Euroleague etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Euroleague etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Aralık 2010 Çarşamba

Fenerbahçe 100-97 Cibona (Fırtına Devam Ediyor)


Euroleague'de fırtına gibi esen Fenerbahçe Ülker son olarak evinde henüz galibiyeti olmayan Cibona'yı geçmeyi bildi. Maçın başından beri kurduğu üstünlükle dikkat çeken Fenerbahçe Ülker maçı 30 sayı farkla 100-70 kazanarak averaj olarak da iyi bir avantaj elde etti grupta.

Maçın hemen başında savunmada fazlasıyla istekli başlayan Fenerbahçe Ülker, Ömer'in Bogdanovic'i savunmada alması ve hücumad bir anda 10 sayı ile fırlaması ile ilk molaya Fenerbahçe önde giriyordu. Maçın hemen başında öne geçen Fenerebahçe bir daha bu üstünlüğü kaptırmayacaktı. Ömer'in ilk çeyrekteki iyi oyununu devam ettiren isim Kaya Peker oldu. Euroleague kariyerinin 1000. sayısına ulaşma hedefi ile maçaç ıkan Kaya oldukça motive olduğu maçta pota altında önemli bir tehdit oldu.

Spahija çok cesur hamleler ile devam etti maça. Henüz ilk çeyrekte Erbil'i oyuna süren ve sonrasında da sahadaki beşi Can Maxif Mutaf ile takviye eden Spahija maçın henüz yarısı dahi geçmemişken bu genç oyunculara bu şansı tanımışsa iyi bir mesaj veriyor demektir. Bu takımda herkesin yeri var ve kim hak ediyorsa formayı o giyecek. Gençler adına da güzel bir tecrübe olmuştur bu maçta aldıkları süreler. Üçüncü periyotta Oğuz ve Kinsey ile skor bulmaya devam eden Fenerbahçe, Mirsad ile de üst üste hücumlar kullanıyordu. Rako Ukic'de fazlasıyla verimli oldu. Saha içi yüzdesi fazlasıyla yüksekti.

Fenerbahçe önemli bir sınavı daha atlattı. Haftaya Barca maçı içerde olacak ve eminim ki kazanırsak liderliğe kadar gideriz. Siena'yı burada 13 sayıyla geçmeyi bildik. Belirli bir avantajımız da mevcut. Kalan üç maçın ikisi de İstanbul'da. Fikstür avantajı, takımdaki hırs mevcutken bu takımın kolay kolay sırtı yere gelmez. Yürüyedur Fenerbahçe Ülker.

11 Kasım 2010 Perşembe

Fenerbahçe:81 - Siena:68


Geçtiğimiz hafta Barcelona maçını aşırı yorgunluktan dolayı uyuyup izleyememiş ama müthiş son çeyreğine tanıklık etmiştim. Bu maçta da aynısı oldu. Maç öncesi ertesi günkü vizeme çalışayım derken uyuya kalmışım. Kalktığımda üçüncü eyreğin ortaları ve fark 15-20 civarlarındaydı. Maçı kaçırdığıma falan üzülmüyorum indirir arşivime katarım bu güzel galibiyeti kaçırdığım için, şu salonu böyle dolu olduğu bir maçı kaçırdığım için üzülüyorum. Şu ana kadar Euroleague seyirci sayısının bu sezon en çok olduğu maçı yaşadık dün gece.

Geçen haftaki Barcelona maçından sonra bu maç daha bi önemli hale gelmişti. Siena'da Fenerbahçe'de yoluna kayıpsız devam ederken gruun geleceği, liderlik açısından fzlasıyla önem arz eden bir maçtı. Geçtiğimiz sezon da aynı grupta bulunan Siena ve Fenerbahçe arasındaki İstanbul'daki maç Siena'nın 43 sayılık galibiyetiyle sonlanmıştı ve tribünde 1000 kişi dahi yoktu. Acaba Siena'lı oyuncular salona çıkıp o seyirciyi görünce neler düşünmüştür kim bilir. Fenerbahçe yine müthiş bir savunma yaptığı maçta her çeyrek skor üstünlüklerini ele almış ve rahat bri galibiyete ulaşmış. Sayı farkı maç sonuna doğru bir ara 20'lere çıktı ama 13 farkla maçı noktaladık. Sayı farkının da önemli olduğu grupta Barca'yı ve Siena'yı farklı mağlup etmek fazlasıyla önemli. Haftaya Charlotte deplasmanında olacağız Fransa'da. Barcelona ve Siena galibiyetlerinden sonra sürpriz bir yenilgi istemiyoruz zaten şu oyunu devam ettirelim yenemeyeceğimiz takım yok. Hedef Final-Four dedik sezon başında yoldan sapmadan oraya doğru ilerliyoruz. İnşallah Mayıs ayında da orada o dört takım arasında yer alacağız. Takımı yanlız bırakmayan taraftara bize bu sevinci ve gururu yaşatan oyunculara da sonsunz teşekkürler.

4 Kasım 2010 Perşembe

Barcelona 61-69 Fenerbahçe Ülker


Şu maçın tarifi nasıl olur nasıl anlatılır bilemiyorum. Euroleague şampiyonu Barcelona'yı normal sezonda 19 maçtır yenilgi görmeyen Barcelona'yı hemde kendi sahasında 61 sayıda tutarak 8 sayı farkla yenmek muazzam cidden muazzam. Şu takım yolun en başında Final Four hedefi ile yola çıkıyoruz demişti artık hedef bu galibiyetle perçinlendi.

İlk devreyi izleyemedim ancak Barca'yı 28 sayıda tutmak yapılabilecek en iyi işlerden biridir. Savunmamız mükkemeldi ikinci devrenin başında biraz bocalasakta son bölümde yine bu yüreği yansıttık. Özellikle üçüncü çeyrek skor üretmekte dahi zorlandık ve rakibe kolay sayı şansı tanıdık. Tam ivmeyi Barca eline alıyordu ki maçın kaderini değiştiren Emir'in üçüncü çeyreğin sonunda gönderdiği üçlük oldu. O basket bana göre maçı kazandıran Fenerbahçe'yi kazanabileceğine inandıran basketti. Ukic'in performansına diyecek sözüm yok keza Greer'de çok çok önemli katkı verdi takıma. Ve Ömer Onan. Navarro'yu savunma görevini başarıyla tamamlayan Onan rakibin en iyi hücum silahını kilitlemeyi başarıyordu.

Fenerbahçe müthiş başladı Euroleague. İlk hafta gelen galibiyetin ardından Cibona karşısında biraz olsa zorlansakta Barca'yı deplasmanda devirerek 3te 3 yaptı ve Siena ile ilk sıraya oturdu. Haftaya İstanbul'da Siena konuk ve grupta bir diğer önemli rakibimize karşı oynayacağız. Deplasmanda Barca galibiyetinden gelen takım için Sinan Erdem doldurulmalı. Sıra şimdi Fenerbahçe taraftarında. Takım oynuyor ve bu oyunla final four yapacak kapasitesi de var. Seyircinin takıma olan inancını göstermesi e bu önemli galibiyet sonrası Fenerbahçeli oyuncuları alkışlamak için orada olmalılar. Sırada Siena var. Ondan da inşallah gelir bir galibiyet.

27 Ekim 2010 Çarşamba

Efes Pilsen 79-63 Valencia


Geçtiğimiz hafta Union'a yenildikten sonra bu maçtan çıkacak sonucun Efes Pilsen galibiyetinden başka bir türlü sonuç olmaması gerekiyordu, aksi taktirde temsilcimiz henüz grup maçlarının başında umutlarını ciddi anlamda azaltacaktı. İlk yarıda meydana gelen Skytürk kaynaklı yayındaki gidip, gelmeler temsilcimiz Efes Pilsen'in de iyi başlamamasıyla, acaba yine bir mağlubiyet mi geliyor dedirtmedi değil ancak devamında gelen iyi savunma, takımı oyunun içine sokup rakibini geçmesini sağladı. Maçın sonunda oluşan 16 sayılık fark, Valencia'nın ikinci maçından da 16 fark ile sahadan mağlup ayrılmasını ifade ediyordu.

Savunmada oyun konsantrasyonundan uzak, hücumda bazı anlarda Roberts sayesinde dönen topları da kullanma şansı bulan ama istediği pozisyonları bulamayarak oyuna başlayan Efes Pilsen ilk periyodun yarısında 2-12 geriye düştü ancak bu dakikadan sonra sahaya çok farklı bir Efes Pilsen takımı yayıldı. Savunmada işi çok daha ciddiye alan, rakibi top kayıplarına zorlayıp kolay şut imkanı vermeyen. Hücumda daha rahat sayı imkanı bulan bir takım izledik. Öyle ki, ilk periyodun ilk 5 dakikası 2 sayı bulan takım geri kalan 5 dakikayı 12, diğer periyotları da sırasıyla 20-23 ve 22 sayıyla bitirdi.

Geçtiğimiz günlerde takıma katılan, henüz alışma döneminde olan tecrübeli Hırvat oyuncu Vujcic önümüzdeki maçlar adına ışık verdi. Pasör özelliğiyle tanınan Vujcic, bu maçta da bunlardan bir bölüm sundu. Uzun adam konusunda sıkıntısı olan Efes Pilsen için elbette ki Vujcic'in bu katkısı çok önemli olacak. Ama, pota altı savunmasında sıkıntılar hala sürüyor. Bu istatistiklerle de, Savanovic 15 - Lishchuk 12 - Javtokas 10 şeklinde açıklanabilir. Efes Pilsen'in zayıf noktası, Dudley yerinde savunma yönü ön planda olan bir isim olsa fena olmazdı.

Gecenin yıldızı Thornton'un maç içerisinde ribauntlara verdiği destek, sadece o da değil. Kerem Tunçeri'yi de buraya ekleyebiliriz. Thornton 10, Kerem Tunçeri 4 ribaunt ile kısa rotasyonundan ribauntlara önemli destek olarak gözüküyor. Bu 14 ribaunttun, 5'i de hücum ribauntu. Ofansta ön plana çıkan bu ikiliden Thornton 19 sayı atarken %87 iki sayılık, %50 üç sayılık oranlarıyla takımını sırtladı.

Bu maç Sinan Güler'in forma giymesi sevindirici, ama Ender Arslan'ın hala 4 numaralı yabancı guard Wisniewski'nin arkasında olup, ciddi süre alamaması üzücü bir durum. Wisnie henüz neden Ender'in önünde olduğunu gösteremedi.

Üçüncü periyottan itibaren kontrolü iyice eline alan Efes Pilsen, 8-0'lık seriyle Valencia'ya karşı skor avantajını yakaladı ve son periyotta da maçın genelinde kötü olan Rakocevic'in katkılarıyla maçın farklı bir şekilde bitmesini sağladılar. Grupta ilk galibiyetini alan Efes Pilsen, Panathinaikos ve Cska maçları öncesi haftaya içeride Milano'yu ağırlayacak.

21 Ekim 2010 Perşembe

Regal Fc Barcelona 80-66 Cibona Zagreb


Fenerbahçe Ülker'in grubunda yer alan son şampiyon Barcelona beklendiği gibi rahat bir oyun ve skorla Euroleague sezonunu açtı. Maçın başlamasından itibaren üstünlüğünü rakibe hissettiren Barcelona, zaman zaman hücumda sıkıntı yaşasa da Cibona'nın kadro kalitesi olarak düşük bir seviyede olması bunun maça yansımasına izin vermedi. Oyunun bitse de gitsek havasına dönmediği dakikalarda Bogdanovic dışında sorumluluğu üstlenecek bir ismin çıkmaması, pasa dayalı oynamayan Cibona'nın işini oldukça zorlaştırdı.

Hücum planlarını sadece içeriyi teke tekte zorlayarak ortaya koymuş olan Cibona, bu durumda hücumda oldukça sıkıntı yaşadı. Uzun süre sayı bulamadı. Hemen maçın başında 2 dakika içerisinde 6 sayı bulan Cibona, devamında 8 dakika içerisinde de 6 sayı buldu. Aynı şekilde ikinci periyodun ilk 8 dakikası sadece 3 sayı bulabilen Cibona, 2 dakika içinde bulduğu 5 sayıyla devreyi 20 sayıyla bitirebildi. Devre boyunca tek bir asisti olmayan Cibona takımı, üçlük isabeti de bulamadı.

İkinci devreye hücumda momentumu yakalayarak başlayan Barcelona, 51-26'lık bir üstünlük ile maçın zirve anını yaşadı ama maçı rolantiye alıp, bitse de gitsek havasına geçince skoru korumak kolay olmadı. Bu skordan sonra ki 14 dakikalık dilimin tabelaya yansımış şekli, 29-40 ile Cibona lehine. Üçüncü periyotta 2 asist yapan Cibona, 41 sayının 22'sini de Bogdanovic'den buldu. Maç içerisinde 25-24'ten sonra yakalanan antreman havası skoru diğerleri lehine doğru açtı. Bu hava takımın asist sayılarına ve üçlük isabetlerini de yansıdı. Son periyot Cibona'nın 7 asisti ve 4 üçlük isabeti var.

Gelecek hafta Cibona sahasında Fenerbahçe Ülker'i ağırlayacak ve ilk hafta oynanan oyunlara bakarsak Fenerbahçe Ülker'in rahat kazanmasını bekleyebiliriz. Hücumda kısıtlı opsiyona sahip Cibona'yı, çok çeşitli silahlarla Fb Ülker yenerek Barcelona deplasmanına 2'de 2 ile moralli gidecektir.

Union Olimpija 95-90 Efes Pilsen


Geçen hafta Cumhurbaşkanlığı kupasında Fenerbahçe Ülker'i geçtikten sonra hafta sonu Antalya'ya karşı süpriz bir mağlubiyet alan Efes Pilsen için Euroleague sezonu da istediği gibi başlamadı. Kağıt üzerinde rahat bir şekilde rakibini geride bırakmasını beklediğimiz Efes Pilsen'in almış olduğu bu mağlubiyet moralleri ciddi anlamda bozdu.

Geceye kötü başlayan Efes Pilsen, rakibine pota altından ciddi sayı imkanı verdi. Bunu kullanmaktan kaçınmayan Union, hücumda yakaladığı akıcılık ile maçın başında üstünlüğü eline alarak bunu skora da yansıttı ve 16-8 öne geçti. Maçın başlangıcında savunmada istediği düzeni ortaya koyamayan Efes, aynı şekilde hücumda da pota altına top sokmaktan uzak ve sadece Rakocevic'in eline bakar bir şekilde 8 sayının 6'sını bu oyuncudan buldu. Periyot sonunda da atılan 16 sayının 8'i Rakocevic'den gelmişti. Bu anlarda ilk periyodun sonlarına doğru gelen tam saha baskı ve set oyununa karşı savunmanın sertleşmesi, maçın gidişatı adına umutlandırdı ki bu savunma değişkenliği guard değişimi sonrası Kerem Tunçeri'nin rol almasıyla öne çıktı. Ancak ikinci periyot dışında savunma pek ortada olmayınca Efes rahat kazanabileceği maçı sıkıntıya soktu.

İkinci periyodun başında sertleşen savunma ve bununla beraber kolay sayı imkanı vermeyen Efes Pilsen, ilk basketi 5.55 kala yedi. Burada oyunu tamamen kendi lehine çevirememesi hücumda yakalanamayan momentumdan kaynaklıydı. Bu süre zarfı içerisinde Efes'in maç içindeki ilk üçlük isabeti Kerem Tunçeri'den gelmesine rağmen, bir hücum iyi üç hücum kötü olunca yapılan savunma bir değer kazanmadı ki Gregory üst üste sayılarla farkı tekrar çift hanelere yaklaştırdı. Hücumda bireysel performansa kalan, pota altını kullanamayan Efes Pilsen için periyotta şans anı Rakocevic'in yakaladığı basket faul ile gelen sayılar oldu. Bunun peşine Nachbar'ın Efes Pilsen adına gelen ikinci üçlüğü periyot sonuna doğru farkı tekrar aşağılara çekti ve Efes öne geçme şansı yakaladı. Ancak Rakocevic'den gelen basit top kaybı, devrenin 30-29 Union lehine bitmesine ön ayak oldu.

İlk yarıda hücumda yakalanamayan üretkenlik, istatistiklere de 1 asist olarak yansıdı. Takım olarak sadece 1 asist yapan, savunmada bir periyot hiç bir hareketlilik göstermeyen Efes Pilsen'in sadece 1 sayıyla devreyi geride kapatması şans olarak değerlendirilebilir ki ikinci devre bunu kullanması için ciddi fırsatlar geldi. Ama Efes Pilsen'in maçı almaya niyeti pek yoktu, alamadılar da zaten.

Efes Pilsen adına maçın en üretken döneminin yaşandığı üçüncü periyot, istatistiklerde de 7 dakikada 5 asist daha yapılarak asist sayısının 6'ya çıkmasıyla kendini belli etti. Ancak bu sefer sorun olarak savunma gözüküyordu, ve iyi hücum yaparken verilen bu kolay sayı imkanları farkın bir türlü açılmasına izin vermiyordu. Maçın belli bölümü hariç, ikili oyunlarda çok kötü savunma yapan Efes Pilsen Union Olimpija oyuncularına ciddi şans verdi. Gregory 16, Pinkney 23 sayıyla maçı tamamladılar. İlk periyotta olduğu gibi, üçüncü periyotta da rakibe kolay sayı imkanı veren Efes Pilsen sırasıyla 22 ve 23 sayı yedi. İkinci periyotta bu rakam sadece 8, evet 8.

Kötü savunma son periyotta da devam edince, Union Olimpija taraftar desteğiyle bir ara momentumu kendi lehine çevirmek üzereydi ancak Efes Pilsen'in Union'ın top kaybıyla yakaladığı şans 6-7'lere çıkacak farkı 2'ye indirdi ve maç sonuna kadar bu şekilde giden maça dönüştü. Maç boyunca belki de iyi yaptığımız şeylerin başında gelen ribaunt konusunda maçın sonunda kaptırdığımız bir ribaunt, 3 sayılık farkı eritmeye neden oldu ve son top iyi kullanılmayınca 71-71 ile maç uzadı.

Uzunların beşlemesinden dolayı Dudley'in uzatmalarda süre bulmasını saymazsak 7 kişiyle oynayan Efes Pilsen'in Ender'e sadece 2 dakika vermesi ve Sinan Güler'in oyuna hiç dahil olmaması dikkat çekici.

Uzatma dakikalarında Nachbar ve Roberts'dan yararlanamayan Efes Pilsen, maç boyunca pek süre alamayan Dudley ile oynamak durumunda kaldı. Kerem Tunçeri'nin basketleriyle uzatmaya iyi başlanmasına rağmen bitirici darbe yine vurulamadı, maç ikinci uzatmaya gitti. Burada hücumda yapılan hatalar ile üstünlüğü kaptıran Efes Pilsen, rakibin serbest atışlarda isabet bulmasıyla da maçı 95-90 kaybetti.

20 Ekim 2010 Çarşamba

Fenerbahçe:86 - Lıetuvos Rytas:69


Bu sezon final four hedefi ile yola çıkan ve kadrosunu şekillendirek Fenerbahçe Ülker Euroleague'de bu sezonki ilk maçına seyircisi önünde çıktı. Lietuvos Rytas'ı evinde ağırlayan Fenerbahçe maçtan 86-69 galip ayrılarak Avrupa arenasına iyi bir başlangıç yapmış oldu.

Maça Fenerbahçe oldukça istekli başladı. Hücumda yüzdeli bir çeyrek geçiren sarı lacivertliler işin savunma yönünde de fazlasıyla iyiydi. İlk çeyrek sonucu zaten oynanan basketbol adına bilgi vermekte:24-16 Fenerbahçe'de hafta sonu Banvit'e karşı müthiş performansıyla lige merhaba diyen Lavrinovic Avrupa arenasına da iyi başladı. İlk çeyrek fazlasıyla efektif bir oyun oynayan Lavrinovic 11 sayıyla ilk çeyreği kapattı. Özellikle üçlükleri ile rakip savunmanın kilidini çözdü. Bunun dışında Ukic ve Tomas ilk çeyrek başında oyundan çıkmadan önemli katkılarda bulundular. Ukic hızlı hücumları çok iyi organize etti ve takımın skor bulmasında oldukça etkiliydi. Rytas'ta ise ilk çeyrek attığı 5 sayı ile öne çıkan isim Bjelica oldu.

İkinci çeyreğe Oğuz Savaş'ın sayıları ile başlayan Fenerbahçe rakibin hızlı tempolu oyununa karşılık verince bir anlık bocalama yaşasa da rakibi top kaybına zorlayarak çeyreğe 8-2 ile başladı. Bu dakikadan itibaren oyun zaman zaman Rytas kontrolüne geçti zaman zamansa Fener rölantiye alarak basketbolunu sürdürdü. Haliyle ilk 2 dakikadaki 8 sayının ardından çeyreğin kalan 8 dakikasında sadece 8 sayı bulabildi Fenerbahçe. Ancak hücumda ne kadar zayıf bir dönem geçiriyor olsa da savunmayı elden bırakmayarak Rytas'a aynı süre içinde sadece 9 sayı şansı tanıdı ve farkın kapanmasını önledi.

Fenerbahçe'de Lavrinovic-Tomas ve Ukic üçlüsünün dışında benchten gelen isimlerinde ilk yarıda önemli katkıları vardı. Oğuz Savaş skorer oyunu ile skorda Fener'in öne fırlamasını sağlarken, Kinsey hareketli oyunu ile Rytas guardlarına zor anlar yaşattı. Kaya ise skor bulamamasına karşın ribauntlarda verdiği katkı ile önemli işler yaptı ki 7 dakikada 7 ribaunt fazlasıyla etkileyici. Rytas'ta ise Newley biraz ön plana çıkmaya çalıştı ama takımın kötü bir gece geçiriyor olması onun performansının silik gözükmesine neden oluyor.

Üçüncü çeyreğe Ukic'in üçlüğü ile başlayan ve devamında Lavrinovic'in üçlüğü ile skorer oyununa devam etti Fenerbahçe. Bu çeyrekte oyun genelde Vidmar'ın üstünden oynandı ki bir iki hücumda üst süte basketi bulunca sıcak el olarak sürekli top ona indi hücumlarda. Gerçi Fenerbahçe'nin klasik basketbol anlayışıdır uzunlara top indirmek ki bugünde istatistiklere baktığımızda üç uzununun skor anlamında oyunu domine ettiğini görebiliyoruz. Bu akşam Vidmar-Lavrinovic-Oğuz üçlüsü kaydettiği 48 sayıyla oyunu kopartan isimler oldular.

Son çeyreğe 17 sayı farkla giren Fenerbahçe skor üretmekte zorlanınca fark bir anda 12'ye indi ve acaba mı sorusu sorulmaya başlandı. O anda sahneye çıkan Vidmar ve Kinsey'in aleey-oup basketi ile psikolojik ve skor açısından avantaj yine sarı lacivertlilere geçti. Maçın son bölümünde Rytas yine kolay basketler bulsada aradaki fark oyunun krize girmesine izin vermedi ve Fenerbahçe maçı kazanarak ilk galibiyetini aldı. Ayrıca Cemal Nalga'yı da sadece ilk periyot izleyebildik adam akıllı. Maçın adamı Lavrinovic gibi gözükse de kritik zamanda gelen basketleri ve uzun zamandır en iyi performanslarından birini sergileyen Vidmar'a oyumu veriyorum ben.

Fenerbahçe gösterdi ki bu takımdan yüksek bir başarı beklememek için bir neden yok. Daha sezon başı olmasına rağmen itekli savunmaları var. Hücum belki şu an istenilen seviyede değil ama zamanla o da oturacak ve komple bir takım olacaklar. Uzunlar üzerinden oynanan oyunların yanı sıra Ömer-Ukic-Tomas gibi kısaların da zaman zaman oyuna damga vurması her oyuncudan katkı alınabilecğeinin göstergesi.

Ayrıca yazının sonunda Fenerbahçe seyircisine de teşekkür etmek istiyorum. 9.000 civarında seyirci izledi maçı salonda. Geçtiğimiz sezon seyirci konusunda hayli sıkıntı yaşayan Fenerbahçe için bence bir açılış maçı açısından fazlasıyla iyi bir seyirci potansiyeliydi. Bu desteğin artarak diğer grup maçlarında da sürmesini bekliyoruz.

18 Ekim 2010 Pazartesi

Olympiakos:82 - Real Madrid:66

Evet bu sezon Euroleague'i de takip edip burada yorumlamaya çalışacağız ekibimiz ile... Ligin açılış maçı az önce tamamlandı ve ligi geçen yıl 2.sırada bitiren Olympiakos güçlü rakibi Real Madrid'i 82-66 gibi önemli bir skorla mağlup ederek hem lige iyi bir giriş yapmış oldu hem de averaj açısından avantaj sağladı.

Maçın ilk periyoduna iki takımda tutuk başladı. Madrid'de guardlar Rodriguez ve Llull ön plana çıkarken Olympiakos'un Sırp guardı Teodosic ise ilk çeyrek sahne almayı tercih etmedi. Aslında iki takım da açık vermeden oynuyordu ve sıkıntılı bir basketbol vardı sahada. Oyunu çözen isim periyot ortasında oyuna dahil olan ve hem hücum hem de savunmada takımında başı çeken isim olan Bourousis oldu. Özellikle çeyrek boyunca hücumda Spanoulis ile çok iyi anlaşan ve savunmada da Ante Tomic'i sindiren oyunu Olympiakos'a maçı kazandıran başlıca etmendi bana kalırsa.

İkinci çeyreğe Llull'un skorer oyunu ile Madrid üstün başladı ve Olympiakos uzun süre skor bulmakta zorlandı. Ancak çeyreğin devam eden anlarında işler tersine döndü ve Madrid altı yedi sayı ile öndeyken maç yine dengeye geldi. Üçüncü çeyrekte ise beklenen adam Teodosic sahneye çıktı ve oyunun dengesini takımı adına çeviren isim oldu. Üçüncü çeyrekte atağa başlayan kırmızılar son periyodun başında da rakibini boğan savunma ve hücumu ile maçı kopartmayı başardı.

Merak ettiğim oyuncular arasında Dünya Şampiyonası'nda ismi parlayan Sırp oyuncu Keselj geliyordu. Ancak 17 dakikada attığı sadece bir isabetli basket ve 3 sayısı var. Tabi bunda biraz da Madrid'de Vidal'ın performansı fazlasıyla etkiliydi ancak yine de Keselj'in performansı bende hayal kırıklığı yarattı şimdilik. Olympiakos'da Nielsen erkenden faul problemine girmesi yüzünden iyi bir maç çıkartamadı ve süreleri çok azdı. Ancak Nielsen'in bir kaç dakika eksik olması Olympiakos gibi komple bir takıma asla etki etmiyor. Takımda öyle bir guard üçlüsü var ki zaten hani üçü birden bir takımın başında guard diye oynayacak isimler. Teodosic-Papaloukas ve Spanoulis. Böyle bir üçlü varken takımlar arasındaki asist farkına da şaşırmamak gerek haliyle. Bu üçlüden bahsetmişken özellikle Madrid'in alan savunmasına döndüğü anlarda üçlükler ile oyunu kopartan isimler oldular.

Real Madrid'de zaten İspanya forması altında radarıma giren Llull'un performansı tatmin ediciydi ama tek başına da ancak bu kadarını yapabilirdi. Bir ara Suarez şutları ile Madrid'i ayakta tutmaya çalıştı ama karşısında çok komple bir takım olduğundan çabalar boşa gitti. Garbajosa sakat mı değil mi bilemiyorum ama az süre alması garibime gitti. Madrid'in bu sezon en iddialı transferlerinden biri olan ve Nba'den gelen Sergio Rıdriguez ise ilk maçında vasat bir görüntü çizdi.

Böylece Olympiakos lige iyi ve temiz bir galibiyet ile başlayarak avantaj elde etti. Maçı kazanırken yaptığı averaj da grup için önem teşkil edebilir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...