muhteşem oynayan ve takımını sırtlayan Ginobili bu maçta da basketbol zekasını konuşturdu. Son çeyrekte sorumluluğu alan Manu Magic'i yıkan isimlerin başında geliyordu. Spurs yatsın kalksın takımda Manu'nun olduğuna şükretsin. Sakatlıklar falan derken kariyeri biraz olsun sekteye uğrasa da müthiş oyuncu gerçekten.


Orlando'ya bakacak olursak Howard'dan başka ele avuca gelecek bir performans bir oyun göremedik. Howard her zaman olduğu gibi tek başına takımını sırtlamaya çalışıyor. Hücumda takımının en skoreri savunmada gayretiyle ön plana çıkıyor ancak ona eşlik eden takıma biraz olsun katkı vermeye çalışan biri yok. Carter'a bakıyoruz büyük maçlarda kaybolup gidiyor. Lewis'e bakıyoruz sezon başından beri istenilen çizgiye ulaşamadı. Bu maç biraz kıpırdanır gibi oldu ancak daha fazla sorumluluk almasını bekliyoruz onun. Q.Rich desek yerlerde sürünüyor. Benchten gelen Reddick ve Pietrus'tan biraz olsun katkı aldı ama adam akıllı çıkıpta Howard'ın yükünü paylaşacak oyuncu olmaması Magic'i en çok zorlayan nokta.

Nelson'u burada ayrı tutuyorum tabi Magic'de şu sezon en beğendiğim en başarılı bulduğum isimlerden biri. Sorumluluk duygusu da onu bir adım öne çıkartıyor takımda. Son topa kalan iki üç maçları oldu ve hepsinde topu alan hücumu kullanan isim Nelson'du ki Lewis'lerin Carter'ların olduğu bir takımdan bahsediyoruz. Büyük iş gerçekten.

Magic iyi dayandı maçın sonuna kadar Howard sayesinde. Son çeyrek biraz üçlük düellosu şeklinde geçti ki üst üste üç hücumda da üçlük bulan Spurs bu anda maçı kazanacağını belli ediyordu zaten. Magic yine son anlarda kritik anlarda sahneye çıkacak isim bulamadı. Nelson biraz olsun çabaladı ama karşısında komple bir takım vardı ve mücadelesi sonuçsuz kaldı. Vitesi şimdiden yükselten Spurs'un şu performansını sezon sonunda hatta play-off'larda da görmek istiyoruz.

30 Ekim 2010 Cumartesi

Heat 96-70 Magic (Mesaj Verildi)

Celtics gibi çok önemli bir maçı kaybeden ve Sixers karşısında da iyi oynamadan kazanan taraf olan Heat'te Magic maçı büyük önem taşıyordu. Gerek Heat'in şu an olana durumu gerekse Magic'in sezon öncesi Heat'e yönelik yaptığı açıklamalar ile maçın önem katsayısı artıyordu. Miami bu maçı kaybetse çatlak sesler yükselmeye başlayacak ve bir çok isim eleştrilecekti. Böyle bir baskı ortamında maça çıkan Miami müthiş bir basketbol ortaya koydu. Savunma ve hücum da çok iyi bir maç çıkartan Miami 3.çeyrek Orlando'yu forse etti ve maçı 96-70 kazanarak ikinci galibiyetini aldı.

Maça Dwyane Wade çok istekli başladı. Hücumda çok hareketli olan ve sürekli potaya drive etme çabasında olan Wade iyi bir maç çıkartacağının sinyalini veriyordu. Maçın hemen başında skorda 8-3 geriye düşen Heat savunmada dozajı arttırarak 15-2'lik bir seri ile skorda öne çıkıoyordu. İlk çeyrek karşılıklı basketlerle devam etti ve 24-24 tamamlandı. İlk çeyrek istekli oyunuyla dikkat çeken Wade ikinci çeyrek hücumda ipleri eline aldı ve Heat'i taşıyan isim oldu. Wade'in dışında James Jones'un kritik üçlükleri Heat'i oyunda tutan etmendi. Orlando'da ise Carter biraz kıpırdandı ancak başına aldığı darbe ile kenara gelen Carter çeyrek sonuna kadar oyuna dönmedi. Devreye Heat 6 sayı farkla 51-45 önde giriyordu.

Üçüncü çeyreğe muhteşem bir başlangıç yapan Miami 14-0'lık seri ile skorda bir anda patlama yapıyor ve farkı 20'ye çıkartıyordu. Wade ve James'ün ürettiği sayılar ile farkı açan Heat savunmasıyla da dikkat çekiyordu. Çeyreğin ortalarında Bosh ve James'in 4er faulle kenara gelmesiyle Wade hücumda takımını tek başına sırtladı ve Magic potasına 12 sayı bırakarak çeyreğin yıldızı oluyordu.

Nba'de çeyrek kıstası olarak genelde 25 sayı gösterilir. Bir çeyrekte rakibi 25'in altında tutuyorsan iyi savunma yapmışşsındır. Miami'nin ikinci devredeki savunmasına ne denir bilemiyorum ama Orlando 24 dakika boyunca sadece 25 sayı bulabildi. Üçüncü çeyrek hücumda yaşanan patlamanın başlangıcı aslında savunmaydı. Savunmada çok hareketli olan ve Howard'a top inmesini önleyen Heat hücumda da yüzdeli oynayınca maçı kazanmayı henüz 3.çeyrekten garantiliyordu.


Dwight Howard maça çok iyi bir başlangıç yaptı. Joel Anthony'ye karşı pota altında üstünlüğü sağlayan Howard hücumda aldığı toplarla verimli oldu. Skor bakımından Orlando'da başı çeken Howard ilk çeyrek dışında bu dominant performansını sergileyemedi. Miami'nin sıkıntılı pota altı rotasyonuna karşı Celtics uzunlarının neler yaptıklarını 3 gece önce görmüşken Howard'dan enfes bir maç çıkarmasını bekliyordum açıkçası ki ilk çeyrek performansı bunun geleceğini gösteriyor gibiydi. Ancak faul problemine girmesi -ki çoğu gereksiz yapılan faullerdi- ve takımını yalnız bırakması hem onun hem de takımının performansını etkiledi.

LeBron James'in ilk iki maçtaki top kayıpları çok eleştrildi. Bu akşam görüldü ki kendini toparlamış. Hücumda oyunu çoğu zaman James kurarken oyunu okuması boş adamı bulması bakımından başarılı bir maçı geride bıraktı. Bu maçta sayı atması gereken oyuncunun Wade olduğu anlaşıldığından itibaren James'in hücumda bir guard görevinde oynayıp asiste yönelmesi maçın içinde etkiliydi. Chris Bosh'a bakacak olursak karşısındaki Lewis her ne kadar kötü bir maç çıkartmış olsa da bu onun iyi basketbol oynadığını örtülemez. Ancak hücumda biraz Bosh'u unutuyormuşuz gibime geliyor.

Son söz olarak Miami benchinden bahsetmek istiyorum. James-Wade ve Bosh ilk olrak biraraya geldiklerinde herkesin ve benim de endişem benchin nasıl şekilleneceği ve nasıl katkı alınacağıydı. Ancak görülüyor ki bench bakımından da sağlam takım olmuş Heat. Haslem gibi hem skora hem de ribauntlara katkı veren bir uzunun yanı sıra dış şutu olan bir başka uzun Ilgauskas benchte bulunuyor. Bunun yanında savunmasının yanında hücumda da üçlük konusunda bolca ekmeğini yediğimiz bir James Jones var. Yine House kenardan gelerek skora önemli katkılar verirken buna bir de eklenen Stackhouse olacak. Arroyo'nun ilk beş başlamasıyla benchten gelmeye başlayan Chalmers dün gece istediği süreyi bulamadı ancak benchte onun gibi birinin olması da sevindirici Heat adına.

Miami oldukça önemli bir maçı daha 3.çeyrekten kazanarak müthiş bir mesaj verdi. İstendiğinde bu takımın nasıl oynayacağını neler yapabileceğini ulusal televizyonda bir çok insana gösterdiler. Orlando'da ise pek çok küçük maçta sahneye çıkan Lewis ve Carter'ın böylesine bir maçta yokları oynaması kimseye sürpriz olmamıştır herhalde...

7 Ekim 2010 Perşembe

Şampiyonluk Büyüsü


2009'da Hidayet'in de katkılarıyla finale kadar yükselen Magic'de geçtiğimiz yaz Hedo takımdan ayrılırken Carter takıma katılan isimdi ve bu sefer hedefler daha yüksekti. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı ve doğu finaline kadar çok çok rahat gelmelerine karşın karşılarına Celtics gibi bir ekip çıkınca sudan çıkmış balığa döndüler.

Orlando'nun artık şampiyonluk istediği herkesçe biliniyor. Celtics'ten sonra Doğu'da LeBron'un da takımdan ayrılacağı kesinken mutlak güç olmayı bekliyorlardı ancak Heat'in üçlü koalisyonu kurması onların bu planlarını bozdu ve şimdi final için zorlu bir Doğu Konferansı'ndan geçmeleri gerekiyor. Aslında buna inceden de tepkililer. Nba Medya Günü'nde gerek Carter gerek Stan Van Gundy ve gerek Gm Otis Smith Miami'nin kağıt üzerinde üstün olduğunu esas oyunun parkede oynanacağını söyleyerek maydan okudular.

Şimdi bu yaz ne yaptı Magic? Öncelikle geçen yıl Hidayet'i kontrat bitiminde takımda tutamamışlardı. Bu sezon da Reddick ve Barnes gibi rotasyonda katkı sağlayan önemli oyuncuların kontrat senesiydi. Bu iki oyuncu il anlaşılacak mı yoksa takımdan ayrılacaklar mı merak konusuydu. Özellikle takıma Miami'den Q.Rich'in katılması ve Bulls'un Reddick'e çok ciddi bir teklifle gitmesi Reddick'in takımda kalma ihtimalini azaltıyordu. Üstüne Magic'in salary cap sınırında olması ve Reddick'e ödeyeceği kontratın aynısını da Nba Yönetimine ödeyeceği için parasal açıdan da sorun olarak gözüküyordu ancak herşeye rağmen Reddick takımda tutuldu. Barnes konusunda ise takım o kadar da ısrarı olmadı ve Barnes Lakers'ın yolunu tuttu.


Takıma gelen isimlere bakacak olursak guard rotasyonuna Duhon geldi. Kadroda zaten Nelson ve J-Will vardı. Üstüne bir de Duhon'u almak mantıksız olabilir ama kendi şutunu yaratabilmesi ve dış şutlarıyla Magic hücumlarına da alternatif üretebilecek kapasitede olması onun artı yönleri. Magic'in şutörleri yücelten sisteminde Richardson'un da sorun çekeceğini sanmıyorum. Richardson ayrıca takımda her türlü role de ayak uyduracak birisi. Yeri gelir savunma yapar yeri gelir ribaunt alır yeri gelir hücumda etkili olur.

Pg - Nelson / Duhon / J-Will
Sg - Carter / Reddick
Sf - Pietrus / Q-Rich
Pf - Lewis / Anderson / Bass
C - Howard / Gortat

Evet artık Orlando için dediğim gibi şampiyonluk baş hedef ancak hücumda Howard artı dört kısa kimi zaman ters tepebiliyor. Zaman zaman hücumda çeşitli varyasyonlara da girmeleri şart. Miami'ye karşı iddialı açıklamalarda bulundular ve şampiyonluk için oldukça iddialı açıklamalarda bulundular. Şimdi herkes merakla sahada neler yapabileceklerini merak ediyor, bekliyor. Aslında kadroya da bakacak olursak hemen hemen her pozisyonda gerek ilk beş gerekse benchten gelecek isim anlamında kaliteli isimler var ve Doğu'da yine başa güreşen takımlardan biri olacaktır Magic.

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Nba Gündemi


* Nets'in peşinde olduğu Lois Scola takımı Houston Rockets ile 5 yıl 47 milyon dolara anlaştı. Öncelikle bu adam 30 yaşında ve kariyerinin en önemli noktasında yaptığı bu anlaşma ile hem iyi para kaldıracaktır hem de Batı uzunlarının bir bir Doğu'ya geçmesiyle Yao ile beraber üst seviye de bir ikili olabilirler sağlıklı kalabilirlerse. Önemli bir hamle gelmiş Rockets için.

* Bulls'un ön anlaşma sağladığı Reddick'in kontratını Magic karşıladı. Aslında Q.Rich hamlesi ile Reddick'in takımda kalmayacağını düşünüyordum ancak Otis Smith lüx vergisini düşünmeden oyuncusunu takımda tuttu Yapının bozulmaması için Reddick önemli bir oyuncu. Dış şutlarda Magic'in fazlasıyla işini gören Reddick'in Bulls'a gönderilmemesi de avantajlı oldu. En azından rakip bir takıma şutör bir isim kazandırılmamış oldu. Bu gelişmelerden sonra Bulls Ronnie Brewer ile 3 yıl 12.5 milyonluk bir kontrat imzaladı. İhtiyaçları olan oyuncu mu? Belki hayır ama atletikliği ve hızlı penetreleri ile takıma olumlu katkılar sağlayabilir. Ancak Bulls'un halen bir şutöre ihtiyacı olduğu da gerçek..

* Serbest oyuncu piyasasında kontrat kovalayan Shaq'ın sign&trade ile takası gündemde. Cavs yönetimi Shaq ile imzalayıp karşılığında oyuncu alabilmek için Knicks ve Hawks ile görüşüyormuş. Hawks Marvin Williams'ı önermiş ve görüşmeler olumlu imiş. Bunun yanında halen Heat&Shaq iddiaları da sürüyor.

* Miami Heat yönetimi kadro çalışmalarına devam ediyor. Haslem'in ardından uzun rotasyonunda Joel Anthony'de takımda kalmayı seçti. Joel 5 yıl için 18 milyon dolar alacak. Ayrıca çaylak Pittman'da kontrat imzalayan oyunculardandı.

* Boston Celtics'te geçtiğimiz sezon önemli roller alan ve final serisinde özellikle benchten gelip artı katkı sağlayan Nate Robinson 2 yıl 9 milyon dolar karşılığı takımı ile yeniden anlaşmaya vardı.

* Cavs geçtiğimiz günlerde Kyle Lowry ile 4 yıl 24 milyon dolarlık bir anlaşma imzalamıştı. Ancak Rockets yönetimi bu kontratı karşıladı ve Lowry'yi takımda tuttular. Brooks ve Lowry.. Çelimsiz gibi görünen iki guard. Ancak hızları ile artı puan toplayacaklardır.

* Farmar'ın ardından Shannon Brown'ın da gidişine kesin gözüyle bakılan Lakers'ta Fisher'ın ardından Brown'da takımda tutuldu ve guard rotasyonu tamamlanmış oldu. Muhtemelen Blake ilk beş başlayacaktır ve Brown'un kenardan getireceği sertlik ve hızlı oyun etkili olacaktır. Hem böyle atletik bir oyuncuyu takımda tutmak Lakers adına olumlu bir gelişme.

13 Temmuz 2010 Salı

Q.Rich Magic ile Anlaştı


Geçtiğimiz yaz 3 takım değiştiren ve son olarak Miami Heat'e takas olarak sezonu orada geçiren Q.Rich'in Magic ile anlaştığı haberi geldi. Kontrat detayları henüz belli olmasa da bu haber Reddick'in kontratının karşılanmayacağının da habercisi olabilir. Richardson ceza şutlarında Magic'te fazlasıyla can yakabilir. Oynayacağı sistem de kendi yetenekleriyle uyuşuyor ve bunun sonucunda bu sezon ondan önemli performanslar bekleyebiliriz. Ancak Reddick'in yerine alınacak olması da soru işareti taşıyor. Q.Rich mi Reddick mi deseler benim tercihim Reddick olurdu.

11 Temmuz 2010 Pazar

Nba'den Kısa Kısa


Nba'de takımlar hareketli off-season dönemi geçirirken, kadrolarını güçlendirmek adına da bir çok hamleye imza atıyorlar. Şimdi son iki günde yaşananlara bir göz atalım.

* Chicago Bulls, Magic'in şutör yıldızı Reddick'e 3 yıl 19 milyon dolarlık bir teklif yaptı. Dış şut tehtidi olarak yararlı bir isim olabilir-di Bulls'a. Olabilirdi çünkü Otis Smith bu kontratı bir hafta içinde karşılama hakkına sahip ki Reddick'i elden bırakmak istemediklerini biliyoruz. Reddick kontratını kaptı ama takımında kalacaktır. Ancak lüks vergisi gereği Magic bu kontratı üstlenmeyebilirde. Bulls ayrıca Ömer Aşık ile de resmi olarak anlaştı.

* Offer Shet'lerden konuya girmişken öyle de devam edelim. Geçtiğimiz sezon Utah'ın sürpriz bir şekilde kadrosunda bulunan ve başarılı performanslar ortaya koyan Wesley Matthews'a Portland sürpriz bir şekilde 5 yıl 34 milyon dolarlık bir kontrat önerdi. Geçtiğimiz sene Millsap ile yaptıkları olayı bu sene de Matthews ile yapabilirler. Utah bu kontratı karşılar mı bilinmez ama çok ortada bir durum.

* LeBron James için tüm planlarını kuran ve bırak LeBron'u takıma yıldız oyuncu çekemeyen Nets cap'inde oluşan boşlukları doldurmak için ona buna saçma spaan kontratlar vermeye başladı. En canlı örneği Petro'ya verilen 10 milyonluk kontrat. Bunun yanı sıra 2 sene önce müthiş bir skor patlaması ile adını duyuran ve isabetli şutuyla ön plana çıkan Morrow'a 3 yıl 12 milyonluk bir kontrat önerildi. Warriors'un bunu bir hafta içinde karşılama olasılığı mevcut ancak onlar da bu hamle üzerine takıma Dorrel Wright'ı 3 yıl 11 milyonluk bir kontratla katarak, Morrow'un kontratını karşılamayacaklarını beyan etmiş oldular. Bunun yanı sıra Nets cap'inde oluşan boşluğu Scola ile doldurmak istiyor. Scola sınırlı serbest ve Houston'un teklifi karşılama hakkı olacak. Acaba Nets Scola'ya yüksek bir meblağ önerecek mi ?

* Spurs benchinde önemli katkıları olan ve zaman zaman da pota altına sertlik getiren Matt Bonner ile Spurs yönetimi 4 yıl 14 milyon dolarlık bir teklifle anlaşmış.

* Ölü sezonun en sessiz takımlarından Hornets takıma 2 yıl 2.3 milyon dolar karşılığı Luther Head'i aldı.

* Geçtiğimiz sezonu Kings'te tamamlayan Domnic McGuire tekrar GüneyDoğu grubuna geridöndü ve Bobcats ile anlaşma sağladı.

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Duhon Magic'te


Sezonu Knicks forması ile tamamlayan Duhon Magic ile 4 yıl 15 milyon dolara anlaşma sağlamış. Magic adına önemli bi hamle ne olursa olsun kendi şutunu yaratan biri Duhon artı üçlük tehtidi ile tam Magic'in isteyebileceği tarzda oyuncu. Ama ben ne olursa olsun Nelson'a yazık olmasın diyorum bu hamle sonucunda...

3 Aralık 2009 Perşembe

Alternative Jersey



Cleveland cidden şu forma işinden anlıyor arkadaş. Bu sezonki formalarıda pek şık... Orlando ise alışık olduğumuz bir formayla bu sezon mücadele edecek. Magic'in siyah forması da oldukça şık duruyor.

8 Ağustos 2009 Cumartesi

10 Maç = 1.6 Milyon


Rashard Lewis doping yaptığı gerekçesi ile Nba yönetiminden 10 maç ceza aldı. İlk olarak play-off sırasında kendisine yapılan test pozitif çıkan Lewis'e bir de finaller de bir doping testi yapılmış ve o da pozitif çıkmış. Bunun üzerine yönetim kendisine 10 maç ceza vermiş.

Nba uzun maraton. 4.5 ay da 82 maç ve üstüne bir de play-off sezonu oynayacak isen iş daha da ciddi boyutlara ulaşabiliyor. Eh tabi yorgunlukları aza indirmek adına da oyuncular muhakkak çeşitli ilaçları kullanıyorlardır. Ancak Lewis'in ilacında yasaklı madde bulunması kabul edilebilir bir şey değil. Lewis'in kullandığı steroid ona 10 maç dışında ciddi bir maddi kayıba da uğrayacak. 10 maç ile beraber sezona yaklaşık 2-2.5 hafta kadar geç başlayacak olan Lewis 10 maça karşılık kontratından 1.6 milyon dolar eksik alacak.

24 Temmuz 2009 Cuma

Gündemden Kısa Kısa #2


  • Yine nete girebilecek kısa bir zaman buldum soluğu burada aldım. Biz burda yokken yine gündem fazlasıyla meşgulmüş. Evet yukarıda resmi bulunan vatandaş şu sıra Nba'de gündemi fazlasıyla meşgul etmekte. Bakalım yeni takımları kim olacak, hangi takımla anlaşacaklar?
  • Öncelikle Jazz, Portland'ın Millsap'a yaptığı teklifi karşılayarak oyuncusunu takımda tuttu. Millsap son günlerde sürekli 'İlk beş başlamak istiyorum' açıklamaları yapmaktaydı. Utah bu önemli hamleyi yaparak Millsap'ı takımda tutuyorsa Boozer'ı da gözden iyiden iyiye çıkarmış demektir. Boozer'a müşteri aranıyor ve nereye gideceği merak konusu. Boozer ise yazları da rahat etmek ve vergilerin düşük olması nedeniyle Miami'ye sıcak baktığını belirtmişti.
  • Odom konusu ise biraz karışık. Hafta içinde hem Wade hem de Kobe bu ismi takımlarında görmek istediklerine dair açıklamalarda bulunmuş. Heat'in bir yandan Odom bir yandan Boozer ile ilgili çalışmaları devam ediyordur ancak son gelen haberler Odom'un Lakers'ın 4 yıl 40 milyonluk teklifine evet dediği yönünde.
  • Gündemde olan bir diğer isim ise David Lee.. Şu sıralar onunla en ciddi ilgilenen takım Bulls. Lee'nin de gelecek sezon hangi takımda oynayacağı merak konusu. İşini gayet düzgün yapan ve pota altında gayet yararlı olabilen bir isim. Lee gelecek sezon hangi takımın kadrosunda olursa olsun oyununu oynayıp her zamanki katkılarını vermeye devam edecek..
  • Son günlerin bir diğer dikkat çeken ismi ise Ramon Sessions. Bu sezon sınırlı free-afent olan Sessions ile ciddi olarak ilgilenen Knicks oyuncuyu kadrosuna katmak istiyor. Bunun dışında Clippers ve Okc'de Sessions ile ilgilenen diğer ekipler. Ancak dün gece gelen bir habere göre Knicks yaklaşık 5 milyon dolarlık teklifle Sessions'a kontrat önermiş. Eğer anlaşma imzalarlarsa Bucks'un karşılamak için bir haftalık süresi olacak.
  • Q.Rich bir ay içinde 3. takımına gitti. Draft gecesi Memphis'e takas olan ve ardından Randolph karşılığı Clippers'a geçen Richardson son olarak Wolves'e takas oldu. Clippers'ta kadrosuna Telfair, Smith ve Madsen'i katarak kadrosunu güçlendirdi. Çıkan dedikodulara göre de Wolves Richardson'un son takımı olmayacağı yönünde.
  • Magic, Suns'tan Barnes'i kadrosuna katmış. Barnes gibi savunmada agresif olan ve hücum meziyetleri de bulunan bir ismi takıma katmak önemli bir hamle. Hedo'yu kaybettiler ancak bu yaz yaptıkları hamlelerle derin bir kadro kurdular. Ve muhtemelen yine şampiyonluğu kovalayacaklardır. Bakalım bu hamleler şampiyonluğun gelmesini sağlayacak mı onlar adına.
  • Spurs sessiz sedasız kadrosunu güçlendirmeye devam ediyor. Bu senenin en çok ses getiren takımı olabilirler yeniden. Şimdi de Ratliff'i kadrolarına katmışlar. Önemsiz gibi görünen ancak Spurs adına yararlarını sezon içinde bol bol görebileceğimiz bir hamle.
  • Ve Tınsley serbest kaldı.. Pacers oyuncsunun kontratını satın alarak serbest bırakmış. Tınsley bir hafta sonra resmen free-agent olacak.
  • Boston bir hamle daha yaparak kadrosunu M.Daniels ile güçlendirmiş. Ellerindeki kadroyla çok fazla zamanları yok ve şampiyonluğa oynamak için GM Ainge elinden geleni yapıyor.
  • Bu sezon şampiyonluk için Doğu'da kadrosunu güçlendiren bir ekip daha var: Cleveland Cavaliers.. Son olarak Heat'in görev adamı Jamario Moon ile kontrat imzalamışlar. Heat'in teklifi karşılama hkkı mevcut, bakalım Moon gelecek sezon hangi takımda olacak. Heat'te devam etmesini isterim şahsen..
  • Yaz döneminde Saunders'i koçluk görevine getirdikten sonra Foye ve Miller gibi isimleri kadrosuna katan Wizards şimdi de pota altına takviye yaparak kadrosunu güçlendirmiş. Wizards, Oberto ile bir yıllığına kontrat imzalamış.
  • Yao'nun ameliyatı başarıyla sonuçlanmış. Ancak oyuncunun gelecek sezon oynaması zor gözüküyor. Geçtiğimiz gün gazetede gördüğüm bir haberde ise Çin halkı milli değerlerine zarar verdiği gerekçesiyle Nba'e ve onun yoğun maç takvimine tepkiliymiş.
  • Yaz boyunca bir türlü aradığı ismi bulamayan ve salary için guard Rodriguez'i de takımdan gönderen Portland şimdi de Sixers'ın guard'ı Andre Miller ile ilgileniyor. Hatta Miller için genç guard Bayless'i gözden çıkarmışlar. Bayless üstünde durulduğu takdirde fena iş yapmayacan, potansiali olan bir guard. Onu bu kadar çabuk çöpe atmak bence hata olur.
  • Vee yine görüşene kadar kendinize iyi bakın.. Ben de tatile devam edeyim. Haydi kalın sağlıcakla..

13 Haziran 2009 Cumartesi

Magic vs Lakers : Game 4


Gecikmeli olarak final serisinin 4. maçını yazıyoruz. Malum karne günüydü okula gittik, sonrasında gezdik tozduk maç yazısı kaldı. Muhtemelen de yazacağım son final yazısı olacak. Lakers zaten şampiyonluğunu ilan etti gibi. Şu saatten sonra Orlando'nun geriye dönüşü çok zor olacak. Evlerinde Lakers'a karşı 3 galibiyet hesapları vardı, şimdi ise o hesap serinin kalanı için olacak.

Maça Orlando müthiş başladı. Özellikle Howard pota altını hakimiyeti altına alırken Lakers uzunlarının ard arda faul düdükleri almasıyla daha ilk yarıdan Mbenga-Powell gibi isimleri final serisinin bu kritik maçında sahada yan yana gördük. Lakers zaten uzunlardan ziyade savunma olarak çok kötü başlamıştı. Üst üste verilen boş şut imkanları Lakers'ın maça ne kadar konsantre olduğunu kanıtlıyordu. Kobe yine üstüne düşen görevi yapmış bu kötü başlangıç içinde ilk çeyrek takımının 20 sayısından 13'üne imza atmıştı.

İkinci çeyrek oyuna Pietrus'un da dahil olması ile hücum varyasyonları gelişen Orlando pota altındaki üstünlüğünü kullanarak farkı biraz daha açtı ve devreye 12 sayı farkla önde girdi. Orlando gayet ritminde hücum ederek farkı 12'ye kadar çıkartmış ve devreyi oldukça iyi noktalamıştı. Lakers'ın ise kötü savunması halen devam ediyor ve maçın geri kalanı için fazla umut taşımıyorlardı. Ancak soyunma odalarında iki takım adına da neler oldu bilemeyeceğim. Yani ikinci yarıya iki takımda çok ters başladı.


Lakers'ta özellikle Ariza'nın 3. çeyrek yaptığı katkılar yadsınamaz derecede önemli. Ariza 3.çeyrek oyunun her alanında boy göstererek takımının ayağa kalkmasını sağlayan tek isimdi. Sayıları, çaldığı toplar, hücumuyla, savunmasıyla takım arkadaşlarını ateşleyen isim oldu. Şu maçın kazanılmasındaki iki isimden biri Ariza'dır. Fisher'a zaten daha sonra değineceğiz.

Orlando ikinci yarıya çok silik başladı. Tabii bunda Van Gundy'nin ısarcı guard seçimlerininde etkisi büyük. Alston yada şu mantelitesiyle Nelson final seviyesinde oynayabilecek oyun kurucular değil. Elde olanla yetinmek zorunda derim ama elde olan bir Johnson'da var benchte unutulmuş. Bu iş Tanjevic'in Ömer Onan'ı unutma işine dönmeden finallerde rotasyon denemeleri ile kendisine farklı bir bakış açıyla bakmamı sağlayan Van Gundy'nin bir an önce Johson'u oyunda kullanması gerek. Orlando'nun maçı kriza sokmasındaki bir diğer neden de top kayıpları. Howard cidden övülesi bir performans ortaya koydu ancak 7 top kaybı Orlando'nun bu alandaki çöküşünü hazırladı. Rakibinden 10 fazla top kaybeden Magic serbest atış yüzdelerinde de %59 gibi berbat bir yüzde de kaldı.

Magic'te Howard çok iyi başladı dedik, öyle de sürdürdü maçı. Savunma gayreti ile Lakers'ın hücumlarına etki eden , yaptğı bloklarla moral bozan ve topladığı ribauntlarla pota altında hakimieti tek başına sağlayan Howard rakip uzunların faul probleminde olması sebebiyle fazlasıyla da rahat bir maç geçirdi. İstatistikleri de bunu kanıtlar nitelikte ancak en kritik anda bir tek serbest atışı sayıya çevirebilse şu an şu yazı da Lakers'ın galibiyetinden bahsetmiyor olacaktık.Belki de şampiyonluğundan..



Howard'ın yanında Hedo yine maestro gibi oynayarak bu takım için ne denli önemli bir isim olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Özellikle ilk yarı şut kaçırmayacak dediğimiz Hedo, doğru penetreleri, doğru pasları ve doğru basketbolu ile her şeyi doğru yaparak takımını omzunda taşıdı. İlk yarıdaki müthiş performansının ardından üçüncü çeyrek faul prblemi nedeni ile kenarda fazla süre geçirse de son çeyrek yine hakimiyeti eline alan isimdi. Orlando'nun her hücumunda topu eline alan, oyunu okuyan ve doğru hamleyi yapmaya çalışan Hedo bu konuda başarılı da oldu. Arkadaşlarını besledi, skor üretti, faul aldırdı kısacası fazlasıyla verimli oldu. Cidden Hedo fazlasıyla olgunlaşmış.. Son hücumlara da gerekeni yaptı basketleri buldu. Ancak onun performansına engel olarak yine karşısında Fisher vardı.

2004 Batı Konferansı Yarı Finali'nde Hedo'lu Spurs'e karşı 0.4 saniye kala maçı kazandıran basketi atan Fisher belki de Spurs'un o seneki şampiyonluk yolunun önünü tıkıyordu. Bu kez farklı takımda karşısında çıkan Hidayet'e karşı yine maçın en kritik üçlüklerini sokma başarısı göstererek başka baharı gösteriyordu. Fisher maçta son ana kadar 0/5 üçlük isabeti ile oynadı ve maçı 2/7 isabet ile tamamladı. Biri maçı uzatmaya götüren, bir diğeri de uzatma da Orlando'yu oyundan koparan üçlüktü. Cidden tecrübe çok önemli. Orlando guardları resmen savunmada hücumda sıçarken Fisher tecrübesiyle buralarda neden olduğunu gösteriyordu. Onu uzaktan savunan Nelson'a ise diyecek tek bir lafım yok. Tabi burda Kobe'ye yönelen Magic savunmasına karşı Fisher alternatifini ortaya koyan Jackson'un da başarısını atlamamak gerekir.

Uzatmada da işin tecrübe yönü ağır bastı. İki takımında şut atacak dahi enerjisi kalmamışken tek bir set oynanmadan uzatma periyodu sona eriyordu. Lakers 12-4 ile uzatma periyodunu geçerek serideki 3.galibiyetine uzanıyordu. Şu andan itibaren Orlando'nun işi çok zor. Tek amaçları evlerinde şampiyonluğu vermek istememeleri olacaktır. Yoksa şu tabloda 3-1'den geri dönmek çok ama çok zor.

10 Haziran 2009 Çarşamba

Magic vs Lakers : Game 3

Lakers'ın 2 galibiyetiyle serinin LA ayağı geride kalmış ve 3 maç için Florida'ya dönülmüştü. Magic adına önemli bir maçtı. Baskı vardı üzerlerinde kazanmak için. Kaybedecek olurlarsa şampiyonluk şansları da kalmayacaktı şu noktada. Takım ve seyirciler maçın öneminin farkındaydı ve Magic gerekeni yaparak kazanmasını bildi.

Lakers topu pota altına indirerek oyuna başladı. Bynum ve Gasol endeksli hücumlarla boyalı alanı maçın başında ele geçirmeyi hedeflemişlerdi. Daha sonra ise boyalı alandan hücum etmek yerine başka bir alternatif önlerine çıktı. Kobe Bryant. İkinci maçın özellikle ilk devresindeki kısırlık iki takım adına da ortadan kalkmıştı bu maç. Lakers Kobe önderliğinde, Magic ise takım halinde oldukça yüzdeli oynuyor ve hücumda iki takımda sıkıntı çekmiyordu. İki takım da hücumda böylesine iyiyken işin savunma kısmına baktığımızda Magic adına aslında işler kötü gitmiyordu. Tek sorun Kobe idi onlar için. Yine muazzam bir ilk çeyrek geçirdi. Atmakla kalmadı kendine gelen ikili sıkıştırmalarda da çevresindkei isimleri rahatça buldu. Hem sayıları hem asistleri ile ilk çeyreğin Lakers adına yıldızıydı. Orlando'nun savunma adına verebilecek bir cevabı zaten yoktu, özellikle Kobe bu denli ısınmışken. Lakers ise boyalı alanda üstünlük kurma sevdasına dış bölgeyi boş bıraktı savunmada. Howard'a endeksli savunma sayesinde takımın en önemli şutörü Lewis bile bomboş şutlar buldu. Bunun da üstüne Lakers'ın savunmasını riske ettiği Alston'un ekstra bir gece geçirmesi Orlando adına fazlasıyla olumlu bir gelişmeydi.

Evet Alston ekstra bir gece geçiriyordu. Sokak basetbolundan kalma hünerleri, gözyaşıvari basketleri ile Lakers'ın savunmadaki dengesini bozdu. Ancak Alston bu kadar iyi oynadığı bir maçta dahi takımını baltalamayı, ritim bozmayı sürdürdü. Bir hücumda basketi bulduysa diğer hücumda gereksiz şut tercihleri yaptı, takımın dengesini alt-üst etti. Buna rağmen onun böyle ekstra bir günde olması önemliydi. Magic'in ekstra katkılara ihtiyacı var, öyle ki ilk iki maç benchten yeterince yararlanamamıştı bile.



Alston da değil sadece tüm Magic oyuncuları şut konusunda fazlasıyla iyimser bir maçı geride bıraktı. İlk devreyi finaller rekoru kırarak %76 isabet oranı ile noktaladılar. Kobe'nin ilk devredeki muazzam performansı olmasa Lakers adına fark fazlasıyla açılmıştı. Orlando benchten yararlanamadı dedik.. Cavs serisinin yıldızı Pietrus beklenen katkısını dün gece verdi. Belki bazı şans sayıları oldu ama bunu da Magic'in şut konusunda fazlasıyla iyi olmasına bağlayabiliriz. Pietrus gerek hücumdaki aktifliği, gerekse 2.devre Kobe'ye karşı savunmasıyla oldukça katkı sağladı.

Stan Van Gundy'yi bu konuda anlamak mümkün değil ancak. Tamam çeşitli rotasyon denemeleri yapıyorsun ancak takımın buralara kadar gelmesinde büyük pay sahibi olan Johnson'un günahı ne. Üç maçtır adam gün yüzü göremedi. Şut atmaktan başka bir şey yapmayan -hoş onu da yapamayan- Redick'ler, sakatlıktan yeni çıkmış Nelson'lar ile yeni sistem denemeleri yapacağına koysana oyuna Johnson'u.. Gerek tecrübesi gerek oyun anlayışıyla hiçte fena olmaz oyunda olması. İlk maç Gortat, ikinci maç Redick fazlasıyla süre aldı ancak bu maç için aynı şeyleri söylemek mümkün değil onlar adına. Tamam bir kemik var ancak yan parçaların da belli bir düzende işlemesi gerek. Bir gün o bir gün bu şeklinde olmaması lazım bu işlerin.

He Orlando'nun bu maç yüksek şut isabetiyle oynadığı, gelecek maçlar öyle olmayacağını söylemekte biraz basit kaçar. Orlando'nun bu oyununa karşı Lakers 14 fazla top kullandı ve %50'nin üzerinde isabet oranıyla maçı tamamladı. Yani sadece göz önünde olan Magic değil Lakers'ta şut konusunda ekstra bir gece geçirdi. Bunda Kobe'nin ilk devredeki performansı etken ancak olayın Orlando yüksek yüzdeyle attı maçı kazandıya bağlanması da oldukça gereksiz.

Orlando kazanması gereken maçı kazandı. Lakers karşısında finallerde üst üste üç maç kazanmak zordur. Bunu başarabilirler mi bilemiyorum, ancak bu maçı unutup sıradaki maça da belli bir konsantre ile hazırlanırlarsa neden olmasın. Daha Florida'da oynanacak iki maç var ve Orlando gösterdi ki şu oyunu ile Lakers'a kafa tutabilir. Seri 2-1'e geldi ve şampiyonluk için şansları uçurum değil. Bir maç daha kazanmalarına bakar iş..

8 Haziran 2009 Pazartesi

Lakers vs Magic : Game 2

Serinin ikinci maçı bizlere finalleri izlediğmizi hatırlattı. İlk maçın aksine savunmalar daha ön plana çıkarken çekişme de üst seviyedeydi. Özellikle Hedo'nun performansı bizleri gururlandırsa da kazanan taraf Lakers oldu. İlk iki maçı kazanmak oldukça önemli seride, Lakers şampiyonluk adına şu maçta önemli bir adım attı ve Orlando'yu yarışta arkasına aldı.

Savunmalar ön plana çıktı dedik, bunda birazda iki tarafında hücumlarındaki verimsizlik neden oluyordu. İlk periyot özellikle oldukça kısır bir dönemdi. Bu kısırlığın içinde yaşanan iki önemli olay Howard ve Kobe'nin savunmacılarına 2şer faul aldırarak benche göndermeleri oldu. Kobe'nin karşısına yine savunmasıyla ün yapmış bir Pietrus gelecek hele ki çaylak Lee'ye göre bu konuda daha avantajlı olabilir ancah Bynum'un almış olduğu fauller önemli.

Bynum ne zaman şu konuda kendine hakim olabilecek çok merak ediyorum. Tamam karşısında durdurulmazı zor bir oyuncu olabilir ancak sadece burda değil oyununu genelinde çabuk faul alan bir yapısı var. Bynum'un benche alınması başta kötü gibi dursa da oyuna Odom'un girmesi ve eşleşmeler de dengeyi sağlamak adına iyi bir hamle gibi geliyor bana. Özellikle de Odom dün oldukça istekli basketbol oynayarak Bynum'un yokluğunu hiç hissettirmedi. Lewis'e karşı oldukça başarılıydı.

Lewis demişken ilk yarı sonlarına doğru farkı yavaş yavaş açmaya başlayan Lakers'a karşı Orlando'dan gelen cevap Lewis oldu. Lewis ikinci periyotta oldukça sıcaktı ve üst üste bulduğu üçlüklerle Orlando'nun skordan kopmasını önledi o anlarda. Lewis maçın genelinde de iyi nir basketbol sergiledi zaten. İstatistiki olarak performansına baktığımızda da bunu görebiliyoruz. Özellikle dış şutlarıyla Lakers savunmasını fazlasıyla zorladı.

Orlando'da Van Gundy'nin ilk maça nazaran farklı bir rotasyona yöneleceği belli bir şeydi. İlk maç rotasyon sıkıntıları yüzünden maç erken kopmuştu. Maçın koptuğu anda denemeye koyduğu Howard-Gortat iki uzunlu sistemi bu maç bol bol sahada gördük. Zaman zaman da Tony Battie süre aldı. İlk maçın aksine daha ciddi anlarda bu taktiği denediğinden belki Orlando hücumu zaman zaman aksadı, karmaşa yaşandı ancak zamanla oturdu 2 uzun 3 kısa'lı sistem. Florida'da duruma göre bunu sık sık görebiliriz. Ancak Howard+4 kısa formulü de her takımın durdurabileceği bir sistem değil. Belki de hiç bir takımın durdurabileceği bir sistem değil. bu yüzden çabuk vazgeçmemeleri de gerekiyor mevcut sistemlerini.

İkinci olarak Van Gundy'nin ilk maçta süre vermediği hatta Cavs serisinde de kullanmayı unuttuğu Reddick hamlesi vardı. İlk maça oranla Nelson'un süresini kısan ve Reddick'e daha fazla şans tanıyan Van Gundy aslında istediği verimi alamadı. Aslında Orlando'da benchten gelen isimler iki maçtır gereken enerjiyi veremiyor takıma. Bench katkısı önemli bu alanda ve maç maç birilerinin çıkıp gerekli katkıyı yapması gerek. Reddick'ten bahsediyorduk, savunmasıyla yine bir nevi oyuna tutundu ancak hücumda Reddick futbol tabiri ile takımı 10 kişi bıraktı. Reddick'in işi şut atmak bu böyledir. Ancak gerektiği anda şutları girmedi, özellikle uzatma periyodunda kaçırdığı üçlüğün ardından ivme tamamen Lakers'ın eline geçti o pozisyondan sonra.

İkinci yarı hücumların daha da ön plana çıkması ile Lakers'ta Kobe ve Magic'te ise Hedo oyunda ön plana çıkan isimler oldular. Özellikle Hedo ikinci yarı muazzam bir basketbol ortaya koyarak bu takımdaki yerini, liderliğini bir kez daha gösterdi herkese. Özellikle üçüncü periyot dış şutlarıyla takıma ivme kazandıran Hidayet son periyot ise oyununu başka bir boyuta çekti.

Van Gundy son çeyrek oyun kurucusu olmadan oynadı. Nedeni ise Hedo'ya olan güvencesiydi. Hedo hücumda oyun kurucu görevi yaparak takımın beyni görevi görürken savunmada da rakibin en önemli silahı olan Kobe Bryant'ı durdurma işini üstleniyordu. Oyunun bu kritik anlarında son çeyrekte sorumluluğu alan Hidayet bu işin altından başarıyla kalkıyordu. Lakers'ın son hücumunda jeneriklere geçecek bir pozisyonda Kobe'ye tertemiz bir blok yaparak -evet muazzam bir bloktu, tekrarlarını izledikçe daha da mest oldum- 0.6 saniye kala topu takımına geçiren Hidayet maçı kazanma şansı için kenarda topu eline alıyordu. Son top yine onun elindeydi, aslında herkes oynanacak oyunu biliyordu, Howard ile daha önce de denedikleri gibi bir aley-oop oyunu. Ancak dikkatler Howard ve Lewis'in üstündeyken Lee ile son topu oynamak gerçekten cesaret işidir. Lee'de az kalsın baskete çevirecekti o pozisyonu ancak olmadı. Tekrarladan gördüğümüz kadarıyla pozisyon zaten basket ama..


Uzatmada da maçı daha çok isteyen Lakers'tı. Uzatma periyodunda yine Kobe'yi savunma da alan Hedo gerektiği yerlerde durdurmasına karşın iki pozisyonda sayıya izin veriyordu. Eee sonuna kadar Kobe'yi kilitleyecekte değil yani.. Kobe belki ilk maçtaki oyununu ortaya koyamadı ancak yine de skorun ve oynanan basketbolun gerektiği kadar oyuna hükmetmesini bildi. Kobe dışında dün gece fazlasıyla istekli olan bir Gasol vardı. Bynum'un faul problemine girmesiyle Howard ile daha haşır-neşir olan Gasol buna rağmen oldukça verimli oynadı.

Lakers avantajı eline geçirdi. 2-0 4 maçlık bir seri için önemli bir skor. Her ne kadar sıradaki 3 maç Orlando'da olacak olsa da maksimum 5 maçın kaldığı final serisinde Orlando'nun 4 maç birden alması biraz zor gözüküyor. Lakers deplasmanda bir maç alabildiği takdirde şampiyonluğunu da ilan eder büyük bir ihtimalle.

Şampiyon Magic

Evet yaklaşık 5 gündür devam eden anketimiz bir kaç saat içinde sonlanmak üzere. 33 kişinin katıldığı ankette şu an kim şampiyon olur sorusuna Orlando Magic diyenlerin sayısı 22..

Evet ankete katılanların %66'sı Magic derken %33'ü ise Lakers'ın şampiyonluğa ulaşacağını öngörmüş. Şu an finallerin 2. maçının devresindeyiz. Bakalım hangi takım maçı kazanacak oldukça kritik bir maç iki takım adına da..

5 Haziran 2009 Cuma

Lakers vs Magic : Game 1


Sahada iki takım düşünün. Biri istediklerini harfiyen uygulayan oyuna hükmeden ve rakibini kilitlleyen bir takım. Diğeri ise panik anlarında bir ihtimal skor üretebilen, set hücum edemeyen, savunması dağılmış bir takım. Ehh buna bir de ilk bahsettiğimiz takımın süper star oyuncusu da olağanüstü bir gece geçirince bunun adı tecavüz oluveriyor.

Orlando aslında istediği gibi başladı maça. Howard'a bol bol top indirdiler, rakip uzunlara zor anlar yaşattılar. Bunun yanında takımda sorumluluk alması beklenen isim Hidayet ilk çeyreğe muazzam bir başlangıç yaptı. Orlando oynadığı oyunla sinyali vermiş gibiydi ancak hatalı sollama kötü sonuçlara yol açabiliyor.

Orlando ilk çeyrek belli şeyleri ne kadar iyi yapmaya çalışsa da maçın geri kalanında yaptıklarının üstüne koymak yerine düzeni bozmaya karar verdi. Öncelikle sakatlıktan dönen bir Nelson var. Finalde oynaması bekleniyordu ancak henüz ilk maçtan rotasyona dahil edileceğini bilmiyordum. Nelson bir hayli de fazla süre aldı ancak özgüven sorunu vardı. Maça fena başlamadı aslında ancak hazır olmadığı kesindi. Sakatlıktan yeni çıkmış olmasına rağmen drive'ları Fisher ve Farmar'a zor anlar yaşattı. Ancaak belki de sakatlıktan yeni çıkmanın etkisiyle şut konusunda henüz kendine güveni yok. Bunu fırsat bilen Lakers savunması Nelson'u savunmada riske etti ve istediğini aldı. Böylece doğru ikili sıkıştırmalarla da Magic hücumuna zor anlar yaşattılar maç boyunca.

Şimdi yenilgiyi Nelson'a bağlamak mantıksız sonuçta kötü oynayan bir takım var ancak takımın form durumu iyiyken yapılan bu rotasyon değişikliğinde yeni parça sorun oluşturacaktır. Cavs serisinde Alston ve Johnson gayet güzel idare etmişti. Hani biraz biraz alıştırırsın Nelson'u belki 3.maçtan sonra adam akıllı süre verirsin ancak 3.5 ay kenardan maçları izlemiş birine henüz finallerin ilk maçında 23 dakika süre alırsa fatura birazda ona ve koça çıkar. Normaldir.

Lakers'ta maç boyu pota altından oldukça fazla skor buldu. Boyalı alanda Magic'e karşı net bir üstünlüğü olan Lakers ribauntlarda da rakibini geçmeyi bildi. Özellikle rahat boyalı alanda rahat pas alışverişi dikkatimi çekti Lakers'ın. Hey gidi hey geçen sene Celtics serisinde bunları göremiyorduk işte.

Şimdi Howard yine etkiliydi maçta. En azından Orlando maç boyu topu ona indirmek için çaba sarf etti, eskiden olduğu gibi ilk periyottan sonra Howard'ı boyalı alanda unutmadılar. Howard gerek Bynum'u gerekse Gasol'u zorladı hatta ilk yarı için faul problemine dahi sokmuştu uzunları.

Howard pota altında bunları yapadursun Lakers'ın ise farklı bir cevabı vardı: Kobe Bryant.. Lakers'ın uzunları faul yaparken Orlando'da Kobe karşısında kimse duramadı. Önce Lee'yi perişan eden -Lee'ye de ayrı parantez açmak lazım adam savunma da Kobe ile boğuşsa da hücumda verimli olmaya çalıştı. Fena iş yapmadı- Kobe daha sonra LeBron'u savunan adam olarak ün yapan Pietrus'u da denize dökerek mükammel bir maç çıkarttı. İkinci periyotta 33-28'den sonra sazı eline alan Kobe'nin hücum performansı Lakers'ın takım halinde gaza basmasına neden oldu. O andan itibaren savunmada da inanılmaz dirençli oynadılar ve maçı kazanmak için gerekli her şeyi yaptılar. Savunma da vites arttıran Lakers'a karşı yine bir üçüncü çeyrek sendromu yaşayan Orlando doğru düzgün hücum edemedi ve maç orada koptu. Set hücumu oynayamayan dış şutlara yönelen ve orada da yüzdeli olamayan Magic'de Hedo'da beklenilen performansı gösteremedi. Özellikle Lakers'ta savunmasıyla Hedo'yu kilitleyen adam olan Luke Walton'un da finalde cidden iyi oynadığı bir maç gördük ya daha ne göreceğimiz kaldı bilemiyorum.


Maçın hikayesi Kobe'ydi. Adam çıktı çatır çatır oynadı aldı maçı. Yukarıdaki fotoğrtaki gibi maç boyu hırslı olan içeriye yüklenen, istediğini elde eden Kobe belli ki kafasına koymuş. Bu şampiyonluğu kaybetmeye niyeti yok. Kobe maçı 16/34 şut yüzdesiyle tamamladı ancak son 7 şutunu oyunun laçkalaşan döneminde attı ve sadece bir isabet kaydedebildi. Zaten onun neler yaptığını görmek için maçı izlemek yeterli. Attı, attırdı, yönetti, kazandı..

Orlando için deplasmandaki 2. maç kritik olacak. Eğer 2-0 ile dönerlerse Florida'ya üst üste 3 maç sahalarında olmalarına rağmen seriyi çevirmek kolay olmayacak. Tecrübe farkı da terazinin Lakers tarafında ağır basmakta. Bu yönden Orlando'nun işi zor olacak. Lakers aldığı ilk maçla beraber iyi oyunu ile mesajı da verdi, bu şampiyonluğu kaybetmeye niyetleri yok.

4 Haziran 2009 Perşembe

Hadi Rastgele !!




Hedo gayet rahat ve sakin. Her zamanki gibi..

3 Haziran 2009 Çarşamba

Los Angeles Lakers - Orlando Magic

Eveeet.. Sonunda geldik bu büyülü arenaya. Nba Finalleri.. Lakers'ın sezon başından beri burada olacağı tahmin ediliyordu. Ancak işin diğer kısmı konusunda Magic pek tahmin edilebilir bir isim değildi. Cavs yada Celtics Doğu'dan gelecek finalist için en güçlü iki adaydı ancak bu iki takımı da Magic basketboluyla adeta denize döktü ve kazıyarak, basketbol oynayarak finallere çıktılar.

Buraya kadar gelmeleri büyük başarıdır. Özellikle Celtics önünde 3-2 geriye düştükten sonra, moralman çöküntü yaşamadan seriyi çevirmek, Cavs serisine yorgun ve 20 sayı farkla başlayıp buna rağmen adeta basketbol dersi vererek Doğu'nun en büyüğü olmak kolay işler değil. Başarıları fazlasıyla takdiri hak ediyor Orlando'nun. Tabi bu başarıda en büyük pay sahiplerinden birinin bir Türk olması da bizleri fazlasıyla gururlandırıyor. Hidayet'i finallerde izleme şansına sahibiz bu sene. Hem de takımda topu elinde tutan, sorumluluk alan biri olarak, sadece biz değil tüm dünya ile beraber izleyeceğiz Hidayet'i.

Guard rotasyonundan başlayalım. Öncelikle Nelson'un dönme ihtimali var ve ciddi ciddi konuşulmakta ilk maç öncesinde. Hazır mı sorusunun cevabı net değil avantaj yada dezavantaj mı olacak bu Magic'e göreceğiz. Ancak karşısında son yılların en kötü performansını sergileyen Fisher'ın olması hem Nelson için hem de Alston için oldukça önemli olacaktır. Lakers'ın yapısında guard önemli değil özellikle hücumunda ancak savunma da iş değişiyor. Savunma da bir şekilde rakip guard gelip Fisher'a karşı kariyer maçı oynayabiliyor. Orlando'nun fazlasıyla ekmek yiyebileceği bir nokta ve seri boyu Fisher'ı zorlamaları gerek.

Şutör guard'lara gelelim. Orlando eğer Lebron'a yaptığı gibi Kobe'yi de durdurmaya çalışmaz ve savunmasını yan parçalara uygularsa gayet başarılı olabilir. Zaten o sistemde bile LeBron'a karşı inanılmaz oynayan Pietrus tüm gözlerin üzerine çevrilmesini sağladı. İlk beş başlayacak isim bu seride de Lee olacaktır. Henüz çaylak bir ismin play-off'ta bu kadar iyi oynaması sürpriz bir olay. Bir iki maçlık değil katkıları her maç elinden geleni ypıyor, ceza şutları konusunda tehlikeli. Ancak işin savunma yönünde özellikle de ligib en iyi oyuncularından birisine karşı ne yapacak orası muamma. Pietrus'u henüz ilk dakikalarda bile kenardan gelirken görebiliriz. Kobe'yi mümkün olduğunca yavaşlatmaya çalışacak Magic. Pietrus, Kobe'nin önünde durur ve içeri drivelarını engellerse avantaj sağlayabilirler. Ancak yine de bu bölgede avantaj sarılarda.


Kritik eşleşme sf pozisyonunda olacak. Ariza ve Hedo.. Hedo muhtemelen pozisyonuna rağmen buraları en iyi bilen isim olarak genelde rakip sahaya topu taşıyan isim olacaktır. Zaten onun saha görüşü ile verdiği paslar oynattığı oyun cidden inanılmaz. Oldukça başarılı bu konuda Hedo. Onun varlığı bile Orlando'nun nefes almasını sağlayabilen bir etmen. Ego sorunu da yok. Gelir oyununu oynar şut kullanmak önemli değil onun için. Bu seri de de karşısında zorlu bir isim var. Trevor Ariza Lakers'ta en büyük çıkışı yapan isim bu sezon. Özellikle ceza şutları konusunda oldukça meziyetli. Savunmada da aklı ile rakibine zor anlar yaşatan biri. Hedo için kolay eşleşme olmayacak ancak benim tahminim Hedo'yu oyunun büyük bölümünde özellikle son çeyreklerde Kobe'nin alacağı.

Serinin en kritik eşleşmesi ise Lewis-Gasol eşleşmesi olacak benim gözümde. Çünkü savunma konusunda iki takımında bu isimlere verebileceği cevap yok. Durdurulan isim belki de o gece maçı kaybettirecek takımına. Gasol'un fizik üstünlüğü yadsınamaz Lewis'e karşı. Özellikle onun saha görüşü sayesinde kendinden kısa oyunculara karşı oldukça faydalı olduğunu biliyoruz. Alçak post'ta bire bir yakaladığında affetmeyecektir Gasol. Lewis'in savunma kısmında Gasol'e dur diyebileceğini sanmıyorum. Gerek orta mesafe yeteneği gerek pas yeteneği gerek basketbol bilgisiyle Gasol ön plana çıkıyor. Ancak Magic hücumuna döndüğümüzde Lewis'in de ayrı avantajları var. Bir kere Lewis dış şutları seven bir uzun. Hani bir 4 numara değil de 3 numara özellikleri bulunan bir isim. Bu Gasol'u fazlasıyla zorlar. Eğer Gasol Lewis'i dışarılara kadar takip ederse Howard pota altını duman eder bırakır. Hangi takımın savunma da bu iki isme daha çok cevabı varsa o takım avantajlıdır benim gözümde.

Gelelim pivot kısmına. Howard gösterdi ki faul yüzdesini finallerde oldukça yukarıya çekti. Durdurulması için faule başvurulmaması gerek. Howard potaya yakın topu eline aldığında durdurulması çok zor bir isim. Lakers'ın onu potadan uzak tutması gerekecek. Bynum ise Lakers'a bu sezon play-off'ta aman aman katkı sağlayamadı. Henüz 21 yaşında ve ilk play-off'u. Onda da tecrübe eksiklikleri var ancak bu eksiklikleri takımdaki diğer elemanların kapattığını söylemek gerek. Onun yapacağı tek şey Howard'ı potadan uzak tutmak ve hücumunda ise ekstra katkılar vermek olacaktır. Sadece Howard'a odaklanmalı maç boyunca..

Bench desteğine bakacak olursak şüphesiz Orlando adına en önemli isim Pietrus olacak. Eğer Nelson dönüş yaparsa ki zaman zaman Hedo'nun da guard oynadığını düşünürsek A.Johnson'a fazla süre şansı olur mu bilemem ancak olursa da yine Fisher'a karşı sırıtmayacağı kesin. Bunun dışında Howard faul problemine girerse Gortat gibi savaşçı bir isim var ancak onun da ne yapacağı günden güne değişmekte. Pek güvenilmesi gereken bir isim olmadığı aşikar.

Lakers tarafına baktığımızda Odom'un adını söyleyebiliriz bench konsunda. Özellikle Bynum olurda faul problemi yaşarsa Howard karşısında bol bol sahada görebiliriz onu. Bu da Lakers'ı fiziksel açıdan oldukça zor bir duruma sokacaktır ancak Odom'un Denver'a karşı oynadığı son iki maçta oldukça umut verici finaller için. Fisher'ın yedeği olarak Farmar ve Brown var. Özellikle Shannon Brown büyük atılım yaptı son dönemde. Farmar'ın değil de Brown'un daha fazla süre alması taraftarıyım.

Yer yer Lakers yer yer de Magic avantajı eline alıyor pozisyonlarda. Oldukça güzel ve seyir zevki yüksek bir seri olacağı kesin. Eee biz de Hedo dolayısıyla farklı bir gözle izleyeceğiz bu sezonki finalleri. 2-3-2'lik serinin deplasman takımına daha fazla avantaj yarattığını düşünsem de üst üste 3 maç almakta biraz zor gibi geliyor Magic için. Bu yüzden kazanmak istiyorlarsa 2-0 ile dönmemeleri gerek Florida'ya. Staples'ta maç çalmanın bir yolunu bulmalılar. Lakers ise geçen sene başına gelenlerin ardından -özellikle 4.maç- bu sene ayrı bir motivasyonla çıkacak finallere. Kağıt üstünde de favori konumundalar ancak Orlando buraya gelene kadar bir bir o kağıtlarda yazılanları yanılttı. Bakalım hangi testi kırılacak hangi takım yüzüğü elde edecek?
Seri hakkında net bir tahmin yapmıyorum. Sadece ekran karşısına geçip zevkini çıkarmaya çalışacağım. Ancak 7. maça kalmadan 6. maçta bir tarafın işi bitireceğini tahmin ediyorum. Haydi başlıyoruz..

Seri için yukarıya ankette açtık. İkinci maç başına kadar anket sürecek. Bakalım takipçiler hangi tarafta ? Mvp seçimim tamamiyle apaçi'dir :)

Tahmin: 4-2 Lakers-Magic
Mvp: Kobe Bryant -Lakers-
Hedo Turkoğlu - Magic-
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...