23 Kasım 2010 Salı

Spurs 106-97 Magic (Manu Farkı)


Sezon sonlarına doğru vites büyültmesine alışkın olduğumuz San Antonio Spurs sezon başından inanılmaz performanslar sergiliyor. Yalnızca bir yenilgi gören Spurs az önce biten maçta Magic'i 106-97 yenerek üst üste 11.galibiyetini de aldı.

San Antonio'yu izleyince büyük keyif alıyorsunuz gerçekten. Hani her oyuncu rolünü biliyor, ne ypması gerektiğini biliyor, kimse daha fazlası için bireysel oynamıyor ve herkes sorumluluğunun farkında. Maç son çeyreğe kadar ortada geldi hatta son 3-4 dakikaya kadar. Böylesine sıkıntılı bir maçta dahi silkinmeyi başaran ve ayağa kalkan Spurs son çeyreğin bitimine doğru deparını atarak maçı kazandı.

Aslında işin garip olan tarafı San Antonio kazanırken Duncan'ın o kadar da efektif kullanılmıyor oluşu. Geçtiğimiz sezonlarda Duncan bu takımı sırtlayan oyuncu olurdu ama artık bayrağı o da teslim etmeye hazırlanıyor. Yine belli dominantlığı var zaten Howard'a karşı duruşundan da bunu görebiliyoruz bu kolay bişey değil ancak yaşlanan dizleri ona sorun çıkartabilir. Duncan'ın aksine oyunu futbol tabiri ile kanatlara yaymış Spurs. İçeri drive eden guardlar forver ve şutörleri köşelerde veya çaprazda bir şekilde buluyor ve rahat boş şut imkanı sağlıyor. 12 üçlük buldu Spurs üçlük çizgisinin gerisinden yani 36 sayı. Matt Bonner bu yüzden bu sene sistem içinde bu kadar ön plana çıkıyor. Magic'e karşı da 15 sayı 7 ribaunt ile oynadı. O garip şut stili ile de olsa şut kaçırmadığı sürece bu takımın ihtiyacı olan şeyleri verecektir ki bu maçta ribauntlara da iyi bir şekilde konsantreydi.

Tony Parker'a boşanma davası gaz mı verdi acaba? Chicago maçından önce bu haberi almıştık ki o maçtan bu yana muazzam performanslara imza atıyor Parker. Yine bu maçta da çok dominant bir performans sergiledi ve maçı 24 sayı 10 asistle tamamladı. Hızlı ayaklarının da avantajı ile bir çok pozisyonu kendi lehine sonuçlandıran Parker gerek dış şutu ile gerek ikili oyunları ile başarılı bir grafik çizdi dün gece. Dün gecenin şüphesiz en başarılı ismi Ginobili'ydi. Son dönemde muhteşem oynayan ve takımını sırtlayan Ginobili bu maçta da basketbol zekasını konuşturdu. Son çeyrekte sorumluluğu alan Manu Magic'i yıkan isimlerin başında geliyordu. Spurs yatsın kalksın takımda Manu'nun olduğuna şükretsin. Sakatlıklar falan derken kariyeri biraz olsun sekteye uğrasa da müthiş oyuncu gerçekten.


Orlando'ya bakacak olursak Howard'dan başka ele avuca gelecek bir performans bir oyun göremedik. Howard her zaman olduğu gibi tek başına takımını sırtlamaya çalışıyor. Hücumda takımının en skoreri savunmada gayretiyle ön plana çıkıyor ancak ona eşlik eden takıma biraz olsun katkı vermeye çalışan biri yok. Carter'a bakıyoruz büyük maçlarda kaybolup gidiyor. Lewis'e bakıyoruz sezon başından beri istenilen çizgiye ulaşamadı. Bu maç biraz kıpırdanır gibi oldu ancak daha fazla sorumluluk almasını bekliyoruz onun. Q.Rich desek yerlerde sürünüyor. Benchten gelen Reddick ve Pietrus'tan biraz olsun katkı aldı ama adam akıllı çıkıpta Howard'ın yükünü paylaşacak oyuncu olmaması Magic'i en çok zorlayan nokta.

Nelson'u burada ayrı tutuyorum tabi Magic'de şu sezon en beğendiğim en başarılı bulduğum isimlerden biri. Sorumluluk duygusu da onu bir adım öne çıkartıyor takımda. Son topa kalan iki üç maçları oldu ve hepsinde topu alan hücumu kullanan isim Nelson'du ki Lewis'lerin Carter'ların olduğu bir takımdan bahsediyoruz. Büyük iş gerçekten.

Magic iyi dayandı maçın sonuna kadar Howard sayesinde. Son çeyrek biraz üçlük düellosu şeklinde geçti ki üst üste üç hücumda da üçlük bulan Spurs bu anda maçı kazanacağını belli ediyordu zaten. Magic yine son anlarda kritik anlarda sahneye çıkacak isim bulamadı. Nelson biraz olsun çabaladı ama karşısında komple bir takım vardı ve mücadelesi sonuçsuz kaldı. Vitesi şimdiden yükselten Spurs'un şu performansını sezon sonunda hatta play-off'larda da görmek istiyoruz.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...