Spurs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Spurs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Kasım 2010 Pazartesi

Hornets 95-109 Spurs (Ginobili Mesajı Verdi)

Batı'da oldukça önemli bir maçtı Spurs-Hornets maçı. Güneybatı grubunda bulunan iki takım hem grup içinde çekişiyor hem de Batı'da liderlik mücadelesi eriyordu. Aynı zamanda iki testiden biri de kırılacaktı bu gece. Spurs deplasmanda şu ana kadar hiç kaybetmemişti Hornets ise evinde yenilgi yüzü görmemişti. Maçtan galip ayrılan taraf ikinci devredeki iyi oyunu ile Spurs oldu. 109-95 ile rakibini deiren Spurs, kaybedilen Dallas maçı sonrası bu zorlu maçtan galip ayrılmasını bildi.

İlk yarısı ile ikinci yarısı çok farklı bir maç oldu. İstatistiksel olarak bakarsak Spurs ilk yarı 44 sayı buldu ancak ikinci yarı bambaşka bir oyun oynadılar ve sadece son çeyrekte rakip potaya 37 sayı yolladılar. Son çeyrek çok ekstra oynadı zaten Spurs ki ilk kaçırdıkları şut bitime 6.26 dakika varken geldi. Spurs son çeyrek 37 sayıya imza atarken Hornets'in ikinci devrenin tamamında bulduğu sayı ise sadece 34.

Kontrat sezonunda olan ve son günlerde performansını yükselten David West maça iyi başlayan isimlerdendi. Hornets'in ilk 30 sayısının 16'sı West imzalıydı ancak performansını maçın ilerleyen bölümlerine yansıtamadı. Maçı 23 sayı 7 ribaunt ile tamamladı West. İlk bölümde pota altında ve boyalı alanda fazlasıyla eksik gözüktü Spurs. West olsun Okafor olsun buraları fazlasıyla iyi değerlendirdi. Okafor'da 12 sayı 7 ribaunt ve 5 blokla pota altında Hornets'in etkili ismiydi. İlk devre arı gibi çalışan Hornets, Spurs'un geri dönme çabalarına her türlü cevabı verdi. 61 sayı üreten Hornets'te West başta olmak üzere Ariza ve Belinelli'nin de hatırı sayılır katkısı vardı. Bench katkısını da ikinci çeyrekte fazlasıyla alan Hornets'te Green ve Thornton sayılarıyla farkın erimesini önleyen isimlerdi.

İkinci devre ise bambaşka bir Spurs vardı parke üzerinde. Ginobili'nin basketleriyle başlayan çeyrek Hill ve Jefferson'un iyi oyunuyla devam etti ve Spurs, Hornets'i fazlasıyla zorlamaya başladı. Bu dakikalarda hücumda tıkanan Hornets, Spurs hücumlarına cevap vermekte çok zorlanıyordu. Son çeyreğe farkı eritmiş ve maça ortak olmuş bir şekilde giriyordu Spurs. 5 sayı geride olmalarına rağmen çok kısa bir sürede farkı eriten ve Hornets'in geri dönüşüne engel olacak seviyelere farkı çıkaran Spurs fazlasıyla ekstra bir son çeyrek geçiriyordu. Üçlük yağmuru ile başladı San Antonio son çeyreğe ki Manu'nun bu kritik anlarda performansına bakacak olursak 5 sayı 4 asist ile takımını sırtladığını görüyoruz. Son çeyrek Hill'in de önemli katkıları oldu ve Spurs farkı açarak galibiyete yürümesini başardı.

Öncelikle söylüyorum ki Manu bu sezon kesinlikle All-Star'ı hak edecek düzeyde performans sergiliyor. Maçın en kritik anlarında takımını sırtlayan Manu Spurs'un geride olduğu anlarda da oyundan kopmayarak önemli bir karakter örneği gösterdi bizlere. Son çeyrek maçın çevrilip kazanılmasında payı büyük olan Manu'nun skordan ziyade asistleri ile de takımına verdiği katkı göz ardı edilemez. Manu'nun arkasında son çeyrek fazlasıyla önemli bir performansa imza atan Hill'de maçın kazanılmasında büyük katkı sağladı. Benchten gelerek 14 sayı atan Hill önemli dakikalarda yaptığı verimli işlerle dikkat çekti.

Tim Duncan'ta sessiz sedasız iyi performansını sergiledi yine. Hücum ribauntlarında çok efektif olan Duncan 21 sayıyla maçı tamamladı. Hornets'in uzunlarına karşı oldukça başarılı bir gece geçirdi Duncan. Bu sezon performansını arttıran Jefferson'da kırılma anlarında sürekli sahne aldı. Farkı azaltarak takımını diri tuttu, gerektiğinde basketleriyle Hornets rüzgarını başlamadan bitirdi ve maçın sonunda yaptığı basket faul ile şalteri indiren isim oldu. Tony Parker ise kötü bir gece geçirdi bu maçta ancak onun performansına rağmen Spurs'un kazanması fazlasıyla önemliydi.

Hornets'te ikinci yarı West'in oyundan düşmesi ile Paul bireysel olarak baş etmeye çalıştı Spurs'e karşı. Maçı yine iyi istatistiklerle noktalasa da galibiyeti getiremedi Paul. İkinci yarı zaten hücum da şutları girmeyen Hornets savunmada da guardı düşürdü. Pota altı ve yardım savunmasını unutan Hornets bunun zararını fazlasıyla gördü.

Manu Ginobili'nin yine çılgın attığı bir maçta önemli bir mesaj vererek kazanmasını bildi Spurs. Halen sezonun bir yerlerinde aktif dinlenmeye geçmelerini bekliyorum Spurs'un ancak performansları giderek yükseliyor. Normal sezonu 3.viteste geçirmesine alışkın olduğumuz Spurs'un bu performansını sürdürdüğü takdirde play-off'lar gelince neler yapacağını da merak etmiyor değilim. Hornets bu ara kötü bir dönemden geçiyor. Utah Clippers ve Spurs'e karşı gelen bu mağlubiyetlerden bir şekilde alacağını alıp önüne bakmalı Hornets.

23 Kasım 2010 Salı

Spurs 106-97 Magic (Manu Farkı)


Sezon sonlarına doğru vites büyültmesine alışkın olduğumuz San Antonio Spurs sezon başından inanılmaz performanslar sergiliyor. Yalnızca bir yenilgi gören Spurs az önce biten maçta Magic'i 106-97 yenerek üst üste 11.galibiyetini de aldı.

San Antonio'yu izleyince büyük keyif alıyorsunuz gerçekten. Hani her oyuncu rolünü biliyor, ne ypması gerektiğini biliyor, kimse daha fazlası için bireysel oynamıyor ve herkes sorumluluğunun farkında. Maç son çeyreğe kadar ortada geldi hatta son 3-4 dakikaya kadar. Böylesine sıkıntılı bir maçta dahi silkinmeyi başaran ve ayağa kalkan Spurs son çeyreğin bitimine doğru deparını atarak maçı kazandı.

Aslında işin garip olan tarafı San Antonio kazanırken Duncan'ın o kadar da efektif kullanılmıyor oluşu. Geçtiğimiz sezonlarda Duncan bu takımı sırtlayan oyuncu olurdu ama artık bayrağı o da teslim etmeye hazırlanıyor. Yine belli dominantlığı var zaten Howard'a karşı duruşundan da bunu görebiliyoruz bu kolay bişey değil ancak yaşlanan dizleri ona sorun çıkartabilir. Duncan'ın aksine oyunu futbol tabiri ile kanatlara yaymış Spurs. İçeri drive eden guardlar forver ve şutörleri köşelerde veya çaprazda bir şekilde buluyor ve rahat boş şut imkanı sağlıyor. 12 üçlük buldu Spurs üçlük çizgisinin gerisinden yani 36 sayı. Matt Bonner bu yüzden bu sene sistem içinde bu kadar ön plana çıkıyor. Magic'e karşı da 15 sayı 7 ribaunt ile oynadı. O garip şut stili ile de olsa şut kaçırmadığı sürece bu takımın ihtiyacı olan şeyleri verecektir ki bu maçta ribauntlara da iyi bir şekilde konsantreydi.

Tony Parker'a boşanma davası gaz mı verdi acaba? Chicago maçından önce bu haberi almıştık ki o maçtan bu yana muazzam performanslara imza atıyor Parker. Yine bu maçta da çok dominant bir performans sergiledi ve maçı 24 sayı 10 asistle tamamladı. Hızlı ayaklarının da avantajı ile bir çok pozisyonu kendi lehine sonuçlandıran Parker gerek dış şutu ile gerek ikili oyunları ile başarılı bir grafik çizdi dün gece. Dün gecenin şüphesiz en başarılı ismi Ginobili'ydi. Son dönemde muhteşem oynayan ve takımını sırtlayan Ginobili bu maçta da basketbol zekasını konuşturdu. Son çeyrekte sorumluluğu alan Manu Magic'i yıkan isimlerin başında geliyordu. Spurs yatsın kalksın takımda Manu'nun olduğuna şükretsin. Sakatlıklar falan derken kariyeri biraz olsun sekteye uğrasa da müthiş oyuncu gerçekten.


Orlando'ya bakacak olursak Howard'dan başka ele avuca gelecek bir performans bir oyun göremedik. Howard her zaman olduğu gibi tek başına takımını sırtlamaya çalışıyor. Hücumda takımının en skoreri savunmada gayretiyle ön plana çıkıyor ancak ona eşlik eden takıma biraz olsun katkı vermeye çalışan biri yok. Carter'a bakıyoruz büyük maçlarda kaybolup gidiyor. Lewis'e bakıyoruz sezon başından beri istenilen çizgiye ulaşamadı. Bu maç biraz kıpırdanır gibi oldu ancak daha fazla sorumluluk almasını bekliyoruz onun. Q.Rich desek yerlerde sürünüyor. Benchten gelen Reddick ve Pietrus'tan biraz olsun katkı aldı ama adam akıllı çıkıpta Howard'ın yükünü paylaşacak oyuncu olmaması Magic'i en çok zorlayan nokta.

Nelson'u burada ayrı tutuyorum tabi Magic'de şu sezon en beğendiğim en başarılı bulduğum isimlerden biri. Sorumluluk duygusu da onu bir adım öne çıkartıyor takımda. Son topa kalan iki üç maçları oldu ve hepsinde topu alan hücumu kullanan isim Nelson'du ki Lewis'lerin Carter'ların olduğu bir takımdan bahsediyoruz. Büyük iş gerçekten.

Magic iyi dayandı maçın sonuna kadar Howard sayesinde. Son çeyrek biraz üçlük düellosu şeklinde geçti ki üst üste üç hücumda da üçlük bulan Spurs bu anda maçı kazanacağını belli ediyordu zaten. Magic yine son anlarda kritik anlarda sahneye çıkacak isim bulamadı. Nelson biraz olsun çabaladı ama karşısında komple bir takım vardı ve mücadelesi sonuçsuz kaldı. Vitesi şimdiden yükselten Spurs'un şu performansını sezon sonunda hatta play-off'larda da görmek istiyoruz.

15 Kasım 2010 Pazartesi

Thunder 104-117 Spurs (Öp Ustanın Elini)


Thunder-Spurs karşılaşması ilginç bir karşılaşmaydı. Bir kere 2000'li yıllara damga vuran takımlardan biri olan ve yavaş yavaş yaşlanan Spurs ile gençler ile yola çıkan ve başarıya doğru adım adım giden bir Thunder. Bunun dışında guard kısmında Parker-Westbrook eşleşmeini de izlemesi vardı.

İlk çeyrek 45 dakika falan sürdü. Maç boyu kullanılan 68 serbest atışın yarısı ilk çeyrekte olmuştur. İki takımda faul çizgisinden oldukça yüzdeli oynadı zaten. İlk çeyrek sıkıntıda olan taraf Spurs'tu. Savunması ile ünlü Spurs ilk çeyrek 35 devrede de 66 sayıyı potasında görüyordu ve savunma büyük s.o.s veriyordu. Aslında size bakımından rakibine olan bariz bir üstünlüğü vardı Spurs'un. Green'in 4 numara oynaması ve Kristic'in silik performansıyl ribaunt konusunda büyük bir dezavantaj yakalıyordu Oklahoma. Maçın belirli bölümlerinde benchten gelerek bu açığı kapatan hatta savunmada da direnç sergileyerek takımını ateşleyen isim Ibaka oldu.

İlk devre Spurs'un kötü oyununa rağmen sadece 5 sayı farkla sonlanıyordu. Popovich oyuncularına neler söyledi bilmem ama ikinci devre Spurs adeta biz buraya kazanmaya geldik havasında oynuyordu. Blair'in basketleri ile başlayan Spurs serisi hücumdan ziyade savunmada nitelik kazandırıyordu. Üçünü çeyrek sadece 14 sayıya izin veren Spurs'un bu serisi son çeyreğin başını da dahil edersek 16 dakikada 17 sayıya denk geliyor. Periyot başına 30 yedikleri bir devreden sonra bu derece savunma yapmaları direk maça şalter indirdi aslında. Seyircileri de Oklahoma'yı oyunun içine sokamadı, havaya giremeyen Thunder'da saman alevi gibi parlamalar oldu zaman zaman ancak Spurs'e çok fazla yaklaşamadılar ve maçı 13 sayı farkla kaybettiler.

Thunder'ın şu maç kaybetme sebebi tamamen size bakımından Spurs'e karşı dezavantajla başlamasıydı. Duncan'ın karşısına Green'i vermek pek akıl karı bir iş değil. Hoş Thunder'a adam gibi bir uzun lazım yoksa uzun maratonda ve play-off kısmında bunun eksikliğini çok yaşarlar. Zaman zaman Ibaka çok iyi katkılar yaptı ve rakibin dengesini bozdu ancak onun da sergileyeceği performanslar şimdilik sınırlı. Aslında tam Thunder'ın kazanabileceği ortamda oluşmuştu. Maç öncesi Duncan 2/7, Ginobili 4/14 ve hatta benchten gelecek olan Hill 1/10 gibi yüzdelerle şut atsa Thunder bunu seve see kabul ederdi. Ancak bu ikilinin bu kadar kötü oynmasına karşın maç boyu pes etmeyen bir Parker ve muazza bir bench desteği olan Spurs ekibi vardı.

Bench deyince ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Matt Bonner sakatlıktan dönüş maçında 7/7 üçlük isabeti bularak maçı kazandıran isim oldu. Gerektiği anda yaptığı kritik skor katkısıyla dikkat çeken Bonner üst üste basketleri ile farkı da açan isimdi. Yine benchten gelen McDyess'ın olumlu performansı sürüyor. Spurs benchinin dışında Thunder benchide hiç fena değildi bu maç. Harden-Ibaka-Maynor benchten gelerek çift haneli skora ulaştı ve önemli katkılar verdi. Ancak Thunder'ın tek işlemeyen yönü olan Kristic'in performansı sırıtarak göze batıyor. Ribaunt konusunda gerektiği kadar çaba göstermiyor Kristic ve bu noktaya konsantre olması gerekirken kafası nerelerde bilmiyorum. Durant ve Westbrook ikilisi yine iyi performansları ile takımı galibiyete taşıyordu ancak Spurs'un savunmada kemer sıkması ile işler istedikleri gibi gitmedi.

Thunder sezona iyi bir giriş yapamadı. Şimdiden eleştri yanlış olur ama pota altındaki zaafiyet bu maç ciddi şekilde göz önüne geldi. Biraz kalıplı, pota altında pis işleri yapacak, ribauntları sonuna kadar zorlayacak biri şart Thunder'a muhakkak. Green'in de 4 oynaması ile çok kısa kalıyorlar. Spurs ise çıkışını sürdürüyor. Şu ana kadar tek yenilgilerini namağlup Hornets'ten aldılar ve Batı'da Lakers'ın arkasına 3.sıraya yerleştiler.

13 Kasım 2010 Cumartesi

Büyük Gelişim: Richard Jefferson

Sezon başında Spurs'un genel değerlendirmesini yaparken Richard Jefferson için 'Bu adamın Spurs sistemine oturması için basketbol tanrılarının işe el atması gerek' bu cümleyi kurmuştum. Jefferson Spurs'un yaşlanmaya yüz tutan kadrosuna taze bir kan olarak getirilmişti ve verimli katkılar yapması bekleniyordu. Ancak bir türlü Spurs'te istenilen düzeye ulaşamayan Jefferson çaylak sezonundan beri ilk kez maç başına 10'un altında şut kullanıyor ve bir önceki sezona göre yaklaşık 7 sayı da ortalaması düşüyordu. Spurs organizasyonu içinde iyice sırıtmaya başlayan Jefferson'un bu yaz serbest kalma opsiyonu vardı ancak Spurs yönetimi oyuncusunu bırakmadı ve yeniden oyuncu ile anlaşıldı. Peki takımda bu kadar sırıtırken ve istenilen basketbolu oynayamazken neden kontratını uzattılar Jefferson'un. İşte burada olaya basketbol tanrıları giriyor. Basketbol tanrısının ismi de kimseye yabancı değil:Greg Popovich...

Jefferson'un takımda kötü oynadığının farkına varan ancak oyuncuyu kazanmaya çalışan Popovich kontrat için bekleyen oyuncuyu yazın aramış. Kariyeri başarılı bir şekilde ilerleyen ancak son yılında Spurs formasıyla verimsiz kalan Jefferson'a Popovich telefonda basketboldan bi' haber olduğunu söylemiş. Senelik 15 milyonu cebine koyan Jefferson'a yeni kontratı için sana bu 15 milyonu 2 yılda vereceğiz, eskisine göre daha az kazanacaksın ama kadroda tutunabilmen için çok çalışman gerekiyor demiş Popovich oyuncusuna. Jefferson bu teklifi kabul etmiş ve yazın bir çaylak oyuncu gibi bir kolej oyuncusu gibi Popovich'in ekibi ile çalışmış ve bazı temel bilgileri öğrenmiş.

Jefferson'un bu yıl eski istatistiklerini yeniden tutturduğunun ve Spurs'un bu sezon en dikkat çeken ismi olduğuna söylememize gerek yok herhalde. Popovich'in sihirli dokunumu ve oyuncuyu kazanma projesi ile R.Jeff verimli performansları ile Spurs'u başarıya taşıyor. %58 şut isabeti ile kariyerinin en iyi seviyesine ulaşan Jefferson kariyeri boyunca %40 seviyesine ulaşmadığı üçlük çizgisinin gerisinden de %53 ile oynuyor. Köşe şutörü olarak fazlasıyla verimli oluyor Spurs'un hücum kısmında da... Jefferson'u hem Spurs'e hem de iyi basketboluna geri kazandıran Popovich'e bir kez daha hayran oluyoruz biz de tabi ki.

31 Ekim 2010 Pazar

Parker 4 Yıl Daha Spurs'te


Bu off-season LeBron ve bir çok yıldızın takım değiştirmesinin yanına gelecek yıl Knicks'in kurmayı hedeflediği takım da konuşuluyordu. Knicks'in hedefleri dahilinde Spurs'un yıldız oyuncusu Tony Parker'da vardı ve gelecek yaz kontratı bitecek olan Parker'ın free-agent olarak New York yolunu tutacağı hatta oyuncu olan eşinden de bu yönde baskı geldiği söyleniyordu. Kontrat uzatma döneminin kapanmasına kısa bir zaman kala Parker ile anlaşmaya varan Spurs 4 yıl 50 milyon dolar karşılığında Spurs'te kaldı. Ginobili ve Jefferson'un kontratını uzattıktan sonra Parker ile anlaşma konusunda soru işaretleri bırakan Spurs oyuncusunu bırakmadı. Sonuçta buraya çömez bir halde geldi ve 3 yüzüğü takımla beraber aldı. Bir de kariyerine Nba Finaller Mvp'si ünvanını ekledi. Spurs'te Parker'a güvendiğini verdiği bu kontratla gösterdi. Ha kontratı Parker hak ediyor mu işte o şüpheli. Parker gibi bir oyuncunun daha yüksek bir kontrat almasını beklerdim.

23 Ekim 2010 Cumartesi

Eski Kadroya Genç Takviyeler


San Antonio Spurs. 2000'li yılların en başarılı takımlarından biri olan Spurs kadrosunun yaşlılığı sakatlıklar derken şampiyon oldukları 2007 sezonundan bu yana bir düşüş içerisinde olan Spurs kadrosuna diri bir Jefferson'da katmış olsa da fayda etmedi. Ama gençlere önem veren ve bu takımın da artık gençlere ihtiyacı olduğunun farkında olan Greg Popovich geçtiğimiz sezon da olduğu gibi bu sezonda gençlere süre verecektir. Drafttan seçtikleri James Anderson'da sezon içerisinde muhakkak kendi sürelerini hak edip takımda kendine yer bulacaktır.

Öncelikle Spurs geçen yaz takıma kattığı Richard Jefferson'dan sezon içinde hiç iyi verim alamamıştı. Şampiyonluk kazanabilmek amacıyla takıma katılan Jefferson'un olumlu katkı sağlayamaması bir sonraki sezon için salry'de sıkıntı çeken ve 15 milyonu bu oyuncuya verecek Spurs organizasyonu adına kötü bir haberdi. Jefferson'un kontrat opsiyonunu kullanıp serbest kalması belki de en çok Spurs'u sevindirdi. Yeniden anlaşılabilirse bile daha az bir fiyata anlaşılabilirdi ki öyle de oldu. Ama biraz fazla abartılı bir kontrat verdi Spurs. Bu sezon 15 yerine 8 milyon verecek ama kontratı 4 yıl için 39 milyon dolar. Yani Spurs yönetimi bu işten kâr değil aksine zarar edebilir. Hani Jefferson'un Spurs sistemine uyması için basketbol tanrılarının bu işe el atması falan gerekebilir.

Uzun şutör her takımın ihtiyacı ve hücum varyasyonları açısından bir çok takımın da aradığı özellik. Spurs'un sisteminde de en az bir tane olması gereken bu profili yıllardır Matt Bonner dolduruyordu. Ancak Spurs yönetimi gerek draftlarda gerekse yaz kamplarında hep uzun şutör aramalarını sürdürüyordu ancak elden bir şey çıkmadı ve kontratı sonlanan Bonner'a 4 yıl 16 milyonu saydılar. Bonner elinden geldiğince savunma yapmaya çalışan ve ceza şutlarını da net olrak cezalandıran bir uzun ki bu takımın 4 yıldır da simgesi. Ama en azından Jefferson'a verdikleri kontrat kadar kaybedeceği bir şey olmaz Spurs'un çünkü Bonner 4 yıl sonra da bu özelliklerinden bir şey kaybedecek değil.


Bir kaç yıl önce 2-3 milyon doları vermemek adına bedavaya Scola'yı Rockets'e önderen ve gösterdiği performansın ardından buna pişman olan Spurs bu sefer Avrupa'dan Splitter'a yöneldi ve aynı cimriliği göstermeyip 3 yıl 11 milyonluk kontratı sundu. Aslında 3 yıllık bir sevdaydı onlarınki ve sonunda Splitter Spurs için forma giyecek. Geçtiğimiz sezonu oldukça başarılı gçeiren ve Mvp ödülleriyle duvarını süsleyen Splitter şimdi Nba'de rüştünü ispatlamak zorunda. Geçtiğimiz yıllarda Hill, Blair gibi isimlere önemli dakikalar veren ve yaşlanan bu kadroda gençlerin önemini bilen Popvich'in de uzun süredir Splitter'ı istediğini biliyorduk. Ayrıca San Antonio Pınar Karşıyaka'dan tanıdığımız Gary Neal ile de kontrat imzaladı.

Pg - T.Parker / G.Hill
Sg - M.Ginobili / G.Neal / J.Anderson
Sf - R.Jefferson / M.Bonner / B.Simmons
Pf - T.Duncan / A.McDyess
C - D.Blair / T.Splitter

Splitter'ın eklenmesi, Bonner'ın zaman zaman 4 numara oynaması ve Blair'in hazırlık maçlarında ilk beşe yerleştirilmesiyle uzun rotasyonu biraz rahatlayacak gibi. Özellikle Blair'in hazırlık maçlarındaki performansı sezon için fazlasıyla umut verici oldu Spurs adına. Ancak henüz hazırlık karşılaşmalarında Splitter'ı izleme fırsatımız olmadı ve bunu sezona bıraktık. Blair'in ve Splitter'ın dışında kadroda umut veren gençlerden biri de şüphesiz Geroge Hill olacak. Duncan'ın artık yavaşlayan ayakları ile savunma konusunda eskisi gibi sert bir takım olamasa da hücum açısından olumlu performans sergileyeceklerdir.

Spurs gelecek sezon ne yapar kısmına gelirsek, eskisi gibi sert ve sıkı oyunlarını sergileyemiyorlar ve hızlı oynayan takımlara karşı geçen sezon play-off'ta olsun normal sezonda olsun nasıl aciz kaldıklarını da gördük. İşte bu yüzden Spurs'un şampiyonluk adayı olacağını söylemiyorum ama play-off için yine iddialı bir kadrosu var.

11 Temmuz 2010 Pazar

Nba'den Kısa Kısa


Nba'de takımlar hareketli off-season dönemi geçirirken, kadrolarını güçlendirmek adına da bir çok hamleye imza atıyorlar. Şimdi son iki günde yaşananlara bir göz atalım.

* Chicago Bulls, Magic'in şutör yıldızı Reddick'e 3 yıl 19 milyon dolarlık bir teklif yaptı. Dış şut tehtidi olarak yararlı bir isim olabilir-di Bulls'a. Olabilirdi çünkü Otis Smith bu kontratı bir hafta içinde karşılama hakkına sahip ki Reddick'i elden bırakmak istemediklerini biliyoruz. Reddick kontratını kaptı ama takımında kalacaktır. Ancak lüks vergisi gereği Magic bu kontratı üstlenmeyebilirde. Bulls ayrıca Ömer Aşık ile de resmi olarak anlaştı.

* Offer Shet'lerden konuya girmişken öyle de devam edelim. Geçtiğimiz sezon Utah'ın sürpriz bir şekilde kadrosunda bulunan ve başarılı performanslar ortaya koyan Wesley Matthews'a Portland sürpriz bir şekilde 5 yıl 34 milyon dolarlık bir kontrat önerdi. Geçtiğimiz sene Millsap ile yaptıkları olayı bu sene de Matthews ile yapabilirler. Utah bu kontratı karşılar mı bilinmez ama çok ortada bir durum.

* LeBron James için tüm planlarını kuran ve bırak LeBron'u takıma yıldız oyuncu çekemeyen Nets cap'inde oluşan boşlukları doldurmak için ona buna saçma spaan kontratlar vermeye başladı. En canlı örneği Petro'ya verilen 10 milyonluk kontrat. Bunun yanı sıra 2 sene önce müthiş bir skor patlaması ile adını duyuran ve isabetli şutuyla ön plana çıkan Morrow'a 3 yıl 12 milyonluk bir kontrat önerildi. Warriors'un bunu bir hafta içinde karşılama olasılığı mevcut ancak onlar da bu hamle üzerine takıma Dorrel Wright'ı 3 yıl 11 milyonluk bir kontratla katarak, Morrow'un kontratını karşılamayacaklarını beyan etmiş oldular. Bunun yanı sıra Nets cap'inde oluşan boşluğu Scola ile doldurmak istiyor. Scola sınırlı serbest ve Houston'un teklifi karşılama hakkı olacak. Acaba Nets Scola'ya yüksek bir meblağ önerecek mi ?

* Spurs benchinde önemli katkıları olan ve zaman zaman da pota altına sertlik getiren Matt Bonner ile Spurs yönetimi 4 yıl 14 milyon dolarlık bir teklifle anlaşmış.

* Ölü sezonun en sessiz takımlarından Hornets takıma 2 yıl 2.3 milyon dolar karşılığı Luther Head'i aldı.

* Geçtiğimiz sezonu Kings'te tamamlayan Domnic McGuire tekrar GüneyDoğu grubuna geridöndü ve Bobcats ile anlaşma sağladı.

15 Ocak 2010 Cuma

Superman Ginobili



Ginobili'yi izlemek büyük keyif bana göre. Basketbol bilgisi ve takımına kattıkları ile oldukça önemli bir isim basketbol adına. Dün gece Thunder karşısında neredeyse ölü bir topa can vererek takımının maçı kazanmasını sağladı. Ginobili'nin yaptıkları biri ikiyi değil üçü geçti.. Önce Batman davası ardından Wolves maçındaki muazzam asistleri ve şimdi de bu yaptığı superman'lık.. Bravo Manu!!

5 Eylül 2009 Cumartesi

Bruce Bowen


Daha önceleri bu yaz emekli olabileceğini sçyleyen Bruce Bowen 38 yaşında emeklilik kararını aldığını açıkladı.

Bruce Bowen çalışma ahlakına sonuna kadar sahip, adam gibi adam niteliğinde bir oyuncuydu. Rakibin en önemli skorerini maç boyunca kilitlemek gibi zor bir görevin altından hemen hemen her maç kalkan Bowen kariyeriyle de göz dolduran bir oyuncu. Savunmadaki agresifliğinin yanı sıra hücumdaki yumuşaklığı da izlenmeye değerdi. Dip çizgiden boş şutları affetmeyen Bowen dış çizgiden takımı adına önemli bir silahtı. Zaman zaman yaptığı savunmalar tartışmalara yol açsa da o geçtiğimiz 7-8 yılda bire bir savunmanın tek başına kitabını yazdı.

Ancak savunma yönü özellikleri fazla iyi olmasına karşın yaşlanmaya karşı direnemedi. Kariyerinin son iyi yılını 2007'de geçiren ve final serisinde Cavs'a karşı tek başına şampiyonluğu getiren Bowen'ın kariyeri o yıldan itibaren düşüşe geçti. Yaşlılığın etkisiyle zayıflayan ve eski savunmasını izlettiremeyen Bowen'ın önce süreleri azaldı ardından da ilk beşteki yerini kaybetti. Son olarak Spurs onu Jefferson karşılığı Bucks'a takas etmiş ardından da 2 milyonluk kontratını Bucks satın alarak oyuncuyu serbest bırakmıştı.

Esprili kişiliğini hiç unutamayacağım Bowen zamanında İstanbul'a geldiği dönemde Beyaz Show'a da konuk olmuş ve esprileri ile güzel anlar yaşatmıştı. Yolun açık olsun Bowen, yakında tv yorumcusu olarak karşımıza çıkar muhtemelen.

24 Temmuz 2009 Cuma

Gündemden Kısa Kısa #2


  • Yine nete girebilecek kısa bir zaman buldum soluğu burada aldım. Biz burda yokken yine gündem fazlasıyla meşgulmüş. Evet yukarıda resmi bulunan vatandaş şu sıra Nba'de gündemi fazlasıyla meşgul etmekte. Bakalım yeni takımları kim olacak, hangi takımla anlaşacaklar?
  • Öncelikle Jazz, Portland'ın Millsap'a yaptığı teklifi karşılayarak oyuncusunu takımda tuttu. Millsap son günlerde sürekli 'İlk beş başlamak istiyorum' açıklamaları yapmaktaydı. Utah bu önemli hamleyi yaparak Millsap'ı takımda tutuyorsa Boozer'ı da gözden iyiden iyiye çıkarmış demektir. Boozer'a müşteri aranıyor ve nereye gideceği merak konusu. Boozer ise yazları da rahat etmek ve vergilerin düşük olması nedeniyle Miami'ye sıcak baktığını belirtmişti.
  • Odom konusu ise biraz karışık. Hafta içinde hem Wade hem de Kobe bu ismi takımlarında görmek istediklerine dair açıklamalarda bulunmuş. Heat'in bir yandan Odom bir yandan Boozer ile ilgili çalışmaları devam ediyordur ancak son gelen haberler Odom'un Lakers'ın 4 yıl 40 milyonluk teklifine evet dediği yönünde.
  • Gündemde olan bir diğer isim ise David Lee.. Şu sıralar onunla en ciddi ilgilenen takım Bulls. Lee'nin de gelecek sezon hangi takımda oynayacağı merak konusu. İşini gayet düzgün yapan ve pota altında gayet yararlı olabilen bir isim. Lee gelecek sezon hangi takımın kadrosunda olursa olsun oyununu oynayıp her zamanki katkılarını vermeye devam edecek..
  • Son günlerin bir diğer dikkat çeken ismi ise Ramon Sessions. Bu sezon sınırlı free-afent olan Sessions ile ciddi olarak ilgilenen Knicks oyuncuyu kadrosuna katmak istiyor. Bunun dışında Clippers ve Okc'de Sessions ile ilgilenen diğer ekipler. Ancak dün gece gelen bir habere göre Knicks yaklaşık 5 milyon dolarlık teklifle Sessions'a kontrat önermiş. Eğer anlaşma imzalarlarsa Bucks'un karşılamak için bir haftalık süresi olacak.
  • Q.Rich bir ay içinde 3. takımına gitti. Draft gecesi Memphis'e takas olan ve ardından Randolph karşılığı Clippers'a geçen Richardson son olarak Wolves'e takas oldu. Clippers'ta kadrosuna Telfair, Smith ve Madsen'i katarak kadrosunu güçlendirdi. Çıkan dedikodulara göre de Wolves Richardson'un son takımı olmayacağı yönünde.
  • Magic, Suns'tan Barnes'i kadrosuna katmış. Barnes gibi savunmada agresif olan ve hücum meziyetleri de bulunan bir ismi takıma katmak önemli bir hamle. Hedo'yu kaybettiler ancak bu yaz yaptıkları hamlelerle derin bir kadro kurdular. Ve muhtemelen yine şampiyonluğu kovalayacaklardır. Bakalım bu hamleler şampiyonluğun gelmesini sağlayacak mı onlar adına.
  • Spurs sessiz sedasız kadrosunu güçlendirmeye devam ediyor. Bu senenin en çok ses getiren takımı olabilirler yeniden. Şimdi de Ratliff'i kadrolarına katmışlar. Önemsiz gibi görünen ancak Spurs adına yararlarını sezon içinde bol bol görebileceğimiz bir hamle.
  • Ve Tınsley serbest kaldı.. Pacers oyuncsunun kontratını satın alarak serbest bırakmış. Tınsley bir hafta sonra resmen free-agent olacak.
  • Boston bir hamle daha yaparak kadrosunu M.Daniels ile güçlendirmiş. Ellerindeki kadroyla çok fazla zamanları yok ve şampiyonluğa oynamak için GM Ainge elinden geleni yapıyor.
  • Bu sezon şampiyonluk için Doğu'da kadrosunu güçlendiren bir ekip daha var: Cleveland Cavaliers.. Son olarak Heat'in görev adamı Jamario Moon ile kontrat imzalamışlar. Heat'in teklifi karşılama hkkı mevcut, bakalım Moon gelecek sezon hangi takımda olacak. Heat'te devam etmesini isterim şahsen..
  • Yaz döneminde Saunders'i koçluk görevine getirdikten sonra Foye ve Miller gibi isimleri kadrosuna katan Wizards şimdi de pota altına takviye yaparak kadrosunu güçlendirmiş. Wizards, Oberto ile bir yıllığına kontrat imzalamış.
  • Yao'nun ameliyatı başarıyla sonuçlanmış. Ancak oyuncunun gelecek sezon oynaması zor gözüküyor. Geçtiğimiz gün gazetede gördüğüm bir haberde ise Çin halkı milli değerlerine zarar verdiği gerekçesiyle Nba'e ve onun yoğun maç takvimine tepkiliymiş.
  • Yaz boyunca bir türlü aradığı ismi bulamayan ve salary için guard Rodriguez'i de takımdan gönderen Portland şimdi de Sixers'ın guard'ı Andre Miller ile ilgileniyor. Hatta Miller için genç guard Bayless'i gözden çıkarmışlar. Bayless üstünde durulduğu takdirde fena iş yapmayacan, potansiali olan bir guard. Onu bu kadar çabuk çöpe atmak bence hata olur.
  • Vee yine görüşene kadar kendinize iyi bakın.. Ben de tatile devam edeyim. Haydi kalın sağlıcakla..

30 Nisan 2009 Perşembe

Hesabı Erken Kapatanlar


Cavaliers 4-0 Pistons

Bu eşleşmenin tahminini yapmak seri başında kısmen kolaydı. 4-2 demiştim play-off'lar öncesi Pistons'un geçmiş başarılarının hatrına onların evinde maç alacağını düşünerek. Ancak düşündüğüm şekilde gitmedi ve Cavs seriyi domine ederek Doğu yarı finaline rahat bir şekilde ulaştı. Miami-Atlanta serisinden gelecek rakibini beklemeye başladı.

Cavs bu sezon evinde 40 galibiyet aldı. 41 maçta 40 galibiyet çok önemli bir istatistik. Play-off'ta her seride maksimum 4 maçını evinde oynasa şampiyonluğa rahatça ulaşacağı öngörülen bir istatistikle karşılaşıyoruz. Ki bu rahatlığı Pistons karşısında gayet rahat gösterdiler. İlk iki maçı rakibe orta sahada top göstermeyerek rahatça aldılar.

Üçüncü maç öncesi Pistons koçu Curry bu mücadeleyi takımları için bir 'Onur Savaşı' olarak lanse etti ancak düşündüğü gibi gitmedi seri. Cavs deplasmandaki ilk maçı da kazanınca seri geri dönülemez bir yola sapmıştı bile. Cavs serinin kapılarını ardına kadar aralamıştı. İçeri adım atması ise 4. maç sonunda oldu ve Cavs, Pistons'u 8 günde oynadığı 4 maçta yenerek seriyi geçen taraf oldu.


Lakers 4-1 Jazz

Cavs'ın ardından bu senenin bir diğer favori ekibi Lakers ise rakibi Utah Jazz'a yalnızca bir maç vererek seriyi geçen taraf oldu. Bu iki ekibin formu insanı korkutmuyor değil. Bakalım play-off öncesi yapılan Cavs-Lakers final tahmini Haziran'da tutacak mı ?

Lakers'a karşı herhangi bir cevabı olmayan Utah'ta Memo'nun ilk üç maçtaki sakatlığı fazlasıyla can yaktı. Üçüncü maçta Boozer'ın bir hayli ekstra performansını kenara koyacak olursak seri boyunca sürekli boyalı alanda ezilen taraf olan Utah Staples'taki maçlarda varlık gösteremedi. Zaten deplasman da maç kazanmaları da beklenen bir durum değildi. Evlerindeki o tek maçı da kaybedince seri ellerinden kaydı gitti.

Boyalı alanda çare üretemeyen Utah'ı, Deron'un çabaları da ayakta tutmadı. Kobe'ye karşı zaten bir savunma alternatifi olmayan Utah, Lakers'ın guardlarının kötü günlerinde olduğu zamanlarda dahi seriyi yada en azından ivmeyi lehlerine çevirecek atakları yapamadı. Lakers rahat bir şekilde Batı yarı finaline çıktı ve Rox-Portland eşleşmesinden gelecek rakibini beklemeye başladı. Sağlam seri olur o da..


Spurs 1-4 Mavericks

Eski günlerin hatrına şu serinin daha bi çekişme dolu olmasını isterdim ancak Spurs'un yaşlanan kadrosu ve kadrosundaki oyuncuların kiminin aşırı tecrübeli kiminin tecrübesiz olması, Mavs'ın son haftalarda yakaladığı müthiş çıkışın burada da devam etmesi, Ginobili'nin yokluğu, Howard'ın form tutması vs vs vs..

Tüm bu etmenler Dallas'ı bir adım değil bir kaç adım öne çıkarttı ve seriyi kazanan taraf oldular. Seri başlamadan hemen önce yaptığım analizde Dallas'ın Spurs'e ilk maçta bir sürpriz yapabileceğini yazmıştım. İlk maçta da Howard'ın müthiş oyunu ile Spurs'u devirerek seride saha avantajını ele geçirdiler. Tony Parker serinin ikinci maçında resmen kendi aşan bir performans sergileyerek Spurs'u ayakta tuttu.

Dampier üçüncü maç için 'Parker kendini kollasın' tarzında açıklamalarda bulundu. Ki o Dampier seri boyunca belkide Dallas adına x-faktör olan isimdi. Çok iyi konsantre oldu maçlara. Dallas üçüncü maç rakibini denize döktü. Çekişmeli geçen ve Parker'ın yine harika oynadığı maçta Dallas adına Howard'da sahne alınca seri 3-1 ile tekrar San Antonio'ya taşındı. Dallas dış şutlarda başarı yakaladığı son maçtanda galip ayrılarak seriyi geçen taraf oldu. Spurs'un de Detroit gibi bu kadro ile belkide son play-off mücadelesi olacak.


Nuggets 4-1 Hornets

Çok çekişmeli geçmesini beklediğim ancak bir maç dışında beklediğimi bulamadığım bir seri. Gerçi 2009 Play-off'ları diyince belkide aklımıza Bulls-Celtics serisi gelecek belki ama beklentilerimin çok altında kalan bir seri oldu.

Hornets'in geçen sene Batı Finalini bir maçla kaçırdığını düşünürsek bu sezonda aynı çekirdek kadro ile daha fazlasını başaracağını yada en azından ilk turda varlığını gösterebileceğini düşünmüştüm. Seriyi yine Denver'ın geçmesini bekliyordum ancak bu kadar kolay olmamalıydı. İlk iki maç Denver Billups'un sazı eline almasıyla rahat kazandı.

Serinin maç gibi maçı Hornets'in evindeki ilk maç oldu. Büyük çekişmeye sahne olan maçta son topla kazanan Hornets seriye tutunmuştu. Ancak takımın seriyle bağlarını kopartan maç Hornets Arena'daki 4. maç oldu. Denver play-off tarihinin en yüksek farkını yakalayarak rakibini 58 sayı ile mağlup etti. Öyle ki farkın 21'e indiği bir dönem taraftar sevinçten deliye dönmüştü.

Denver evindeki son maçı da ikinci devre Melo'nun ritmini bulması ile geçerek Batı yarı finalinde Mavs'ın rakibi oldu. Mavs-Denver eşleşmesi de iki formda takımın eşleşmesi olacak ve şimdiden insanın ağzı sulanıyor. Sezon içindeki 4 maçın 3'ünün son topa kaldığını ancak Denver'ın 4-0 üstünlüğü ile normal sezonun geçildiğini de hatırlatalım.

24 Nisan 2009 Cuma

Maverics-Spurs Game 3


Gece sırf bu maç için kalkan insanlar epey pişman oldular. 88-67'lik skor (ikinci maçtan sonra) normal olarak algılanabilir ancak normallikle alakası yok. Farkın sürekli olarak 30 sayılarda gezdiği bir maçtı. Ben son çeyrek kapadım televizyonu yedek kadrolarla fark 21'e kadar inmiş.

Bu maçla ilgili üç istatistik versem Spurs'ün bu farkı yemesinin sebebi anlaşılabilir:
Parker+Duncan =16 sayı 6 ribaunt 4 asist
Spurs'ün üç sayı isabet oranı 2/17

Mavericks'in kapanan savunması karşısında dış şutları sokamayan bir Spurs vardı. Parker dışında kimseye yakın savunma yapılmadı. Spurs'ün kullandığı üç sayılık atışların çoğu rahat atışlardı. Ya da sezon içinde rahatça soktukları atışlar diyelim. Ama bunları sokamayınca Mavericks içeride daha sağlam durmaya başladı. Duncan sorumluluk almaya çalışmazken içeri hangi kısa girse Dampier'ı gövedesiyle ya da blokla karşılaştı. Burada bütün sorumluluğu Duncan'a yüklemeyelim. Gooden'ın 2/12'lik enfes şut yüzdesi de epey etkili oldu.
Mavericks, Spurs'un üçlük yüzdesinin etinden sütüden faydalandı savunmada. Savunma kısmını yukarıda anlattım zaten. Mavericks son çeyrek hariç gayet güzel götürdüğü hücumuyla maçı kazandı. Panzer Dirk oynadığı süre boyunca hiç durmadı. Eline ne geldiyse soktu. Maç daha başa baş geçse ve 35-40 dakika falan bir süre alsaydı yine de durmazdı. O kadar sıcaktı.

İlk 5 başlayan Kidd-Barea ikilisi maçın kazanılmasında çok önemli birer faktör oldular. Parker'ı hangisi savunsa hiç bırakmadı. Zoraki atışlara zorladılar. Bir şekilde geçişine izin verseler de Dampier durdurdu zaten.

Bitirişi de bu günkü galibiyette oyuncular kadar payı olan Mavericks seyircisile yapalım.

19 Nisan 2009 Pazar

San Antonio Spurs - Dallas Mavericks

Finley yolladı 3'lükleri Spurs son gece bir anda kendini 3. sırada buluverdi. Peki ne oldu ? Karşısında belkide play-off'a en formda giren takım var. Dallas Mavericks. Kazanırken bunu hesaba katmış mıdır ki Spurs. İşleri şu an hiçte görüldüğü kadar kolay değil.

Dallas son Nisan ayında müthiş bir form grafiği yakaladı. Kolay maçıda yoktu adamların, verilmesi gereken mesajları da pas geçmeden verdiler. Çok tehlikeli bir şekilde play-off'a başlayacaklar ve ben yaklaşık 1.5 saat sonra başlayacak serinin ilk maçında galibiyet bekliyorum Spurs deplasmanında Dallas'tan.

Josh Howard sakatlıktan döndü ki bir hayli hırslı döndü. Seride faktör olacak oyuncu Howard, karşısında duracak bir Manu'nun da olmayışı sağlıklı olduğu takdirde Spurs'un başına büyük dert açacağının göstergesi. Zaten Spurs'un Dirk'e bir cevabı olacak mı o bile muamma. Tek avantajı var siyah beyazlı ekibin oda son dönemde bir iki vites arttıran Tony Parker. O da tek başıan ne yapacak kuşkuluyum. Kidd aman aman savunma yapamayacak belki ama arkasında yine istekli bir Barea olacak. Parker yine çıkıp 25 sayı ortalama tutturacak belki ancak sadece onunla bu işin gitmeyeceği açık.

Dallas'ın zayıf noktası pota altı ki o bölgede de Spurs'un Duncan gibi biri mevcut. Ancak onunda artık yaşlandığını sakatlıktan yeni çıktığını ve tam performansı ile oynayamayacağını düşünüyorum. Burada Spurs'un sezon ortasında takıma kattığı Gooden girebilir ve pis işlere ortaklık edebilir. Dallas adına Terry'nin de önemi büyük. Benchten gelerek yedeklerin oyunda olduğu dönem domine edecektir. Spurs'un de Mason gibi bir silahı var ancak buraları kaldırabilecek mi şüpheliyim.

Dallas'ın son dönemdeki formu ve Spurs'un artık yaşlanmış ve sakatlıklarla boğuşan kadrosunu göz önüne alınca uzun bir aradan sonra ilk turda elenmek Spurs cephesine daha yakın gibi, karşı tarafta da 2 yılın ardından ilk turu geçmek isteyen bir Dallas olacak.

Tahmin: 4-2 Mavericks

6 Mart 2009 Cuma

Kısa Kısa

  • Yine kısa kısa dönemine girdik. Malum cuma bir haftanın yorgunluğu var. Bu hafta bloga da hiç uğrayamadım. Pc yoktu evde 5 gün kadar her şeyden uzak kaldım.
  • Nba'e bakacağım öncelikle.. Free-Agent pazarından hamleler devam etmiş hafta içinde. Önemli hamlelere bakacak olursak;
  • Joe Smith => Cavaliers: Tanıdığı bir takıma gitti uyum sorunu olmayacaktır. Hani Cavs içinde yararlı olur. Celtics acaba şimdilerde ''Moore'u alırken çok mu aceleci davrandık?'' diyor mudur ?
  • Drew Gooden => Spurs: Vay annanesini. Spurs ne hamle yapmış öyle. Turnayı da gözünden vurdu. Gooden atletikliği ile dış şut tehlikesi ile Spurs pota altına cuk oturacaktır.
  • Luther Head => Heat: Head sevdiğim bir isimdir. Zaman zaman play-off katkılarını bilirim. Ancak gerekli miydi derseniz orada düşünürüm biraz. Guard rotasyonu genişlemiş oldu ama iyi bir durumda olsa Roxkets ondan vazgeçmezdi. Bulunsun bakalım benchte..
  • Bunlar dışında S.Swift Suns yolunu tutarken yakından tanıdığımız J.White ise Rockets yolunu tutmuş. J.Hart ise Denver ile anlaşmış. Solomon'un ise şu sıra ciddi ciddi Fenerbahçe'ye döneceği dedikoduları var ortalıkta.. Ah bir dönse ne güzel olur.
  • İddaa bugün itibari ile Nba'i aldı programına. İlk kuponumuzu yaptık bu gece için.
  • Twilight filmini izledim geçende. Fena film değildi ama pekte beğendiğimi söyleyemem. İçerde dvd'de Iron Man izliyordu ev halkı. Bir kaç sahnesine denk geldim. En kısa zamanda izlemeliyim o filmide.

17 Ocak 2009 Cumartesi

Sixers 109-97 Spurs


Sixers üst üste beş maçtır kaybetmiyor ve Brand'in yokluğunda Iggy'nin ritim bulması ve Miller'ın sessiz sedasız harika performanslar çıkarması ile şu an konumları fena değil. Son olarak dün gece evlerinde Spurs'u duman ettiler. Batı ikincisi olan Spurs'u kastediyorum.

Sixers cidden şu sırlar çok iyi oynuyor. Özellikle Iguodala-Miller ikilisi Brand'in yokluğunda taşın altına ellerini sokup bu takımı düzlüğe çıkarttılar. Pota altında Dalembert ruhsuz rahatsız edici bir basketbol oynasa da çaylak Speights onun açıklarını da kapattı bu dönemde. Mera kedilen soru şu artık..

Brand dönünce ne olacak ?

Kaan Kural maç sırasında şunu dedi. ''Takım ritmini buldu. Brand artık takımın sistemine uymalı.'' Yani Elton Brand bu takımın el freni mi yoksa gerçekten takımın ihtiyacı olan biri mi kestiremedim. Ama şu gerçek ki o yokken Sixers en azından geçen yılki kimliğini buldu.

Maça çok istekli başladılar. Spurs Iguodala'ya karşı önlemler almıştı. Biraz hızlarını kesti ilk çeyrek bu olay ancak maça ısınınca bu sorunu da aştı Iggy. Sixers'ın 9 sayı ile geriye düştüğü bir dönemde Young'un üst üste bulduğu basketler ve takıma kazandırdığı hava ritmin Sixers lehine geçmesini sağladı. İkinci periyotla beraber devreye giren Ivey ve Speights farkın açılmasında katkısı olan isimlerdi. Özellikle Speights, Miller ile bir hayli iyi anlaştı.

Sixers maçı istediği gibi çok rahat götürdü. Spurs'ten rahatsız edici bir seri gelmedi. Ribauntlarda da üstündüler. Genelde Sixers yaşlı ve yavaş ayaklı Spurs'e karşı fast-break yöntemine başurdu. Topun ellerinde olduğu her an rakip potaya fırladılar ve sürekli fast-break kovaladıar. Bunun da meyvesini yediler zaten özellikle Iguodala ile.. Az önce ruhsuzluğundan yakındığım Dalembert'te faul problemine girip az oyunda kalmasına rağmen iyi ibr maç çıkarttı.

Spurs'te Duncan dışında maça doğrudan etkili lan bir isim yoktu. İlk çeyrek Bonner ve Mason katkı sağladı takıma ancak kısıtlıydılar. Parker biraz olsun ateşlemeye uğraştı ama sonuç çıkmadı. Manu'da benchten gerekli katkıyı sağlayamayınca Spurs adına acı bir yenilgi oldu. Maça da erken havlu attı aslında Spurs. Son çeyreğe 15 sayı farkla geride girmelerine rağmen sahaya çıkan beş şu şekildeydi..

Oberto-Finley-Bowen-Hill-Thomas..

Yani Spurs adına kötü bir geceydi. Sixers çıkışını sürdürdü ama onlar için asıl sınav Brand'in dönüşünden sonra olacak bu kesin. Igguodala şimdilik iyi oynuyor, Miller'da sorun yok ancak Brand geldikten sonra sorunlar oluşmaya başlarsa ciddi şekilde düşünülmesi gerekir bunun.

11 Aralık 2008 Perşembe

Spurs 95-89 Hawks


Şu maç için aslında oyuncuların performanslarından çok hakemlerin performanslarını konuşmak gerekir. Son çeyrek o kadar rezil bir yönetim gösterdiler ki maçın sonucunu tayin ettiler resmen. Hawks ne kadar iyi savunma yaparsa yapsın çalınan düdüklerde takdir hakları hep Spurs lehine oldu. Manu ile Horford'un bir pozisyonunda kimse ne olduğunu anlamadan iki teknik faul ile beraber maç Spurs lehine döndü. Hawks'ın emeklerine yazık oldu cidden. Bu kararlar olmasa maçı Hawks alır demiyorum ama ortada giden bir maçı hakemler ite kaka Spurs tarafına çevirdi bu açık.

Neyse maça döneyim en iyisi. İlk dkaikalarda skor başa baş giderken Spurs 13-0'lık bir seri yakaladı ve öne fırladı. Son çeyreğe kadar da skorda hep üstün olan taraftı zaten. İlk çeyrekte Matt Bonner'ın sürpriz katkıları Spurs adına oldukça önemliydi. Bonner ribauntlardaki aktifliği ve şutuna güvenen bir 4 numara olarak oldukça efektifti ve Hawks savunmasını bir hayli zorladı.

Zaten ribauntlar konusunda Spurs'un bir hayli üstünlüğü vardı. Yani maç sonu istatistiğine bakacak olursak Spurs 52 ribaunt alırken Hawks ise sadece 27 ribauntta kalmış. Spurs bu ribauntlarıda yalnızca kendi potasında toplamadı elbet, 15 hücum ribauntu alarak olası Atlanta hücumlarını kesmekle beraber fazladan hücum şansları da yaratmış oldular.

Ribaunt bu maç için önemli bir istatistikti nerdeyse maçın hikayesi ribauntlardı. Atlanta takımı oyun sete set oynandığında hücumda aktif olamayan birşeyler üretmekte zorlanan bir takım. (Kendimi bu cümlede NtvSpor'da yorum yapan Sergen Yalçın gibi hissettim. Atlanta takımıymış pehh) Transition offense'lar da ne kadar rahat iseler oyun sete sete döndüğünde de o derece zorlanıyorlar. Yanlış şut seçimleri gereksiz zorlamalar. Eee Hawks ribaunt almakta da zorlanınca hızlı hücum sayısı onlar adına minimum seviyede kaldı. Spurs'te savunmasıyla rakibi iyiden iyiye köreltti. İlk çeyrekte yakalanan seride tamamen bundan ibaret. Biraz sertleşen savunma ve Atlanta'nın elinin ayağının dolaşması..


Manu Ginobili iyi oyuncudur hoş oyuncudur ama bu maçta bana çok yapmacık geldi. İyi bir maç çıakrtırken hakemlere oynadı son çeyrek Manu. Tamam skorunu üretti etti ama performansını gölgeledi bence maç içinde sergilediği hal ve tavırlar. Spurs'te onun gayet iyi bir gece geçirdiği bu maçta sürekli Manu'yu tercih etti. Oyunda olduğu her hücumda toponun elinden geçti..

Atlanta'nın skor üretmekte sıkıştığı dönemlerde sahneye benchten gelen Murray çıktı. Onun özellikle ilk çeyrekte bulduğu 2 üçlükle Hawks belkide oyuna tutundu. Bunun dışında Aice Law'da benchten gelerek her alanda katkı sağladı. Skor konusunda beklenen düzeyde olmasa da saha içindeki olgun duruşu ve oyunu ile daha fazla süre almayı hak ediyordu bu maçta. Hoş yine ortalamalarının üzerinde süre aldı Law.

Spurs üstün götürdüğü son çeyrek sıkıntıya düştüğü ancak hakemlerin uzattığı yardım eli ile düzlüğe çıktığı bir maçtan galibiyetle ayrıldı ve son dönemdeki çıkışını sürdürdü. Maç içinde oldukça efektif ve tempoluydular ki bu dün gece 2 uzatma oynamış takım görüntüsünden çok uzaktı. Haliyle Atlanya son çeyrek daha diri kaldı ancak galibiyeti getirecek hamleler gelmedi yada izin verilmedi..

7 Aralık 2008 Pazar

İnenler - Çıkanlar #4

Son iki haftadır İnenler-Çıkanlar olayını yazamadık şu sayfada. Sınav dönemidir derslerdir fırsat olmadı. Pazar yada pazartesi yazdığımdan da haftaya haftaya diye erteledim hep. Bayram öncesi hemen yazayım dedim bu hafta da aksatmayalım. Çok derin olmadı ama bu haftalık böyle.

Dallas Mavericks: Dallas sezona öyle bir giriş yaptı ki akılara zarar. Ama son iki haftadır yükselişte Dirk ve ekibi.Oynadıkları son 10 maçta aldıkları tekbir mağlubiyet var o da Lakers'a karşı zaten. Terry ve Dirk'ün form bulması ile üst üste maçlar kazanan Dallas'ın önlerindeki 4 maçı da kendi sahalarında olacak. Şu an 11-8 ile Batı'da 7. sıradalar. Son 10 maçta alınan 9 galibiyet ile anca bu noktaya gelebildi Dallas. Düşünün artık sezona nasıl kötü başladığını.

Rajon Rondo: Rondo son maçlarda harika oynuyor cidden. Ben onun hep bu takımda bir skor tehditi olmasını istiyordum ki Lakers ile oynanan finallerde de göz önüne çıktı şut seçimleri kendine olan güveni vs. Son maçlarda sayı ortalamasında yükseliş göze çarparken yanında ribaunt-asist ve topçalma işlerini de düzenli olarak yaptı Rondo. Pacers maçında 23 dakikada yaptığı triple-double ile de her alanda takıma katkı verdiğini göstermiş oldu.

San Antonio Spurs: San Antonio'da sakatlıklar bu sene büyük dert oldu. En önemli oyuncularından biri olan Manu sezon açılışını kaçırırken, Parker ise müthiş başladığı sezonda sakatlık geçirerek iki haftalk bir süreç ortadan kayboldu. Spurs savunma odaklı oyununa bu iki yıldızı olmadan da devam etti. Üstüne Hill ve Mason gibi yan rollerde önemli katkı sağlayacak iki ismide kazandılar. Şimdi Manu ve Parker geri döndü ve artıkdaha tehlikeli oldular.

Devin Harris: Nets Batı turnesinden üç galibiyetle dönünce Harris'in performansının değeri arttı. Bir önceki inenler-çıkanlar'da Harris'in bir atıp bir kaybolduğunu bahsetmişim. Ama son haftada öyle değildi Harris. Her zaman takımın ihtiyacı olduğu anda sahne aldı. İstikrarlı performanslar gösterdi ve takımını önemli bir noktaya taşıdı.

Dwyane Wade: Wade bu sezon tam manasıyla Mvp gibi oynuyor. Her alanda verdiği katkılar takımı sıkışınca sorumluluğu alıp birşeyler başarma isteği. Kişiliği ile d eörnek olacak biri Wade. Yine o da her zamanki gibi son haftalarda oldukça iyi performanslar çıkarttı. Portlad maçında devre dışı kalmış olsa da takımının Batı turnesinden başarılı bir şekilde dönmesini sağladı. Zaten sezon istatistikleri de şu sıra harkulade.

Düşenler kısmına geçelim şimdi de ama burda oyuncu performanslarına değinmeyeceğim bu hafta. Yalnızca takım olacak.

Detroit Pistons: Detroit'te Iverson'un gelişinin ardından istediği havayı bir türlü yakalayamadı. Çaylak koç Curry'de yanlış rotasyon tercihleri ile takımının önde olduğu ve rahat götürdüğü Sixers maçını kaybettirecek kadar kötü bir koç. Detroit'in en önemli silahlarından biri saha ve seyircisi ancak onlar evlerinde de kaybeder oldular.

Toronto Raptors: Evet hafta içi Sam Mitchell kovuldu. Yılın koçu olduğu dönemde de bu adamı yetersiz bulurdum geç alınmış bir karar oldu. Yerine şimdilik yardımcı koç Triano var ki Triano yönetiminde ilk maçta Utah'a farklı mağlup oldu Raptors. Kötü bir durumda şu sıra. O'Neal'dan hatta Calderon'dan sezon başındaki katkılar gelmiyor. Ama yine de Mitchell'ın kovulmasını ilerisi için bir ışık olarak görebilirler.
Golden State Warriors: Crawford hamlesi ile geçtiğimiz hafta gündemdeydiler ama şimdilik Crawford'ta takıma birşeyler katabilmiş değil. Son 9 maçından yenilgi ile ayrıldı Golden Sate. Ellis yakın zamanda dönecek ancak bu takımın düzelmesi zor gibi duruyor. Morrow bir ara parladı ancak şu sıra benchin arka köşelerinde maç izlemekle yetiniyor. Neyse ki bu kötü gidişe bir dur diyebilecekleri Oklahoma maçı var önlerinde.

Utah Jazz: Utah hakkında da bir şeyler karalamak istedim. Tamam takım eksik yani ilk skor opsiyonları takım elbeseli ancak takım neden böyle ruhsuz olur bilemiyorum. Memo'da da bir düşüş var yine. Boozer yokken pota altında estirirdi Memo ama son zamanlarda öyle değil. Millsap bir çıkış içinde şu sıra zira maç kazanırsalar onun bu performansı ile kazanıyorlar. Evlerinde Bulls-Heat-Nets gibi ağır yenilgiler aldılar ve sıralamada hem Denver'In hemde PortlandI'n gerisine düştüler.

26 Kasım 2008 Çarşamba

Ginobili Sezonu Açtı


Olimpiyatların ardından sakatlanan ve sezon açılışına yetişemeyen Manu Ginobili dünkü Memphis maçında sahadaydı.
Bu sezon ilk kez Spurs forması giyen ve benchten gelerek 11 dakika oyunda kalan Ginobili,
takımının Memphis'i 94-81 yendiği maçta 12 sayı 4 ribaunt ile oynadı.

Hergün Nba Live'da eksik Spurs eksik Spurs lafını duymaktan sıkılmıştım. İyi oldu döndüğü.. Hem Spurs hem de bizler için. Yavaş yavaş form tutacaktır..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...